〆3 : crying alone with hurtful truths

296 59 104
                                    

üçüncü bölüm:acıtan gerçeklerle beraber tek başına ağlamak

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

üçüncü bölüm:
acıtan gerçeklerle beraber
tek başına ağlamak

Saatin 8'e vurması ile Donghyuck ile yola çıkmıştık. Beni eve bırakıp geri gidecekti ve ikimizden de ses çıkmıyordu. Sebebi Jeno'nun ona söylediği ama benim haberim olmayan şeylerdi, sormaya da çekiniyordum. En azından şu anlık işler durulmuşken ortalığı kızıştırmak istemiyordum.

Birkaç sokak arkamızdan gelen Kang'ın adamları şahsen pek de umrumda değildi çünkü eve gidiyordum, boşuna şüpheleniyorlardı. Donghyuck da bunu bildiğinden rahattı, umrunda değildi onun da. Hava gece yağan yağmur yüzünden bulutlu ve kapalıydı, yollar ıslaktı. Kucağımdaki ellerime bakmayı bırakıp başımı ona çevirebildiğimde mırıldandı anında. ''Ne oldu?''

''Jeno ne dedi sana?''

''Neden merak ediyorsun?'' diye konuştu gülmeden hemen önce. Sinirlerinin bozuk olduğunu biliyordum ama bu tavırları hoşuma gitmiyordu. Jeno yüzünden onunla da aramın bozulmasını istemiyordum çünkü ondan başka kimsem yoktu. Yutkunarak dudaklarımı ıslattım birkaç saniye içinde. ''Benimle ilgili konuştu çünkü.''

''Eğer onun düşüncelerini umursasaydın o şeyi almayı bırakırdın, rol kesme bana Seul.'' Masum yüzü ve donuk bakışlarının ardındaki bu sert sözleri kalbimi kırmaktan çok sinirlerimin bozulmasını sağlamıştı. Rol yapmıyordum, Jeno'yu önemsiyordum ama başka çarem yoktu. Ne yapacağımı bilmiyordum ve daralmıştım, bazen nefes alsam da yetmiyordu ciğerlerime. Kaburgalarım çok zorluyordu içeridekileri, kendime yetemiyordum.

Yerimde doğruldum hafifçe, sesimin titremesini umursamadan konuştum tek nefeste. ''Arabayı durdurur musun?'' Eve yürüyerek de giderdim buradan sonra, onunla konuşmak istemiyordum sadece. Araba hafifçe yavaşladı ama durmadı, solgun bakışları beni buldu anında. Bıkmış bir ifadesi vardı ve ben çoktan daralmıştım. İtiraz etmeden arabayı sağa çekerken dudaklarımı birbirine bastırdım gerginliğimi yatıştırabilmek için.

''Peşindeler.''

''Beni önemsiyormuş gibi yapma Donghyuck.'' Aşağı inip kapıyı sertçe çarptığım sırada kabanımın önünü kapattım ve ters yöne doğru ilerlemeye başladım. Alt sokaktan dolaşıp gidebilirdim yolum uzayacak olsa da, yalnız kalmak daha iyiydi. Kendime kızmak ve kendimi suçlamak her zaman daha cazip gelirdi bana çünkü çevremde suçlayacak insan yoktu.

Donghyuck'un arabası orada kalmaya devam ederken başımı kaldırdım ve karşıya baktım. Adamların arabası oradaydı, göz devirmeme engel olamadım. Sokağın köşesinden dönerek eve biraz daha yaklaştığımda sert bir rüzgar esmişti. Uçuşan saçlarımı önümden çekip adımlarımı hızlandırırken kalbimin göğüs kafesime ağırlık yaptığını yeni fark etmiştim. Küçüktüm, daha çok küçüktüm bunları yaşamak için. Bazen kendime bile yetemiyordum işte, nasıl arkadaşlarımı memnun edebilirdim? Yanımda olan tek tük kişileri de kendi ellerimle savurmuştum. 

Sweater WeatherHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin