Öncelikle hepinize merhaba. Umarım beğeniyorsunuzdur. Bu bölümden itibaren olacak bir şeyi açıklamam gerekiyor. Korece konuşmalar olduğunda bu şekilde yazacağım cümleleri. Haliyle parlayan yıldızlar ekibinde şuan Deniz dışında kimse anlamıyor Korece'yi. Geri kalanı İngilizce diye düşünebilirsiniz, hepsi biliyor sonuçta.
İyi okumalarrr dilerimmmm.Yazarın Gözünden***
Genç adamın hızlıca geçmesini beklediği o 2 hafta nedense zar zor geçmişti. Ancak o süreçte kızın açtığı 2 yayını izlemiş ve az kaldı diyerek kendini oyalamıştı. Neden bu kadar heyecanlı olduğunu ise kendi de bilmiyordu. Sadece kızı yetenekli buluyordu. Onunla beraber grubu da çalışmak istiyordu. Gerçi şuanda kızla çalışmak istemeyen yoktu. Önemli olan kız onlarla çalışmak ister miydi?
Kızımız Es ise ayrımcılık olayından sonra canlı yayınlar açmış ve durumu açık açık hayranlarına aktarmıştı. Gelen tepkiler beklediği gibiydi. Herkes üzülüp sinirlenmişti. Sosyal medyadan kendisine destek çıkan birçok ünlü oldu. O sahnede 2 dakika bile olsa yer almadığı için Es artık mutluydu. Haksız olan onlardı.
Es'in gözünden***
-Lütfen bana da anlatıııın. Es hadi ama meraktan bayılayım mı şuraya.
1000. Kez aynı cümleyi kuran Deniz'e karşı baygın baygın baktım. Diğer arkadaşlarım ise hem Deniz'in bu minnoşluğuna hem de benim yaptığım o saçma anı hatırlayıp gülüp duruyordu. Derin bir nefes aldım. Biliyordum birisi dayanamayıp anlatacaktı. Hazır olmam lazımdı tekrar ve tekrar başlayacak olan o dalgaya.
Dediğim gibi de oldu. Buse dayanamayıp anlatmaya başlamış diğer 2 şapşal da eşlik etmişti. Deniz anlatmaları bittiğinde gözünden yaş gelene kadar gülmüştü. Zaten kahvaltı masasında şuan herkes gülüyordu. BEN DIŞINDA!
Deniz- Ne yani sen o yüzden mi dansçın olan Jiho ile Jia'nın Türkçe bilip bilmediklerini sorguluyordun?
Deniz... NEDEN HA NEDEN!!?? BU BİLGİ DİĞERLERİNDE YOKTU Kİ.
Denizin dediği şeyle beraber bizimkiler masada gülerek çırpınmaya başladı. Gerizekalılar. Hepinizi öldüreceğim ya az kaldı hissediyorum.
Can- Tamam... huuuu. Tamam. Ben sakinim. Ne olmuş yani. Sadece dansçılarını tanımak istemiş.
Bu cümleleri kurarken kafasını koparmış olsaydım dediklerine inanırdım. Ama gülmemek için o kadar zor tutuyordu ki kendini.
Buse- Evet... hıhıhı. Yani. Tek tanımak istemiş.
Meryem- Valla bu sefer işin iş Es, önceden bir tane dansçına böyleydin. Şimdi ise 2 taneyse vay anam vay. Hoş geldin aşk üçgeni.Meryem cümlesini bitirince yerimden sakin kalmaya çalışarak kalktım. Hepsi benim ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu. Telefonumu cebime koyup onlara doğru döndüm ve konuşmaya başladım.
-Sizi şurada dövmemek için kendimi zor tutuyorum. Ama yapmayacağım. Ben sakin bir insanım. DOSTLARINI ÖLDÜRMEK İSTEYEN BİRİSİ HİÇ DEĞİL. Sakinim. Çok sakin.
Can- Hadi ama güzellik tabi ki sen şuan çok sakinsin. Hepimiz bunu biliyoruz....Doydun mu hem kalktın?Can'ın sırf beni cidden sakinleştirmek adına sorduğu son soruyu es geçip hepsini tek tek süzdüm. Gülmemek için kendilerini cidden zor tutuyorlardı. Göz devirip "Tamam hadi gülün hadi hadi" dediğimde yine oda kahkaha merkezi haline döndü. Biliyordum sonuçta asla bitmeyecekti bu dalga. Hem mutluyduk. Arada bir onları öldürmeyi düşünsem bile seviyordum bu hallerimizi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÜRKİYE'DEN KORE'YE
FanfictionBir genç kızın cesareti ve yetenekleriyle sesini tüm dünyaya duyurmaya çalışması. Peki ya her şey çok güzel ilerlerken aşık olmaması gereken bir idole aşık olursa?