35. BÖLÜM

180 28 12
                                    

【ALVIN】

Ağaçlarımızı süslemeyi bitirdikten sonra, Lucien ve benim, Rowan ve Antonio'nun da kesinlikle kendimizi aştığımız sonucuna vardık. Ancak Delilah ve Alfredo'nun ağacı sona kalmıştı çünkü hiç dekore edememişlerdi. Bunun yerine, Delilah'ın çantasında buldukları bazı atıştırmalıkları yiyip dedikodu yapmışlardı. Ve dürüst olmak gerekirse, onları anlıyordum.

Tüm yiyecekleri yemeyi bitirdikten sonra birbirimize hediyelerimizi verme zamanının geldiğine karar verdik.

Rowan, Delilah'tan bir çift tüylü çorap, Antonio'dan kokulu bir mum, Alfredo'dan bir hediye çeki, Lucien'den bir sukulent ve benden çok istediği sweatshirtü hediye olarak aldığında neredeyse ağlayacaktı.

Delilah'a Antonio ve Rowan tarafından çiçekli bir elbise vardı. Alfredo'dan bir kurbağa anahtarlık, Lucien'den tüylü pembe bir kapüşonlu ve benden bir taç hediye almıştı çünkü onun gerçekten el üstünde tutulduğunu hissetmek için sık sık bir taç istediğini söylediğini hatırladım. Kendini şöyle tanımlıyordu; "Olmak için doğan bir prenses." O mutluysa ben de mutluydum.

Antonio, Alfredo'dan bir çift kulaklık, son saatini kaybettiği anlaşılan Lucien'den yeni bir saat, Delilah'tan el yapımı bir bileklik, Rowan'dan bir kolye ve benden bir sweatshirt almıştı.

Alfredo'nun geleceğini hiçbirimiz bilmiyorduk ama yine de yanımızda fazladan hediyeler getirmiştik ve sonunda Delilah'tan Hello Kitty çıkartmaları seti, Rowan'dan bir yüz maskesi seti, Antonio'dan peluş hayvan, benden bir çift küpe - neyse ki gerçekten beğenmiş görünüyordu - ve Lucien'den bir kapşonlu almıştı.

Şimdi, en önemli karaktere geliyorum; BEN. Dalga geçiyorum.... Yoksa ciddi miyim? HAHAH neyse.

Antonio'dan bir sivrisinek lambası almıştım çünkü evimde uçuşan tüm sivrisineklerden ve güvelerden bıkmıştı, Rowan'dan bir oje seti, Delilah'dan sevimli bulduğum sahte bir dövme seti, Alfredo'dan bir bileklik ve Lucien'den ise "Ben hamamböceklerinden korkan yaşlı bir adamım" yazan Lucien'den özel yapım sweatshirt almıştım.

Şimdi, 'Potansiyel Kocam' Lucien'e gelecek olursak... - Ona böyle seslendiğimi söylemeyin. - Hepimizden sadece bir tane hediye almıştı, o da çok istediği şişeydi. Başlangıçta sadece birimizin onun için almasına karar vermiştik ancak çok pahalı olduğu için birlikte ödemeye karar verdik. Söylemeye gerek yok, daha önce gördüğümden daha heyecanlıydı ve hepimizi şimdiye kadarki en sıkı şekilde kucakladı. Beni neredeyse öldüresiye eziyordu ama şikayet ettiğimden değil. Çok güzel kokuyordu.

Sonunda gece olduğunda geri kalanlar kanepenin önündeki halının üzerinde uyuyakaldılar. Belki de saçlarımızı boyayıp boyamamamız konusunda yaptığımız sonu gelmez gibi görünen konuşmalardan bıkmışlardı.

Ben de kendimi kanepede uyumaya hazırlıyordum ki Lucien aniden beni kaldırdı. "Sana vermek istediğim bir şey kaldı." dedi. Ve bu tabii ki dikkatimi çekti. Bu yüzden ne kadar yorgun ve ölümün eşiğinde olsam da beni nereye götürdüğünü düşünmeden peşine takıldım.

Evin koridoruna çıktık ve içerideki çekmeyi açarak içinden bir şey aldı ve arkasına sakladı.

"O ne?" Ayakta uyuya kalmamak için elimden geleni yaparak merakla sordu.

"Yorgun görünüyorsun... İstersem uyuyabilirsin." diye önerdi.

"Peki, bu önemli bir şey sonuçta değil mi? Uykum bekleyebilir, devam et lütfen."

"Öyle diyorsan." dedi sırıtarak ve ellerini arkasında tutmaya devam etti. "Gözlerini kapatır mısın?"

Her ne kadar kafam karışmış olsa da dediğini yaptım ve gözlerimi kapattım. Ancak bir veya iki saniye sonra, gözlerimi bir kez daha açmamı söyledi ve ben de öyle yaptım. İkimizin üzerinde bir ökseotu tuttuğunu gördüğümde, kalp krizi geçireceğim sanmıştım.

"Lucien, bu ne?" diye sordum, aniden uyanarak.

"Ökseotu, aptal." diye yanıtladı utanmış bir şekilde. "Kuralları biliyorsun, değil mi?"

"Aman Tanrım..." diye cevap verdim, yanaklarım şimdiden lanet olası bir mikrodalga fırın gibi ısınmaya başlamıştı.

Hayır, bu şu an olmuyordu. Bunun gerçekten olmuş olmasının hiçbir yolu yoktu. Muhtemelen rüya falan görüyordum ama bunun gerçek olmadığını içten içe biliyordum.

Rüya görmediğimden emin olmak için kendimi çimdiklemeye çalıştım ve kolumda bir acı hissettiğimde bunun gerçek olduğunu anladım - ama yine de buna inanamadım.

"Hey, fazla düşünme." dedi yumuşak bir sesle. "İstemiyorsan sorun değil. Rıza önemli, biliyorsun."

Ve öylece derin bir nefes aldım, ona doğru bir adım attım, gömleğinin yakasından tutup onu aşağı çektim ve dudaklarımı ona bastırdım. Belki biraz fazla güç kullanmıştım çünkü biraz canım acımıştı ama bunu hiç umursamadım.

Anında öpücüğüme gülümsediğini hissettim, sonra kolunu indirdi ve iki kolunu da belime doladı, beni duvara yaslamadan önce göğsüne doğru sıkıca çekti. Cinsel ya da özensiz bir şey değildi - yavaş ve sevgi doluydu, bu da beni aynı hızda delirtiyordu.

Bu noktada akli kontrolümü hâlâ korumama şaşırmıştım çünkü bu, yaklaşık bir veya iki yıl önce olsaydı, tüm düşünme yeteneğimi kaybederdim. Ancak dudakları benimkilere değdiğinde ve elleri vücudumdayken, geriye kalan azıcık düşünme yeteneğimi de o an kaybettim ve onun yerine kalbimin kontrolü ele almasına izin verdim.

Arkadaşlar böyle öpüşmezdi.

_____

> Ökseotu altında öpüşmek: Bir gelenektir. Yeni yıla girerken ökseotu altında öpüşmek uğur, şans ve mutluluk getireceğine inanılır. Aynı zamanda sevginizi itiraf etmenin bir yoludur.

Pest Control 🕷Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin