33. BÖLÜM

184 31 14
                                    

【ALVIN】

"Öpüştünüz mü?!" Antonio dramatik bir şekilde nefesini tuttu. "Bana şaka yaptığını söyle, Russo."

"İnan hâlâ şoktayım." dedim şakaklarımı ovuştururken. Delilah ise ciyaklamasını durdurmaya çalıştı ama bunu başaramadı.

"Peynir! Senin adına çok sevindim," dedi tiz bir çığlıkla.

"Peynir mi?" Antonio şaşkınlıkla sordu.

"Küfür etmeyi bırakmaya çalışıyor." diye bilgi verdi Margot. "Sürtük, kaşar, yollu demek yerine rastgele kelimeler seçiyor."

"Bu çok tuhaf." diye homurdandı Rowan, ardından yüzünde gururlu bir ifadeyle omzuma vurdu. "Seninle gurur duyuyorum, erkeğini kaptın sonunda."

"O benim erkeğim değil." diye yakındım. "En azından henüz değil."

"Nasıl be?" Delilah çıkıştı. "Peki, öpücükten sonra ne oldu?"

"Bana sadece gülümsedi ve... Siktir, çoğunu hatırlamıyorum bile." dedim iç çekerek parmaklarımla oynarken. "Sonra beni bıraktı ve geç olduğunu bu yüzden eve dönmemiz gerektiğini söyledi ve eve döndük. Yolculuk boyunca hiçbir şey söylemedik ve yaptığından pişman olduğunu düşündüm ama eve geldiğimde bana bugün eğlendiğini söyleyen bir mesaj gönderdi ayrıca mesajın sonuna kalp eklemişti."

"Kalp mi?" Margot'un nefesi kesildi. "İkiniz de birbirinize karşı yanıyorsunuz. Neden sevgili olmuyorsunuz ki?"

Boynumu kaşıyarak, "O şekilde çalışmıyor işte." diye karşılık verdim.

"Öyleyse nasıl çalışıyor?" Antonio kollarını göğsünde kavuşturarak sordu.

"İstediğin gibi gitmiyor ki her şey..." Umursamaz görünmeye çalışarak omuz silktim ama yüzümdeki ifade her şeyi söylüyordu. Olanları anlamakta hâlâ güçlük çekiyordum. "Yarın Noel ve onun evinde kutlama yapacağız, ya benim yanımda tuhaflaşırsa?"

Rowan, "Sana mesaj gönderdiyse, yanındayken tuhaf falan davranmayacağı açık bence." dedi. "Ama velev ki öyle davranırsa, o zaman duygularını dile getirmeye çalışmalısın. Aynı şekilde hissetmeseydi seni öpmezdi, değil mi?"

"Ya anın etkisi yüzünden beni öptüyse?" Umutsuzca sorguladım. "Yani - hadi ama, orada sadece biz vardık ve çok... Romantik bir ortamdı sanırım? Bu iş iyice çıkmaza girdi."

Antonio, gözünün kenarından akan hayali bir yaşı silerek, "Oğlumun büyümesini izliyormuş gibi hissediyorum," dedi. "Ne kadar da sevimli."

"Kapa çeneni Ant." dedi Rowan, kıkırdamasını engelleyerek. "Her neyse, Alvin onun o kadar da aptal olduğunu düşünmüyorum. Ne istediğinden emin olan bir adama benziyor. Hem öyle olmasaydı, seni çoktan hayal kırıklığına uğratırdı. Ama bunu yaptı mı? HAYIR."

"Haklısın." diye teslim oldum. "Sanırım son iki ilişkimden sonra biraz tereddütlü yaklaşmaya başladım."

Delilah koluma bir yumruk indirerek, "Geçmişi düşünmeyi bırak." dedi. "Seni mutlu eden şeyin peşinden git. Dikkatli olmaman gerektiğini söylemiyorum, olmalısın elbette. Ama kalbinin ne istediğini biliyorsun."

"Evet ama bazen kalp, kendisi için en iyisini istemez." diye omuz silkerek cevap verdim.

"En azından mesajlarda öpücükten falan bahsetti mi?" diye sordu Margot, rahat edebilmek için bacak bacak üstüne atarak.

"Hayır, yapmadı. Ben de konuyu açmaya zahmet etmedim. Zaten çok utanıyorum."

Rowan bir şey söylemek için ağzını açtı ama sanki tam zamanındaymış gibi cebimde telefonumun titrediğini hissettim.

"Beyler, kahretsin, Lucien arıyor." dedim nefes nefese, çıldırmamak için yerimde kıpırdandım.

"Onun adını gerçekten Potansiyel Kocam diye mi kaydettin?" Antonio göz devirdi.

"Kes sesini, odaklanman gereken bu değil." diye cevap verdim utanarak. "Bekle - siktir. Beni güldürecek hiçbir şey söylemeyin veya yapmayın. Tamam mı? Açıyorum."

Onlara başka bir şey söyleme şansı vermeden aramayı açtım. Telefonu kulağıma dayamış ve kalbim o hafta yüzüncü kez dört nala atmaya başlamışken titrek bir sesle, "Alo?" dedim.

"Alvin? İyi misin? Neden böyle konuşuyorsun?"

"Ah şey, burası çok soğuk da." diye yalan attım. Sesini duyunca yüzümde gülümseme belirmişti. "N'aber?"

"Yarın Noel için gelecek misin diye kontrol etmek istedim." diye yanıtladı. "Gelecektim ama arkadaşlarının geleceğini söylediğini hatırladım, rahatsız etmek istemedim."

"İstersen gelebilirsin." dedim, yanaklarım hiçbir sebep yokken şimdiden alev alev yanıyordu. "Ve evet, yarın geleceğim. Saat kaçta orada olmam gerektiğini haber edersin."

"Tabii ki, sana bir mesaj atacağım. Ve... Beni düşünme. Şu an izlediğim bu programı bitirmek istiyorum zaten."

"Ah, tamam. Peki... Başka bir şey var mı?"

Bir anlık sessizliğin ardından, "Bir şey daha var." dedi.

"Evet?" Arkadaşlarımın hâlâ benimle aynı odada olduklarını ve teleona kulak dayamaya çalıştıklarını unutarak devam etmesini istedim.

"Umarım bu seni ürkütmez ya da ne bileyim baskı hissettirmez..." diye başladı kıkırdayarak. "Ama içimden atmam gerekiyor."

"Beni bekletiyorsun ama." dedim kıkırdayarak ve gülümsememin daha fazla genişlemesini engellemek için alt dudağımı ısırdım.

"Tamam, tamam..." Kısa süre sessiz kaldı.

"Seni görmek için sabırsızlanıyorum."

Bir an duraksadım, kalbim bile atmayı bırakmış gibiydi.

Tanrım, bu adam beni deli ediyordu.

"Ben... Ben de seni görmek için sabırsızlanıyorum." dedim mutlu bir iç çekişle.

Konuşmamız bittiğinde, sonunda telefonu kapattım ve tekrar arkadaşlarıma bakmadan önce telefonumu tekrar cebime ittirdim, yüzümde kocaman bir gülümseme vardı.

Antonio, "Ah be oğlum." dedi. "Evin alev alev yanıyor."

Pest Control 🕷Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin