41- Mektup

50 2 0
                                    

Hayat sürprizlerle dolu denilirken bunun genelde hep mutlu sürprizler olduğunu düşünürüz. Oysa güzel sürprizler yanında üzücü, kırıcı, korkutucu sürprizler de mevcut hayatın içinde. Ve bizler insan olarak yapamam, alışamam, beceremem dediğimiz her şeyi sandığımızdan da kolay yapabiliyor, alışabiliyor ve becerebiliyoruz.

Hayat işte... güzelliklerle beraber bizim içinde kayıplarla da dolu. Başarılarımızın yanında sonunculuklarımızla da. Gülümsemelerimizin yanında ağladığımız anlarla da. 

Ebeveyn olma düşüncesine yeni yeni hazır olmaya başlamışken, onları kaybetmem... Bir kere bile onları sarıp kokularını hissedemeden kayıp gitmeleri. Acı çekiyorum ama bunun yanında garip bir boşluk da var. Yeni sahip olmak üzere olduğum ebeveynliği kaybetmemin getirisi galiba. 

Hastanede durumu öğrenmemle ne ağlamam durdu ne de acım dindi. Bu yetmezmiş gibi hayatımda mutluluğu ve sevgiyi arttıran, aynı zamanda evli olduğum hayat arkadaşımın da acı çektiğini gördüm. Onun hayallerini, baba olma düşüncelerini yerle bir eden insan olarak tarihe geçtim. 

Hastanede bir süre daha kaldıktan sonra eve geçmeme doktorlar neyse ki izin verdi. Ben yine psikolojik destek alıyorum ancak bu sefer bu anne olmak için değil, anne olamadığım için. 

Chan mı... O aslında bence benden de kötü. Çünkü benim için iyi, umutlu davranmaya çalışıyor. Oysa daha dün gece bile onu mutfakta ağlarken duydum. Elimden ise göz yaşlarımı içime akıtarak odaya geri dönmek dışında bir şey gelmedi.

O zaten hep kendi dışında herkesi düşünerek duygularını bir yere kadar hep saklıyor. Herkesin koruyucu meleği olacakken kendisini kaybetmesinden korkuyorum ben de artık. Bu yüzden dün onu da seansa getirdim. Bana destek olmasını bahane ederek, en azından ona biraz faydası olacağını umuyorum.

Chan dışında ekiptekiler de hüzün dolu. Bana yansıtmamaya uğraşıyorlar o kadar. Grup üyeleri de üzgün, özellikle de abileri için endişe dolular. Bir süre albüm işlerine ara verdiler. Hepsinin zihinsel açıdan dinlenmeye ihtiyaçları var ne yazık ki. İşte bu yüzden dün sabah seansından sonra beraber Türkiye'ye geçtik.

Ayvalık'ı ve çevresini bilir misiniz? Bana huzuru ve hoş anları simgeleyen yerlerdir. Deniz eşliğinde keyif solur insanlar oralarda. Biz de öyle yaptık. Ara verme duyurusundan sonra özel uçakla İstanbul'a geçtik. Çok zor oldu ama oradan da kimseye yakalanmadan buraya geçtik. Ha bir de bu kadar yakalanmadan hareket etme sebebimiz aslında eksik olmamız. Şuan üyelerin hiçbiri yok. Onların da kendi aileleri ile bir süre geçirmesi daha iyi olur diye düşünüldü. 

Chan tabi ki benimle. Bunun yanında Emir ve Deniz'in bizsiz olması imkansız gibi zaten. Biz istesek de gitmezler yanımızdan. Buse ve Can ise şuan İstanbul'da akademideler. Aksayan ve bazı halledilmesi gereken işlere el atıyorlar. Tahminime göre Buse ve Can arasında duygusal olarak bir şeyler var ama gündemin gerginliğinden birbirlerine bile diyemiyor gibiler. Mutlularsa, mutluyum.

Chan ve ben geniş, tek katlı bir evdeyiz. Deniz ve Emir ise yürüme mesafesinde bahçeli bir evdeler iki katlı. Herkes bir şekilde kafa dinlemeye çalışıyor ve yaşanılanları sindirmeye. Olabildiğince işte.

"Uyandın mı güzelim?" Bana seslenen eşime doğru döndüm yattığım koltuktan. Öğlen uyuya kalmıştım ve pencereden yansıyan görüntüye bakılırsa hava kararmak üzere. Sesli şekilde cevap vermeden sadece onaylamak amaçlı kafa salladım. 

Ayaklarımın ucuna doğru oturması ile ben de yattığım yerden hemen doğrularak dizlerine yerleştirdim bu sefer kafamı. Acıyı benim yüzümden çekiyorduk ne yazık ki. Ama ben bencil yanımı susturamayıp yine ona sığınıyordum. Beni görmek onu üzüyor muydu acaba?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 19, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

TÜRKİYE'DEN KORE'YEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin