【ALVIN】
Lucien'in evinde geçirdiğim ilk birkaç dakika, en hafif tabirle garipti. Tek kelime etmeden kanepede yan yana oturduk. O tişörtünün uçlarıyla oynamakla meşguldü ve ben kayıp bir ruh gibi etrafa bakınıyordum, çevremi göz ucuyla inceliyordum ve sonra, artık dayanamayacağım bir anda sessizliği bozdum.
"Hey, bu kulağa tamamen gelişigüzel gelecek ama..." diye başladım, onun dışında her yere baktım. "Seni arkadaşlarımla tanıştırsam sorun olur mu?"
"Bunu neden yapmak isteyesin ki?" diye sordu merakla. "Sıkıntı değil ama neden yani?"
"Eve getirecek kimsenin olmadığını söylediğinde, sanki hiç kimseyle iyi ilişkilerin yokmuş gibi konuştun." dedim, kaba ve müdahaleci olmamak için elimden gelenin en iyisini yapmaya çalışarak. "Kaba konuşuyorsam özür dilerim-"
"Değilsin, ne demek istediğini tamamen anlıyorum." diye söze başladı. "Ve bu abartılı bir varsayım da değil, arkadaş edinmenin bu kadar zor olacağını hiç düşünmemiştim, özellikle böyle... Herkesin yakın olduğu bir apartmanda."
Titrek bir nefes verdim. Bir kez daha kendimi onu yatak odasında, oturma odasında o alkol şişelerini gördüğüm zamanı, telefonla konuşma şekli ve bileklerini düşündüm.
"Arkadaşlarımla iyi anlaşacağından oldukça eminim." diye güvence verdim. "Endişelenecek bir şey yok."
"Yine de bazen tartışmalı şeyler söyleme eğilimindeyim." diye itiraf etti. "Sözlerim anlaşmazlığa yol açabilir."
"Tartışmalı şeyler derken?"
"Mesela; Ananaslı pizza. Buna karşı olanlar ya daha önce hiç denemedi ya da sırf trend ve sevilen bir şey olduğu için ondan nefret ediyor." dedi tek nefeste bana bakmadan önce. "İşte bu cümlemin bile hepsini korkutup kaçırmak için yeterli olacağına eminim."
"Eh, ne olursa olsun, aslında sana katılıyorum." diye başladım. "Arkadaşlarımın geri kalanı da bunu hiç denemedi."
"Olamaz..." dedi nefes nefese. "Hainler! Nasıl oldu da onlara hiç deneme yaptırmadın?"
"İyi bir noktaya parmak bastın, belki bu konuda bana yardım edebilirsin." diye hafif bir şekilde gülümsedim ve o da yüzünde belli belirsiz bir eğlenceyle gözlerini devirdi.
"Beni arkadaşlarınla takılmaya mı davet ediyorsun yoksa sadece o hamamböceklerinden kurtulmamı istediğin için mi bu inat?" diye sordu, bana kaşını kaldırarak.
"İkisi de." dedim yüzümde alaycı bir gülümsemeyle. "Şaka yapıyorum be."
Yumuşak bir kıkırdamayla bakışlarını kaçırdı ve ardından üzerimize bir kez daha sessizlik çöktü. İşte o zaman bana sunulan fırsatı değerlendirdim ve parmak boğumlarına baktım. Yaralar hiç tedavi edilmemiş gibi görünüyordu.
"Hey, sence de onlarla ilgilenmen gerekmiyor mu?" Kendime engel olamadan ağzımdan kaçırdım.
"Ha?" Bakışlarımı takip edip parmak boğumlarına baktı. "Ah, yani... Evet, muhtemelen yapmalıyım."
"Sana yardım etmemi ister misin?"
"Ben..." diye başladı, yüzüne bir gülümseme yerleşmeden önce sadece bir saniyeliğine bana baktı. "Gerçekten iyi olurdu, teşekkür ederim."
Ayağa kalkmadan önce sırıtmaya karşılık verdim. "Bana ilk yardım çantasının nerede olduğunu gösterebilir misin?"
"Tabii, beni takip et." diye talimat verdi ve ayağa kalkıp bana yolu gösterdi. Dairenin banyo kapısına gittik ve kiti çıkarmadan önce aynalı dolabın kapısını açtı. Yüzünü bana çevirmeden önce tezgâhın üzerine koydu. "Şimdi ne olacak?"
"Otur." diye talimat verdim ve elini bana doğru uzatmadan önce itaatkâr bir şekilde tezgâhın üzerine atladı. Elini tuttum ve söz konusu eylemden ne tür bir tepki alacağımı görmek için morarmış yaranın zerine hafifçe bastırmadan önce olabildiğince nazik davranmaya çalıştım.
Hafif bir tıslamayla "Acıdı." dedi.
"Kırılmadığına emin misin? Parmaklarını oynat biraz." dediklerimi yaptı ve parmaklarını birkaç kez hareket ettirdi.
"Yumruk haline getir." Aynı şekilde dediklerimi yaptı ama bir sorun görünmüyordu.
"Kırık olduğunu sanmıyorum. Daha önce bir kırığım olmuştu." diye bilgilendirdi. "Kırık olsa çok daha farklı olurdu. Morluklar muhtemelen bir hafta içinde kaybolacak."
"Yine de bir röntgen çektirmelisin." diye önerdim. "İkimiz de doktor değiliz ve sonradan daha fazla acı çekmektense kendini sağlama almalısın."
"İyi bir noktaya değindin." diye başını salladı. "Merak etme, en geç bu gece bir doktora kontrol ettireceğim."
"Tamam, çok yardımcı olamadım kusura bakma." diye başladım. "Sadece temel ilk yardımı biliyorum, devamı benim alanımda değil maalesef."
"İlgilendiğin için teşekkür ederim, bu bile çok takdir edilesi." diye itiraf etti. "Ve nasıl gerçekleştiğini sormadığın için teşekkür ederim."
Utangaç bir gülümsemeyle, "Beni ilgilendirmez, hem isteseydin bana anlatırdın diye düşünüyorum." diye karşılık verdim. "Her neyse, artık gitmeliyim. Bu gece doktora gideceğine söz verir misin?"
"Yalan söylüyorsam iki gözüm önüme aksın." diye kıkırdadı.
"Tamam o zaman. Bu arada, arkadaşlarım geldiğinde sana haber edebilmem için numaramı almak ister misin?" İlk yardım çantasını masanın üzerine bıraktım. Cevap olarak hiçbir şey söylemedi, bunun yerine telefonunu bana verdi ve numaramı girmemi bekledi - ben de telefonu gerçek sahibine teslim etmeden önce numaramı kaydettim.
"Hepsi bu kadar mı?"
"Sanırım öyle." diye omuz silkti.
"Gidiyor musun?"
"Sanırım öyle." diye tekrarladım.
Tezgâhtan inip ön kapıya doğru yürümeye başlamadan önce, "O zaman kapıya kadar geçireyim." dedi. Oraya vardığımızda, sağlam eliyle kapıyı çekip benim çıkmamı bekledi. Ancak dönüp gitmeden önce beni durdurdu.
İçten içe tehdit barındıran ama eğlenceli olan bir gülümsemeyle kapıda dururken konuştu, "Tekrar bir hamamböceği görürsen... Utanmana gerek yok, beni uyandırabilirsin."
Benimle alay edip etmediğini anlayamadım ama gözlerimi devirdim. "Yapacağım, Müfettiş Auclair."
Ardından arkamı döndüm ve daireme doğru yol aldım.
_____
> Aucliar, Lucien'in soyadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pest Control 🕷
Jugendliteratur❝Saat gecenin 3'ü, ne istiyorsun?❞ ❝Odamda hamam böceği var benim için öldürür müsün?❞ 〤 Alvin 24 yaşında olmasına rağmen böceklerden çok korkan biridir. Bu nedenle, bir gece dairesinde hamamböcekleri gördüğünde daha önce hiç konuşmadığı, çekici yan...