Kore'den teklif almıştık. Çok ünlü bir yapımcıydı ve bizi istiyordu. Mesajda yazdığı gibi kalacağımız yere kadar hazırlamış tek istediği onunla bir şeyler üretmemizdi. Gelin siz yeter ki diyordu resmen. Çocuklar zaten dünden hazırdı gitmeye. Özellikle Buse... kendisini tanıdığımdan beri Kore'deki ünlü sanatçıları takip ediyor. Çok sevdiği hayranı olduğu kişiler var oradan. Onun için ödül gibi bir şey olacaktı o yüzden bu.
Haberi duyar duymaz bizimkiler hazırlıklara başlamıştı. Yarım kalan işleri bitirecek şekilde program yaptılar. Ama ben onlarla beraber gitmiyordum. Yani Kore'ye ben de gidecektim ancak ben önce Türkiye'ye gidecektim. Emir ile yüz yüze görüşmek istiyordum. En azından denemeyi.
Havaalanında onlar Kore uçağına ben de Türkiye uçağına bindim. Can benimle gelmek için çok ısrar etse de reddetmiştim. Sonuçta gizlice gidip gelecektim. Kimseye gözükmeden. Hem Can kızların yanında dursa daha iyi olurdu.
Saatler süren uçak yolculuğundan sonra valizim de olmadığından hızlıca havalimanından çıktım. Resmen yürüyen bir siyahım. Sırf fark edilmemek için siyah maske, siyah şapka ile yüzümü tamamen kapamıştım. Umarım gören olmazdı. Hızlıca taksiye binip eve gitmem gerekiyordu.
Hızlı adımlarla ilerlerken bir kız ile çarpıştım. Benden küçük duruyordu. Gözleri dolu doluydu. "Pardon, iyi misiniz?" Diye sorarak kendime engel olamadım. Üzgündü.
Sadece burnunu çekip kafasını sağa sola salladı. Sağ eli sol kolunu tutuyordu ve sanki geçen her saniye daha da üzülüyor gibiydi. "Yapabileceğim bir şey var mı?" Diye sordum biraz daha yaklaşarak. Ağlayacak gibi duruyordu. "Ünlü birisi Türkiye'ye geliyormuş kim olursa olsun ilk biz fotoğrafını yakalamalıyız hadi!" diyerek yanımdan birkaç kişi geçince ben de gerildim. Kızın da konuşacağı yoktu ve benim bir an önce buradan gitmem gerekiyordu.
Kızın kolundan hafifçe tutarak "dışarıda konuşalım hadi gel." diyip onu yönlendirdiğimde reddetmedi. Belliydi zaten konuşmaya, desteğe ihtiyaç duyduğu.
Eh sanki ben de yürüyen psikiyatri gibi ne diye olaya el atıyorsam??? Bana ne oysa de mi. Umarım başıma bela almıyorumdur.
Dışarıya çıktığımızda bir köşeye geçtik. Burası daha az tehlikeliydi en azından. Ben etrafta kameraman var mı diye kontrol ederken kız yere çöküp ağlamaya başladı. Hay Allahım!
Yanına ben de çöküp çekinerek kıza sarıldım. Bir süre ağladı. Ağlaması durunca çantamdan peçete çıkararak uzattım kendisine.
-Teşekkür ederim. Ben biraz... bir an öyle... duygulandım o kadar.
Cümlesini bitirip ayağa kalktı. Yüzüme bakmaya çalışıyordu ancak maske ve şapkadan neredeyse hiçbir detayım gözükmüyordu. Bu halime kaşlarını hafifçe çattı.
-Rica ederim daha iyi misin bari?
Bir yandan hala yüzümün neden böyle olduğunu sorguluyor gibi dururken "evet teşekkür ederim" diye cevap verdi.
Konuşmamız burada bitti diye düşünüyordum. Neden böyle ağladın diye sorsam özele kaçardı bence. Hafifçe gülümseyerek kafa salladım ve "o zaman iyi günler sana" dedim. Evet salak olduğumu buradan anlayabiliriz. Yüzümde maske varken gülümsemek aynen Es harikasın bebeğim.
Bir şey demesine izin vermeden hemen taksi çevirdim tam binmiştim ki kapattığım kapı açıldı.
-Nereye gidiyorsun?
Şaşkınca ona baktım. Benimle mi gelecekti. Evin semtini söyleyince kafa sallayıp "ben de gelebilir miyim, yani yol üstünde inerim." dedi. Tek kalmak istemiyordu. İnsanları kıramamak mı? Evet hoş geldiniz o benim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÜRKİYE'DEN KORE'YE
FanfictionBir genç kızın cesareti ve yetenekleriyle sesini tüm dünyaya duyurmaya çalışması. Peki ya her şey çok güzel ilerlerken aşık olmaması gereken bir idole aşık olursa?