12-Piknik

312 36 11
                                    


ASYA'NIN AĞZINDAN

İkimizde binanın çatı katında ki yaklaşık 1 metre olan duvarlarına yaslanmış şekilde oturuyorduk.

''Bu konuyu artık açmasak olur mu?'' dediğinde bu masum soruş şekline gülümsedim. Kafamı aşağı yukarı salladıktan sonra gözyaşlarımı elimle sertçe sildim. Onunla olan bir saniyemi bile kavga ile harcamak istemiyorum artık.

Ki zaten bende pek kavga etme havam da değilim. Yıllardır onu arıyordum ve bulduğumda ise hasta olduğunu öğreniyorum. Olayın ironikliğine güldüğümde o da benzer bir şey düşünüyor olacak ki o da güldü.

''Yapalım mı?'' dediğimde bana döndü. Başta garip şekilde baksa da sonra sinsice gülümsedi. Laf geliyor...

''Burada mı yapalım güzelim? Tamam biliyorum bana olan arzularını biliyorum da sakin mi olsan bebeğim?''dediğinde istemesem de güldüm.

''Her dediğimi bir şekilde sevişmeye getiriyorsun. Çok mu istiyorsun? Hayır yani söyle yardımcı olayım.'' dediğimde gülümsememe karşılık verdi. Benim yanımda duran sepeti kollarını üzerimden geçirerek aldığında asla istemesem de yutkundum. Ama cidden bende ota boka yükseliyorum...

Sepeti alıp içinden iki vişneli meyve suyu, bir bira , iki poğaça ve aldığımız çikolataları da çıkardı ve ikimizin de yetişeceği şekilde koydu. Şaşırmıştım çünkü içkiyi ben eklememiştim.

''İçki mi aldın?'' dediğimde bana döndü. Elime aldığımı görünce hızla elimden aldı.

''Sana değil kendime.'' dediğinde ona uzaylı görmüş gibi bakmaya başladım.

''Hiç paylaşımcı değilsin" Zaten o şeyi içmek gibi bir niyetim yoktu. Sadece bakacaktım.

''Onunla alakası yok. Bu şey tam bir zehir ve seni zehirlemek istemiyorum.''dediğinde 'şaka mısın' der gibi baktım.

''Bunu içerken söylemen çok ironik gerçekten?''dediğimde elindekine baktı ve 'haklı amk' der gibi baksa da omuz silkti. Aklıma gelen şey ile onun görmeyeceği şekilde gülümsedim ve tam kapağını açtığında elinden aldım ve önümüzde ki boş alana doğru fırlattım

Çok yüksek olmayan bir ses ile yere düşen ve lak lak diye yere akan bira şişesine gülümseyerek baktım. Şaşkınca bana bakan kıza döndüm ve ''Ne şans ki benim de seni zehirlemeye niyetim yok.'' dediğimde şaşkın bakışlarını sildi ve gülümsemeye başladı. Bu gülümseme karşısında ben de etkisiz eleman oluyorum ya...

''Bak sen bizim miniğe. Marifetler bitmiyor''dediğinde bu sefer daha utangaç şekilde gülümsedim. Bunu gerçekten çok sık kullanıyordu. Neredeyse bir dakikadır ona baktığımı fark edince bakışlarımı önümde çevirdim. Buna güldüğünü duysam da oraya bakmadım. Eminim yine kıpkırmızı oldum.

Elime kendi meyve suyumu ve poğaçayı aldım. Hızla yemeye başladığımda neredeyse bir dakika sonra bitmişti.

''Bebeğim kırmak için söylemiyorum ama beni de yeseydin'' dediğinden birkaç saniye sonra devam etti. ''Yok yok, birimiz yiyeceksek, ben yerim. '' dediğinde daha yutmadığım lokma boğazımda kalmıştı. Birkaç öksürme sonrasında biraz meyve suyu içtiğimde kendime gelmiştim. O da bu sırada ''Sakin ol sakin.'' diyerek sırtıma vuruyordu. Öksürmem bittiğinde gülerek ''Daha sözde bu kadar heyecanlandıysan yaparken kalpten gidersin.''dediğinde ona en ters bakışlarımı attım.

Ağzına görünmez bir fermuar çektiğinde önümde döndüm. Meyve suyunu en sonunda açtığında havaya kaldırdı ve ''madem içkimiz yok,meyve suyu tokuşturalım'' dediğinde güldüm ve kendi meyve suyumu da havya kaldırdığım da ''Neye?'' diye sordu.

''Bir gün tekrar burada meyve suyu içeceğiz. Vişneli'' dediğimde bir şey demek istese de sustu ve gülümseyerek ''Bir gün tekrar burada meyve suyu içeceğiz. Vişneli'' diyerek sözlerimi tekrarladı. 'Vişneli' derken gülümsemesi büyümüştü. Meyve sularımızı tokuşturduk.

İçimden geçirdim. Umarım her zaman böyle güzel gülümsersin, yanımda.

Ve onunda gözlerini kapatarak başka bir şey fısıldadığını gördüm. Ama duymadım.

Umarım bir gün tekrar burada meyve suyu içeriz.

 Umarım 10 yaşında verdiğimiz o sözü hatırlıyorsundur. Ve umarım tutarsın.

********

Yolculuk gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin