Saatler süren uçak yolculuğundan sonra Deniz ile Can'ın benim için ayarladığını bildiğim araca doğru yöneldik. Ben ne kadar heyecanlıysam Deniz ise kat be kat heyecanlıydı. Tüm yol birbirimizi tanıyacak yüzlerce soru sormuştuk. Ona bu zamana kadar yaptıklarımı özet geçmiştim. Deniz, Emir'den 2 yaş büyüktü. Yani şuan 20 yaşında. İlgi alanlarını çözmeye çalışıyordum böylelikle ona uygun bir iş alanı bulabilirdim ekipte. Ancak tek anladığım ezber yeteneğinin çok iyi olduğu. Kolay kolay bir şeyi unutmuyordu.Siyah büyük aracın kapısı ben yaklaşınca açıldı. Önden ben ardımdan da Deniz koltuğa yerleştiğinde içeride oturmuş ve beni bekleyen Can "kim yanındaki bu kız?" adı altındaki bakışlarını bana yolluyordu. Benim maskemi çıkardığımı fark edince aracın kapısını kapattı. Hala kimsenin konuşmaması ortamı durduk yere geriyordu. Deniz'e baktığımda Can'ın bakışları yüzünden o da tedirgin bir hale bürünmüştü.
Öksürerek konuşmaya başladım.
-Selam.
Cidden harika bir başlangıç değil mi? Her yerde harika zekamı ortaya koymak beni yoruyor maalesef.
-Selam, selam da... Ne oluyor?
-Merak etme kötü bir şey olmuyor. Kendisi benim bir arkadaşım veeee... artık bizimle beraber.
Yüzüme olabildiğince şirin gözükmesini umduğum gülümsememi yerleştirdim. Can önce bana sonra Deniz'e baktı. Deniz bakışlar kendine dönünce benim yaptığım gibi gülümsedi. Aferin kızım ekip dediğin böyle olur işte.
-Hangi pozisyonda peki?
-Ay Can o kadar saat yoldan geldik. Cidden yorgunum, yorgunuz. Benimle beraber işte. Pozisyonuna daha sonra da bakabiliriz. Kalacağımız yere gidebilir miyiz artık? De mi Deniz'cim?
Deniz adını kullanmamla beraber dediklerimi onaylayan mırıltılar çıkardı. Korkuyordu, kıyamam. Can sorgulamayı elbette bırakmamıştı ancak yorgun olduğumun farkındaydı. Şoföre "otele gidelim." demesi ile araba hareket etti.
Yol boyu Can'ın gözleri bir benim üstümde bir Deniz'in üstündeydi. Deniz bir ara bunu fark edince sol koluma doğru yaklaştı. CAN KIZI KORKUTUYORSUN GERİZEKALI! Ne var yani sadece bir taksi yolu boyunca tanıdığım kızı Kore'ye ekibimize dahil etmeye getirdiysem. Evet böyle tamamen düşününce biraz şey geliyordu... garip AMA OLAN OLDU ARTIK. Pişman da değilim şuan.
Otele gelince hızlıca içeri girmemiz gerektiğini anladım çünkü otelin önü kameraman doluydu. Deniz gözlerini açabildiği kadar açmış bir şekilde şaşkındı. Can ofladı. "Haberini bir şekilde almışlar." Hadi canım ciddi misin Can. İşte kimin arkadaşı zeka parıltısı.
Deniz'e doğru parmağını uzattı. "Sen... Deniz mi ne... sakına Es'in yanından ayrılma ve asla durma. Anladın mı?" demesiyle beraber Deniz kafasını aşağı yukarı sallayarak onayladı. Zaten yol boyu gerilen kızcağız bu görüntü karşısında daha da gergin bir ruh haline giriş yaptı. Sakin ol hemen içeri gireceğiz diye kulağına fısıldadım. Ama pek etki ettiğini sanmıyorum.
Can arabanın kapısını açınca biz de hemen aşağıya indik. Deniz sağ koluma yapışmış bir vaziyetteydi. Birkaç kameraya el sallayarak hızlı adımlar atıyordum. Can'a doğru baktığımda hemen arkamda kameralarla aramıza sınır olmaya çalışıyordu. Neyse ki sorun olmadan otelin içine girebilmiştik. Lobide bizi bekleyen 2 tatlı kızı görmemle gülümsedim. Bu kadar sürede bile özlemiştim onları.
İkisi de aynanda bana sarıldı. Deniz'de bu sarılma ağı yüzünden çember dışında kalmıştı. Deniz'i kızlar hala fark etmemişti. Can'ın hadi demesiyle sarılmamızı bitirdik. Tam asansöre ilerliyorduk ki Deniz'i aradı gözlerim. Arkada kalmıştı. Çok çekiniyordu haliyle. Elimi ona doğru uzattım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TÜRKİYE'DEN KORE'YE
FanfictionBir genç kızın cesareti ve yetenekleriyle sesini tüm dünyaya duyurmaya çalışması. Peki ya her şey çok güzel ilerlerken aşık olmaması gereken bir idole aşık olursa?