6. Bölüm

44 8 37
                                    

                            
Merhaba bebişler 💖
Bölüm için oy verip yorum yapmayı unutmayın lütfen.
Öpüldünüz☀️

Bir mesajın beni korkutması aslında çok saçmaydı. Ama haftalardır kaçtığım insanlarla aynı yerde bulunma fikri başımı döndürüyordu. Hatta rüyalarıma girecek kadar korkutuyordu.

Kalabalık bir topluluğun içindeyim, herkes eğlencesinde. Fakat bir an herkes duruyor. Bakışlarını bana çeviriyorlar. Gözlerindeki nefret ve iğrenme sarsılmama sebep oluyor. Bana öylece bakarlarken,kalabalığın içinden bir kaç tanıdık sima geliyor bana doğru. Beraber oyun oynayıp, büyüdüğüm insanlar bana düşman gibi bakıyorlar. "Sen yalnızlık içinde ölmeyi hak ediyorsun." diye haykırıyor içlerinden biri. Ağzımı açıp tek bir kelime edemiyorum, kımıldayamıyorum. Gözlerimden dökülen yaşları hissediyorum. İçimde bir şeylerin paramparça olduğunu hissediyorum. Sonra hepsi bana sırtını dönüp uzaklaşıyorlar. Kimse kalmıyor yanımda sadece karanlık. Sarsıla sarsıla ağlamaya başlıyorum. Hissettiğim yalnızlık beni yiyip bitiriyor.

Uyandığımda hala ağlıyordum. Ellerim titrerken zorla abajurumun ışığını açtım. Aklıma tek gelen şey Karam'dı. Beni yalnızlığımdan çekip çıkarabilecek tek kişi Karam'dı.
Baş ucumdaki  telefonu zorla açıp Karam'ın isminin üzerine tıkladım. Saat ikiyi geçiyordu ama ikinci çalışta telefonu açtı.
"Karam." diyebildim sadece. Sesim zor çıkıyordu.

"Güneşim. " Sesini duymak bile iyi gelmişti.
"Her nerdeysen otur ve derin nefesler alıp ver."
Hıçkırıklarımın arasında dediklerini yaptım. Tek bir kelimemden iyi olmadığımı anlamıştı. Karşı taraftan hışırtılı sesler geliyordu.
"Şimdi bu gün yediğimiz dondurmaları düşün olur mu? En çok hangisini sevmiştin? Dur tahmin edeyim limonlu ve orman üzümlü olabilir mi?"

Gözlerimden yaşlar akarken gülümsedim. Doğru tahmin etmişti.
Her zaman olduğu gibi.

"Derin nefesler alıp vermeyi unutma tamam mı güzelim? Şimdi sadece beni dinle olur mu? Gözlerini kapat ve gittiğimiz sahili düşün, yine piknik yapıyoruz. Ben sana sıkı sıkı sarılıyorum. Dalgaların sesini dinliyoruz. En sevdiğin meyveleri almışız yanımıza."

Ben gözlerimi kapatıp onu dinlerken o yürüyor gibiydi.
"Çilekler, kirazlar, erikler başka ne istersin?" diye sordu sesini ilk kez böyle duyuyordum. Sakin bir ninni gibiydi.
"Dondurma." dedim göz yaşlarımı silerken.

"Ah tabi ya nasıl unuturum dondurmayı. Limonlu ve orman üzümlü dondurma da almışız yanımıza."

Karşı taraftan bir süre ses gelmedi.
"Şimdi iyi misin?" diye sordu nefes nefese.

"Hım hım." dedim gözlerimi açarken.

"Kapıyı açar mısın güneşim?"
Hiç bir şey sormadan yatağımdan kalkıp evin kapısını açtım. Üzerinde hala yemekte giydiği kıyafetler vardı. Kapıya yaslanmış derin soluklar alıp veriyordu. Telefonu hala kulağındaydı.
"Beni evine alır mısın güneşim?" diye fısıldadı. Telefonumu bırakıp boynuna sarıldım.
Şu an Karam'a o kadar çok ihtiyacım vardı ki tahmin bile edemezdi.
"Bunu evet olarak kabul ediyorum."

Beni kucaklayıp kapıyı kapattı. Kollarımı boynuna, bacaklarımı beline sarmış ağlıyordum. Salona geldiğimizde koltuğa oturdu, kollarını belime sardı. Bir süre öylece oturduk.
Ağlamam durduğunda başımı yasladığım boynundan kaldırım. Elleriyle yüzüme gelen saçları geriye itti.
"Ağlıyorsun ve bundan hiç hoşlanmıyorum." Dudaklarımı büzüp kucağında bir bebek gibi oturdum.

"Kabus gördüm." dedim kısaca.

"O kabusta kimlerin olduğunu öğrenebilir miyim peki?"
Cevabını bildiği bir soru soruyordu. O yüzden sessiz kalıp tahmin etmesini bekledim. Bir süre sonra derin bir nefes verdi.
Konuşmama gerek kalmadan beni anlamasını seviyordum.
"Hadi gel uyuyalım." dedi başka bir şey sormadan.

KARAMLIK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin