-ASYA-
Markette aldığımız örtüye benzer şeyi yere sermiş gökyüzünü izliyorduk.
"Zerya, sadece bu gece. Bu gece konuşalım mı o konu için?" dedim. Artık dayanamıyorum. Sevdiğim kızın gözlerimin önümde her gün ölüme gitmesini kaldıramam.
"Tamam." Dedi. Sesi kısık çıkmıştı. Gözlerini yumdum. Ağlama sakın Asya. Ağlama. Hayır ağlama. Kendi kendime sakinleşmeye çalışsam da ağzımdan çıkan hıçkırığı engellemeye çalışsam da olmadı. Yapma, daha fazla üzme Zerya'yı.
Hıçkırığımı duyunca hemen uzandığı yerde oturdu ve bana döndü. Ellerimle suratımı kapatmaya çalıştığım da elleri ellerimi tuttu.
"Güzelim, yapma lütfen ama..." bende oturur pozisyona geldim ama ellerimi suratımdan çekmedim. Ağlarken görmesin beni.
"Üzgünüm, durduramıyorum ağlamamı... Seni de üzüyorum. Üzülme sen ama..."
"Sıkma kendini" dediğinde daha fazla tutamadım kendimi ve hıçkırarak ağlamaya başladım. Hızla kolarını bana sardığında bende ona sardım.
"Zerya... ölmeni istemiyorum. Dayanamam. Benim için değil, kendin için yaşa. Ailen için. Lütfen" diyerek ağlamaya devam ettim. Gözünüzde fazla ağlak biri olabilirim ama yemin ederim ben kanser olsam bu kadar ağlamazdım. Ben göçer kurtulurdum bu dünyadan. Ama arkada bırakılan kişi göçmez. Kalır,acıyı en dibine kadar yaşar. Ölen kişi olmadan yaşamaya çalışır ama sadece çalışır. Her gün özlemi artar. Bir gün sesini unutur. Bir gün kokusunu. Diğer gün ise görünüşünü. Acı geçmez. Yaşanmaz. Ve ben o kalan olmaya dayanamam. Onsuz yeterince zaman geçirdim. Bir gün bile onsuz kalamam.
İstemesem de benden ayrıldı. Ellerini yanaklarıma koydu ve gözlerini gözlerime sabitledi.
"Söz veriyorum. Deneyeceğim. Belki tedavi işe yaramaz ve ölürüm. Ama söz veriyorum ki deneyeceğim. Hayata kalmayı. Ve kendim için değil. Senin için. Sensiz tek bir gün bile geçirmeyeceğim. Ve söz, seni elimden geldiğince yalnız bırakmayacağım. Eğer ki bana bir şey olur da ölürsem dahi bir daha yalnız kalmayacaksın. Nujin, o gelir yanına. Bazen gıcıklık yapar ama sever seni. Eskiden de severdi. Ben onunla kavga ettiğim de sen bizi barıştırırdın. Eksikliğimi elinden geldiğince yok eder. Yanında olur. Akın abim, abin olur. Korur kolar seni. İhtiyacın olmasa da. Annem annen olur. Babam da sever seni zaten." dedi. İkimiz de ağlıyorduk. Ama kendimiz için değil. Birbirimiz için. Ayrı kaldığınız her gün,her gece,her dakika için.
Ve gelen hafif ışık ile kafamı gökyüzüne çevirdim. Gün doğuyordu. Saatlerdir buradaydık. En sonunda o güzel gülümsemesini dudaklarına yerleştirdiğinde bende gülümsedim. Suratlarımız arasında 1 karış kadar bir şey vardı. Ve ikimizde ağlasak dahi gülüyorduk.
Ve bu güzel kız yine beni şaşırttı. Genelde onu şaşırtan bendim ama bu sefer o beni şaşırttı. Dudaklarını alnıma bastırdı ve uzunca öptü."Bir daha ayrılık yok."dedi.
"Ayrılık yok."dedim. "Yeter bu kadar duygusallık yaa..." dedi ve ayağa kalktı. Ayakta dururken elini bana uzattı.Bende tuttum ve onun yardımı ile ayağa kalktım. Ama elimi ne o bıraktı ne de ben onun elini bıraktım. Sözleşmeli bir şey değildi. Sadece o an öyle yaptık. Düşünmedim. Düşünürsem vazgeçerim. Belki birkaç dakika sonra aklıma geldiğinde de utanır,vazgeçerim.
Ama şuan memnunum. İkimizde gün doğumunu izlemeye başladık.
"4. Madde de yerine geldi."dediğinde gülümsedim.
"5. Madde ne? Dışarıdayken yapalım." Bakayım diyerek cebinden bir kağıt çıkardı. Kapıda bakmaya çalıştığımda "Uza uza uza. Kişisel bu hayatım" dediğinde güldüm.
"Ee neymiş 5?" Diye sordum.
"Yeni şehir..." dediğinde merakla sordum.
"hangisi???"
"Paris "
" Paris mi?"
"Koskoca şehir,neyini beğenmedin ?"
"Boşver boşver diğer madde peki?"
"Mm, bakıyorum..." dedikten sonra okuduğu şey ile gözleri irileşti. Kendi kendine ''ben 13 yaşımdaki aklıma so-''o devamını getimeden konuştum. "Ayy ne oldu?" Diye sordum korkarak.
"Biraz korkutucu olacak... En büyük 3 korkunu yen." dediğinde anlamayarak ona baktım.
"En korktuğun 3 şey ne? " Diye sorduğumda gergince güldü.
"Bir şeyler işte... ''
''Yok artık ya... şaşırtıyorsun beni..."Dediğimde tekrar güldü. Ama gergin olduğundan bu kısa sürdü.
"Ee ne yapalım?" Diye sorduğumda bakışlarını kaçırdı. Ne oluyor?
"Ne oluyor?"
"Benim en çok korktuğum üç şey... Biri palyoçalar."bunu dememle koca bir kahkaha attı.
''Şaka yapıyorsun herhalde?'' dediğimde kafasını hayır anlamında salladı.
"Hassiktir sen korkuyorsun" neredeyse bağırarak söylediğim şeye göz devirdi.
"Sen gör altına sıçarsın lan"
"Sen görmeden sıçıyorsun?" Dediğimde kafasını tripli bir şekilde diğer tarafa çevirdiğinde güldüm.
"Tamam tamam. Ama korkuyorsan niye yazdın ki?"dediğimde utana sıkıla konuştu.
''Bu korku 7 yaşındayken oldu ve ben 13 yaşında kaostan zevk alan bir piçtim. Gelecekte ki ben çeksin derdi tasayı deyip yazmıştım..''
''Nasıl oluştu bu korkun?''
''...''
''Hadi lan? Benden mi çekiniyorsun Allah aşkına.''
''Yaa öyle değil.. Neyse ben 2. sınıf falandım. Abim pezevengi bi palyaço filmi açmıştı. Bende o sırada oyun oynuyorum. Sonra bir arkamı döndüm, bi palyaço çocuğun kolunu yiyor. Tabii ben çığlığı bastım. Sonra Özgür abim, Akın abimi dövdü ama ben... O günden beri korkuyorum. Aslında korku filmi severdim ama... Boşluğuma geldi amk" dediğinde gülsem mi ağlasam mı bilemedim.
''Yorum yok, peki 2?''
''Havuz korkusu''
''Amk o nasıl oluştu diye sormaya korkuyorum...''
''Ben 5 yaşlarındayken Özgür abim ben ve bir kuzenim nehirin yanına gitmişiz. Ben oyun oynarken suya düşmem mi? Sonra 40 saniye falan boğuluyorum ben bayılmışım hatta. Özgür Abim farkediyor. O olmasa ölmüştüm yani. Ondan sonra hep korktum. Zaten benim için bir çeşit bahaneydi bu fobi. Ergenlik döneminde kilo aldım falan. Balık etliydim bir de. Arkadaşlarımdan da çekiniyordum. Yüzmeye utanırdım yine. Bu fobi beni bir şekilde korudu.'' Diyecek bir şey bulamadım. Keşke o zamanlar da yanında olup korusaydım seni be minik kedim.
''3?''
''Çığlık... Film olan. Sen sormadan anlatayım. Tabii ki yine abim beni bir çığlık filmine götürdü. O korkmamı bekliyor ama görsen ben nasıl zevkle izliyorum. Zerre korku yok. Sonra eve gittik. Bundan bir hafta sonra falan abim bir tane çığlık maskesi aldı. Ben masum masum otururken geldi hain piç arkamdan. Çığlık bastı bir tane. Bende refleksle arkamı döndüm. Suratında çığlık maskesi. Bir de üzerinde ve yerde kan var. Hayır ketçap falan değildi. Piç gerçek kan koymuştu yere."
Öğrendiğim şeyler ile suratımda nasıl bir ifade oluştuysa Zerya güldü. Ona laf atmama fırsat vermeyerek konuştu.
''Aşağı inelim mi?'' dediğinde neredeyse bağırarak ''mükemmel bir fikir'' dedim ve kapıdan dışarı çıkıp merdivenleri inmeye başladım. Arkamdan yaklaşık 1 dakika güldükten sonra arkamdan o da aşağı indi.
Bugün bu kadar macera yeter.
*******
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yolculuk gxg
RomanceBasit bir kontrol için gittiği hastanede Zerya, ansızın Kanser hastası olduğunu öğrenir ve yıllar önce hazırladığı Ölmeden önce yapılacaklar listesini gerçekleştirmek için 2 aylık bir dünya turuna çıkar. Üniversite de yalnızca bir kez konuştuğu Asya...