7. BÖLÜM

306 37 7
                                    

【ALVIN】

"Tanrı aşkına, bunun tadı harika." dedi Antonio, Lucien'in bana verdiği keklerle ziyafet çekmeye devam ederken. "Bunları nereden aldın?"

"Onları Lucien yaptı." diye cevap verdim, kekin birini ağzıma atarken. Antonio, tatlarının harika olduğunu söylerken yanılmıyordu. Dürüst olmak gerekirse, cennetten bir dilim gibiydiler. Öyle ki, sırf kendim yemek istemediğim için ona yanmış kekler vermeyi düşündüğüm için kendimi bok gibi hissettirmişti. Gerçekten korkunç bir insandım.

"Açıkçası beklediğimden farklı görünüyor." diye yorum yaptı, kek hâlâ ağzındayken.

Cennetten düşen keklerini yemeye devam ederken "O ilgili bir adam." dedim.

"Ha?" İğrenç bir şekilde çiğnemeye başladı. "Ona az önce bufalo mu dedin?"

Aptallığına gözlerimi devirdim ama geçiştirdim. "Muhtemelen bu tepsiyi yıkadıktan sonra ona geri vermem gerekecek. Bu noktada onun için yapabileceğim tek şey bu."

"Çiçek açan bir romantizmin kokusu alıyorum." diye yanıtladı yüzünde imalı bir ifadeyle. Ona hızlı bir bakış attım, "Eşcinsel olup olmadığını bile bilmiyorum. Artı, ondan hoşlanmıyorum. Evet, çekici falan ama onu, bir şeyler hissedecek kadar iyi tanımıyorum."

"Sakin ol kovboy." diye kıkırdadı. "Sadece takılıyorum. Bu kadar savunmaya geçmene gerek yok."

Yorumunu bir kez daha dikkate almadım ve keklerin geri kalanını bir tabağa koyduktan sonra tepsiyi alıp lavaboya gidip onu yıkamaya başladım. "Rowan'la olan ilişkin nasıl gidiyor?"

"Her şey yerli yerinde." diye yanıtladı küçük bir sırıtışla. "Yaklaşık bir hafta önce konuştuk ve Rowan çocuk istiyor. Görünüşe göre yirmi beş yaşında çocuk sahibi olmak her zaman onun hayaliymiş."

"Bu harika. Peki, sen de çocuk istiyor musun?" diye sorguladım.

Bir an duraksadı, alçak sesle mırıldandıktan sonra iç çekti. "Evet. Aslında gerçekten istiyorum ve bunu Rowan dışında başkasıyla hayal edemiyorum. Onu geleceğim olarak görüyorum ve onunla evlenmek istiyorum."

"Hayat eşini bulduğun için çok mutluyum." diye sırıttım. "Ee, evlenme teklif edecek misin?"

"Bunu planlıyordum..." diye itiraf etti. "Hatta bir yüzük bile aldım. Belki birkaç gün içinde ona söz teklifinde bulunurum ve kendimi toparladıktan sonra evlilik teklifi ederim. Yine de çok gerginim. Ne olacağını bilmiyorum ve yaklaşık beş yıldır çıktığımızı biliyorum ama yine de hata yapmaktan korkuyorum."

"Nasıl hissettiğini anlıyorum." diye iç geçirdim. "Ama çok fazla stres yapma. Her şeyin ikiniz için de iyi gideceğinden oldukça eminim."

"Teşekkürler, bu gerçekten rahatlattı." diye söze başladı ardından dudağını ısırdı ve konuşmakta tereddüt etti. "Hâlâ ilişkilerle ilgilenmiyor musun?"

Tepsiyi kuruması için kenara koyarak, "İlgim yok değil, sadece gerçek hayatta flört uygulamalarını kullanmadan aynı yönelime sahip olduğun birini bulmak zor ve o uygulamalara da güvenmiyorum." diye itiraf ettim. "Ayrıca şu anda endişelenecek çok şeyim var. İşim, kendi başımın çaresine bakmak ve şu lanet olası böcekler gibi."

"Seksi komşunu da unutma." dedi göz kırparak. "Bak hem yemek de yapabiliyor."

"Onun için endişelenmeme gerek yok." diye homurdandım ve onun yatak odasında oturmuş bütün bir şişe alkolü devirmiş hali ve evindeki tüm o alkol şişelerinin görüntüsü aklıma gelmeden önce duraksadım. "...sanırım." Son sözümü eklemeden önce hatırladığım şeyle modum düşmüştü.

"Sizi bilmem ama onda bir terslik var bence." diye yorum yaptı. "Genellikle dışarıdan bakıp yargılayan biri değilim..." Bunu söylerken ona şüpheyle baktım ve devam etmeden önce dilini şaklattı. "TAMAM, belki gereğinden fazla yargılıyorum - ama sen dağınık göründüğünü söylediğimde haklı olduğumu inkâr edemezsiniz herhalde. Son durumuna bakılırsa kendini toparlamış gibi de görünmüyor. Gerçekten iyi mi ki?"

"Bilmem." diye iç çektim. "Ona soracak kadar uzun süredir tanımıyorum ve yakın olsak bile bana söyleyeceğinden şüpheliyim. Ama sana katılıyorum, kontrolünü kaybediyor gibi görünüyor."

Aklımda yine içki içerkenki görüntüsü canlandı. Neden beni bu kadar rahatsız ediyordu? Olayı gördüğümden beri sürekli aklımdaydı. Normalde sakin ve rahat bir yapısı vardı ama o gün göz göze geldiğimizde çok sinirli görünüyordu. Her an üstüme yürüyüp yumruk geçirmekte tereddüt etmeyecek gibiydi. Belki abartıyordum ama kızgın görünüyordu işte.

Ona acı çektiren şeye veya kime kızdığı mı yoksa bu kadar meraklı olduğum için bana mı kızgındı bilmiyorum ama her iki durumda da, onu böyle görmek korkutucuydu. O gün buna benim tanık olmamı istemediğini açıkça belirtmişti ve aynı zamanda bu hareketi ona bunu sormaya cesaret etmemem gerektiğini de yüzüme vurmuştu. Zaten buna kalkışacak cesaretim yoktu. İnsanları teselli etme konusunda hiçbir zaman iyi olmamıştım ve bana olup biten her şeyi anlatsaydı bile muhtemelen ne yapacağımı ya da söyleyeceğimi bilmeden orada salak gibi otururdum.

Antonio. "Neyi olduğunu ona sormalısın bence." diye öneride bulunarak beni gerçeğe döndürdü.

"Bunu yapamam, kişisel mahremiyet sonuçta. Hem kendisi isterse bana söyler zaten, değil mi?" diye iç çektim ellerimi kurulamaya başlamadan önce. Yine de bana söylemek ister miydi? Birbirimizle bu dertleşme seviyesine hiç ulaşabilir miydik? Bu düşünceleri aklımdan çıkarmaya karar verdim ve konuyu değiştirdim. "Bana da biraz kek bırak."

"Ah be..." diye sızlandı Antonio.

Tepkisi üzerine arkamı döndüm ve boş tabağı ardından ağzına attığı son dilimi fark ettiğimde sinirli bir şekilde ofladım;

"Boğazında kalasıca."

______

(Buff fellow: Özenli, ilgili anlamında kullanılır. Okunuşu bufola.)

Pest Control 🕷Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin