16. Bölüm

28 4 26
                                    

Merhaba böcükler 💛
İşte sonunda o bölüm geldi. Yorum ve oylarınızı ihmal etmeyin lütfen☀️

Karam Demir

Göğüsümün ortasındaki sızıyı geçirmeye çalışıyordum. Alkol işe yaramıyordu. Dolup taşan küllüğe bakılırsa sigara da işe yaramıyordu. Sızıyı kimin geçireceğini çok iyi biliyordum ama ilacımın kalbini kırmıştım.

İğrenç bir adamdım. Pisliğin vücut bulmuş haliydim adeta. Bardağı kafama dikip boğazımdaki acının tadını çıkardım. Sigarayı dudaklarımın arasına koyup avucumu göğsüme bastırdım. Hiç bir işe yaramadı, sızı hala en taze haliyle canımı yakıyordu.

"Tüm bunların işe yaramadığının farkındasın değil mi?"

Yakut odada içki şişelerini toplayıp camı açtı. İçerideki duman camdan dışarı süzülürken sigaramı içmeye devam ettim.

"Ne yapmamı önerirsin?"

Masanın diğer tarafından bana dik dik bakıyordu. Bana önereceği bir şey yoktu. Kendime gelmemi sağlayacak tek kişinin Feris olduğunu biliyorduk. Feris'in de şu an benim yüzümü görmeye tahammül edemediğini de biliyorduk. Sessizce odadan çıkıp, yeniden beni tek başıma bıraktı. Saat başı odaya girip boş şişeleri toplayıp nefes aldığımdan emin oluyordu.

Nefes alıyordum almasına ama artık nefes almak bile canımı yakar hale gelmişti. Feris'e zamanında gerçek kimliğimi göstermediğim için gelen pişmanlık. Ve benim yüzümden kalbinin kırılmış olması nefes almama izin vermiyordu.
O olmadan geçirdiğim iki üç gün, yaşam ve ölüm arasında gidip gelmeme sebep olmuştu.

Başımı arkaya atmış yeni yaktığım sigarayı içime çekerken kapı açıldı.
"Bir saat dolmadı Yakut, henüz ölmedim."

Kapı kapandığı anda tüm odayı bir koku sardı. Vücudumdaki tüm hücreleri harekete geçiren bir koku. Kafamı yavaşça kapıya çevirdiğimde öylece dondum. Gördüğümün hayal olmamasını umuyordum. Kokusu burnumda, kendisi tam karışımdaydı. Gözlerini gözlerime sabitlemiş kapının önünde bekliyordu.

Ayağa kalmaya çalıştım ama beceremedim. Konuşmaya çalıştım ama ağzımdan tek bir kelime dahi çıkmadı. Gözlerini gözlerimden ayırmadan yanıma geldi. Attığı her adımda zeminden yeni bir melodi yükseliyordu. Parmaklarımın arasında duran sigarayı alıp küllükte söndürdü.
Gözlerimi dahi kırpmadan onu izliyordum. Bedenini saran toz pembe elbisesi, ayaklarını acıtmasına rağmen inatla giydiği topukluları, parlayan yeşil gözleri, sarının en güzel tonu saçları... Şu anda gerçekten nefes alamıyordum. Beynim ne yapması gerektiğini unutmuş vaziyetteydi.

Yeşil gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Bir şeyler söylemek için hazırlanıyorum ki beni susturdu.
"Canın yanıyor mu?"

Sesi kulaklarıma ulaştığında gözlerim kapandı. Göğsümde sızlayan yer yeniden kendini belli etti. Göğüsümde bir ağırlık hissedince gözlerimi açtım. Eli tam olarak günlerdir sızlayan yerin üzerindeydi. Gömleğin altındaki tenim ısınmaya başladı. Acı yavaş yavaş azalıp kayboldu. Bakışlarımı yüzüne çevirdiğimde dudakları kıvrıldı.

"Nefes al."

"Sen olmadan onu bile yapmakta zorlanıyorum."

Kalçasını masaya yaslayıp kollarını göğsünde birleştirdi. Kanlı canlı karşımda olduğundan emin olmak için elimi ona uzattım. Eli parmaklarımı sardı, gerçekten buradaydı. Bakışlarından ne hissettiğini anlamaya çalışsam da beceremedim.

KARAMLIK Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin