Asya o olaydan sonra neredeyse hiç suratıma bakamamıştı ve gece benden uzak olmak için neredeyse havada uyumuştu. O kadar köşeye çekilmişti yani. E bende alınmadım değil. O demedi mi beraber yatarız diye? Niye şimdi böyle yapıyor ki? Sarılarak 'kardeş kardeş' uyuyalım işte.
Sabah kalktığımızda önce ben sonra Asya kalkmıştı. Ben de misafirime bi jest yapmaz mıyım? Yaparım tabii ki. Kuş sütünün eksik olduğu bir sofra hazırlamıştım. Ben onun uyanmasını beklerken telefonum çalmaya başladı. Kimin aradığına baktım. Baş Belası yazısını görünce üfledim.
"Ne var Allah'ın cezası."
"Selam ablacım. Nasılsın Hayat nasıl gidiyor?"
"Ne istiyorsun?"
"Anneme çeken bu huyunu çok seviyorum. Anında konuya giyiyorsun."ben sana gireceğim az kaldı da...
"Sen nezarethanede değil misin nasıl aradın beni?"
"Canım abim, seninde efendisi olduğun serdar sağ olsun. Konuşma yapmam için izin aldı." Bunu ona Serdarın söylettiğne o kadar emindim ki.
"Sadettin olmazsa ne sen ne de abim hayatta olurdunuz biliyorsun değil mi?"
"Biliyorum biliyorum. Boş ver sen onu. Ve adı Serdar. ..... Ya Serdar abicim alınma ama sıkıldım nezarethane de ablama yalakalım yapmam lazım suan. Ya bari bana trip atma be enişte. Ne enişte mi? Demedim öyle birşey? Ne alaka ya? Sen ve abimi yakıştırmak mı? Alakası bile yok. Birazdan alacam gönlünü bekle sen. Neyse ablacığım sana dönüyorum. Acaba bu gariban kardeşini kurtarır mısın?"
"Kendi başının çaresine bak."
"Ya ama valla kız haketti."
"Farkındayım hakkettiğini, salçaya laf atmış sonuçta ama birilerinin burnunu kıracaksan işini düzgün yapacaksın. Kız kaç yaşında?"
"Benle normalde yaşıt,bizim sınıfta. Ama daha 18 olmadı diye biliyorum.Kızın ifadesini geri alması mümkün değil. Zaten sevmiyor beni..."
''Daha reşit olmamış. Serdara söyle ailesiyle konuşsun kızın. Para falan ikna eder. Zaten bunu Serdar akıl etmiştir ama... Neyse ben uzaktan bunları yapabilirim. Gerisi sende" dedikten sonra telefonu kapattım.
En sonunda prenses kalktığında bir elimi belime koyup ona sırıtarak baktım. Dün ki olayı pek de hatırlamıyor olacak ki beni ve mutfağı görünce o da kocaman gülümsedi.
''Prensese sofra hazırladım. Eee beğendin mi?''
''Çok beğendim. İyi hizmet ediyorsun.'' dedi ve büyük ihtimalle benim aklımdan geçen ile onun aklından geçen başkaydı.
''Hizmetçi fantezin olduğunu bilmiyordum?''diye sordum gözlerimi kısarak.
O bir şey demeye vakit bulamadan ben tekrar konuştum. ''Yalnız önceden uyarayım, öyle bir fantezin varsa ben hizmet eden olmam. Hizmet edilen olurum ama tabii ki senin için bir istisna yapabilirim''dediğimde kıpkırmızı kesilmişti bile. Bir anda sinirlendi ve konuşmaya başladı. Ama ben o bu kadar tatlı dururken ciddi olamam ki.
''Ya sen bokunu çıkarıyorsun, ben yemiyorum'' diyerek arkasını döndüğünde kolundan tuttum.
''Ya ama sen sinirlenince çok tatlı oluyorsun?''dediğimde kısa bi an bana ters bir şekilde bakıp tekrar gitmeye yeltendi. Bu sefer onu sert olmayan bir şekilde kendime çektiğimde bu sefer bedenlerimiz fazlasıyla temas ediyordu. Rahatsız olacağı düşüncesiyle bir adım geri gidecekken suratında gördüğüm ifade ile durdum. Rahatsız olmuş değil de gayet mutlu bakıyordu. Hatta sinirli suratı bile gülümsüyordu. Bu ifadeyi biliyordum. O kadar benimle kalmıştı ki bana benzemeye başlamıştı. Birkaç salise sonra bir laf geliyor hissedebiliyorum.
"Sende ama meraklısın bana dokunmaya. Hayırdır, azan taraf tek ben değil miyim yoksa?" dediğinde normalde çok güzel bir cevap verebilirdim ama şuan 'normalde' diyebileceğim bir an da değilim çünkü elini belimde hissedebiliyorum.
Baş parmağı ile belimi mi okşuyor o? Büyük ihtimalle kızarmış olan suratımda ki ifadeyi hemen sildim ve tabi ki cevap verdim.
"Hayırdı prenses, beni azdırmaya çalışıyor olabilir misin acaba? Ama ben küçük 'çocuklara' ilgi beslemiyorum." dediğimde tekrar sinirlendi ve keyfim tamamen yerine geldi.
"Bir, Azmış birini tekrardan azdıramam iki, ben seninle yaşıtım. Yaşım 22 neresi çocuk oluyor bunun? Ha şayet ben çocuksam sen ne zamandan beri 'minik çocuklara ' malum işin eşyalarını veriyorsun? Ayıp ayıp" dediğinde hızlı hızlı konuşan dudaklarına kaydı bakışlarım.
Belki şuan da ona laf söylemem lazımdı ama bilir misiniz bilmem ama hiç umrumda değildi. Ve bu bakışları gören sarışınım yutkundu ve hızla benden ayrılarak sandalyeye oturdu.
Ağzına önünde ki tüm yemekleri koymaya başladığında bir süre mal mal ona baksam da sonunda sesli bir kahkaha attım.
"Kaç bakalım sen." dedim ve yanında ki sandalyeye oturarak yemek yemeye başladım.
*******
Beğenmeyi unutmayın.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yolculuk gxg
RomanceBasit bir kontrol için gittiği hastanede Zerya, ansızın Kanser hastası olduğunu öğrenir ve yıllar önce hazırladığı Ölmeden önce yapılacaklar listesini gerçekleştirmek için 2 aylık bir dünya turuna çıkar. Üniversite de yalnızca bir kez konuştuğu Asya...