20. BÖLÜM

203 32 1
                                    

ALVIN

Ne yazık ki öğle yemeğini evimde yedim daha sonra Lucien beni işe bıraktı ve yaklaşık üç buçuk saat sonra beni işten aldı. Saat neredeyse sekiz olduğu için akşam yemeğini hazırlamayı ve bana yemek yapmayı da öğretmeyi teklif etti (Bana sorarsanız oldukça iyi bir anlaşmaydı.) bu yüzden reddetmedim.

Tek sorun, daha ilk dakikalar içindeyken en az yüz kez mutfağı neredeyse ateşe vermeyi başarmıştım.

"Tamam, şimdi yumurtayı kır." diye talimat verdi Lucien, arkamda durup dikkatle izliyordu. Talimatlarını takip ettim ve bana söylendiği gibi yumurtayı kırdım ve rahat bir nefes aldı. "Sonunda bir şeyi doğru yapmayı başardın."

"Kes sesini." diye homurdandım yüzümde eğlenmiş bir ifadeyle. "Bundan sonra ne yapacağım?"

"Yumurtaları baharatla ben de makarnanın suyunu hazırlayacağım." dedi, ben yumurtaları çok baharatlı veya tuzlu yapmadan tutturmaya çalıştım. İşim bittiğinde arkamı döndüm ve bir sonraki talimatları bekledim.

"Hepsi bu kadar." dedi sırıtarak iki tabak makarnayı doldurmadan önce. "Yumurtaları ocaktan alır mısın?"

Cevap vermedim ve söylediğini yapmak için arkamı döndüm. "Bekle. Elini yakabilirsin, senin yerine ben yapayım."

"Ama senin elin yaralı, benim değil." dedim.

"İyileşti sayılır." dedi ocağa gidip kapatmadan önce. "Otur, ben tabakları masaya getireyim."

"En azından sana yardım edeyim?" Somurtarak yalvardım.

"Bana öyle bakmayı kes." diye homurdandı ve kafasını bana doğru salladı. "Aptal gibi görünüyorsun."

"İlk konuştuğumuzda da tam olarak bunu söylemiştin." diye hatırladım yemek masasına gidip oturmadan önce. Yumurtaları ocaktan aldıktan sonra ikisini de tabaklara yerleştirdi ve elinde tabaklarla oturduğum masaya doğru ilerledi.

"Bu harika görünüyor." diye yorum yaptım tatlı kokuyu içime çekerek. "Böyle yemek yapmayı nereden öğrendin?"

"Annem İtalyan, diğeri ise Fransız. İkisi de harika aşçılardı. Bana bilmem gereken her şeyi öğrettiler."

"O halde annen seninle gurur duyuyor olmalı." dedim sırıtarak. "Aynı zamanda sen de harika bir aşçıya benziyorsun."

"Ben onlar kadar yetenekli değilim. Ya sen? Bir yumurta bile kıramayacak kadar ne yaşadın?"

"Siktir git, beni rahat bırak." diye kıkırdadım. "Ailemle hiçbir zaman iyi bir ilişkim olmadı ve biliyorum, İtalyan olduğum için bünyeye otomatik yemek yapma ekleniyor sanılıyor ama aslında bunu hiç öğrenemedim."

"Ah, özür dilerim." dedi derin bir iç çekerek. "Senin için ne kadar stresli olduğunu tahmin edemiyorum. Annemle babamdan ilgi görmeye alışkınım. Onlarsız bir hayat hayal edemiyorum."

"Senin adına sevindim." dedim buruk bir gülümsemeyle.

"Mhm." diye mırıldandı boğazını temizlemeden önce. "Hey, Alv?"

"Evet?"

"Hamamböceğinin seni gecenin üçünde uyandırdığı için mutluyum aslında." dedi utangaç bir tavırla. "Sen harika bir insansın. Sanki tam zamanında hayatıma girdin... Anlıyor musun? Sözlerim seni rahatsız ettiyse özür dilerim."

Yüzümde oluşan gülümsemeye engel olamayarak, "Hiç de bile." diye güvence verdim. "Ben de aynı şekilde hissediyorum. Hamam böceklerini öldürme konusunda bu kadar yetenekli olduğun için teşekkür ederim."

"Elbette." dedi neşesini yansıtan bir gülümsemeyle.

"Bu arada, artistik patinaj yapabildiğini söylemiştin, değil mi?"

"Evet, neden?"

"Bana öğretebilir misin?" Utangaç bir şekilde, ensemi kaşıyarak sordum. "Hep öğrenmek istemişimdir ama bir türlü fırsatım olmadı."

"Onur duyarım." dedi, masanın üzerinden uzanıp alnıma hafifçe fiske vurdu."Aslında sorduğuna sevindim. Her zaman birine öğretmek istemişimdir."

"Yine de hiç patenim yok." diye itiraf ettim yanağımın içini çiğneyerek.

"Bende birkaç tane var, belki bir tanesi sana uyar. Ben bulaşıkları yıkarken gidip dene istersen."

"Hayır, bulaşıkları yıkamana izin vermeyeceğim." diye öne atıldım. "Elin hâlâ tam olarak iyileşmedi. Lütfen çekil ben yapayım."

"Bunda benim söz hakkım var mı?" diye sordu, başını o kadar masum bir şekilde bana doğru eğdi ki, gülümsemeden edemedim.

"Hiç yok." diye karşı çıktım, o da çocukça bir inilti çıkardı ve ardından "Pekâlâ, Kaptan." dedi.

Bunu daha önce hiç düşünmemiştim, ama garip ya da rahatsız edici olmayan bir sessizlik içinde yemeğimize devam ederken, son birkaç hafta içinde gerçekleşen her şeyi gözden geçirdim. Lucien ile tanışmanın ve hayatımda onun gibi birine sahip olma fırsatını elde etmenin bir nimet olduğunu söylemek yetersiz kalırdı. Bu bir lütuftan daha fazlasıydı.

Küçük arkadaş çevrem dışında tanıştığım en mütevazı, kendine hakim, benzersiz ve kendince tuhaf bir adamdı. Hoşlandığım türden, tuhaf bir adamdı. Onun yanındayken kendim olabileceğimi ve bunun için beni yargılamayacağını hissettiriyordu ve bilmenizi isterim ki size böyle hissettiren insanlar çok nadir bulunurdu ve bu, dünyadaki en iyi duygulardan biriydi.

O anda emin olmadığım pek çok şey vardı ama kesin olan tek bir şey vardı: Bize bahşedilen bu arkadaşlığı kaybetmek istemiyordum.

Pest Control 🕷Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin