ikinci bölüm:
kırık kalpler ve sorunlu arkadaşlıklarÇığlıklarla uyandığım geceleri hatırlıyordum. Uyuyamazdım, gözümü kırpamazdım korkudan. Hiçbir şey olmadığını biliyordum oysaki. Gök gürledikçe aklıma o gelirdi, bana sarılışı gelirdi ve ben hiçbir şey yapamazdım. Yatağıma oturur onu düşünürdüm sadece. Bu gece de o gecelerden biriydi.
Uyanalı yirmi dakika olmuştu. Saatin sabah beş olduğunu görüyordum masanın üzerindeki dijital saatten ancak hava kapalıydı ve gök gürlüyordu. Donghyuck odada yoktu ve tektim, aşağıda olmalıydı. Her zamanki gibi sırtımı yatak başlığına yaslamış, dizlerimi kendime çekmiş bir şekilde oturuyordum. Bu sesin son bulması için dua ediyordum sadece. Yapacak başka hiçbir şeyim yoktu.
Eğer o burada olsaydı eskiden olduğu gibi sıkıca sarılır ve kulaklarımı kapatırdı. Ama yoktu. Bu koca odada tek başımaydım ve korkuyordum. Aşağı inip Jeno'yu uyandırabilirdim ama kolum da ağrıyordu ve yapmak istemiyordum. Başım dizlerime yaslı bir şekildeydi, içimden dualar ediyordum ancak geçmeyeceğini biliyordum. Belki de bundan nefret ediyordum, yanımda olmayışından değil.
Küçüklüğümden beri kimsenin olmadığını biliyordum. Kimse yanımda olmamıştı. Olmak istememişlerdi belki, bilmiyorum. Yanımda sadece o vardı ve şimdi de yoktu. Ellerim arasından uçup gitmişti. Gideceğini bilseydim daha sıkı tutardım, canını yaksam da yanımda olmasını isterdim çünkü onu iyileştirebilirdim. Küçüklükten beri böyleyi, kimsesizdim. Birbirimizi tamamlamıştık ancak parçalara ayrılmıştık. Küçükken alınan yaralar daha çok acıtıyor ve iz bırakıyordu. Bu konuda şanslıydım.
Burada oturmam hiçbir şeye yardımcı olmuyordu. Aşağı gidip Donghyuck'u görmeliydim, ardından da eve giderdim. İzin çıkar mıydı bilmiyordum ancak şansımı denemekten zarar gelmezdi. İlk önce ayaklarımı sarkıtıp ayakkabılarımı giydim, ardından da ayağa kalkıp karanlıkta ne kadar olursa hırkamı buldum ve üzerime geçirdim. Işığı yakmak için elimi duvara sürdüğüm sırada kapı yavaşça açılmış ve içeri biri girmişti. ''Jiseul?''
Donghyuck kısık tuttuğu sesiyle mırıldandığında derin bir nefes alarak yutkundum. Ondan başkası olamazdı zaten, neden korkmuştum ki? Işık saniyeler içinde açılınca görüş açıma Donghyuck girmişti. Kahve saçları hafifçe dağılmıştı ve göz altları şişmişti, yorgun olduğu belliydi ancak uyumamakta ısrarcıydı da.
''Neden uyumadın?''
''Korktum.'' diye mırıldandım o kapıyı kapatıp yatağa otururken. ''Eve gideceğim. İzin çıkar mı bilmiyorum ama.''
''Bir aydır gitmiyorsun, çıkar bence.'' Başımı salladım sadece. Jeno bu saatte uyanmazdı, şimdi gitsem kahvaltıya yetişirdim. Kolumdaki izden de haberi olmazdı, şimdilik hiçbir şey demezdi zaten. Donghyuck biraz çalışacağını söyleyip masaya geçince ben de oyalanmadım ve ona teşekkür edip odasından çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sweater Weather
FanfictionKalbi kırık bir oğlanın bir kalbi kırma öyküsü. ⇁ na jaemin + girl, angst © jieiee ⚡hayrankurgu #605 tamamlandı. all rights reserved