【ALVIN】
Hamam böceği olayını gündeme getirdiği için ona en az beş dakika sessiz bir şekilde depresyona girmiştim, ona tam bir pislik olduğunu söylemek için (Şaka olarak tabii ki) dönüp ona baktım. Ancak çoktan uykuya dalmıştı. Yemin ederim tatlı göründüğü tek an, uyuduğu zamandı.
Tamam, pek değil... O her zaman sevimli görünüyordu ve bunu kabul etmiş olmam canımı sıkmıştı.
Çok uzun sürmeden ben de onun yanında uyuyakaldım ve normalde uyumak için birbirimize sarılmış olsak da, ertesi sabah kanepenin kendi taraflarımızda uyandık ve gözle görülür bir şekilde birbirimizden uzak uyandığımız için hayal kırıklığına uğramış görünüyordu.
"Hiç sarılmadan uyuyabildiğime inanamıyorum..." diye mızmızlandı. "Tam bir hainsin, bunu biliyorsun değil mi?"
"Hep bu kadar sırnaşık mısın?" diye sordum.
Bir kaşını kaldırıp cevapladı. "Bilmiyorum, sen söyle."
Ona bıkmış gibi başımı salladım ve oturduğumuz yerden kalktık. Ardından o duş almak için evine geçti. Kahvaltı yaptıktan sonra benim evime geldi ve diğer arkadaşlarım da kapıda bitmişti. Ancak bu sefer ortam biraz garip ve gergindi çünkü arkadaşlarım Lucien'den hoşlandığımı biliyorlardı.
Bu yüzden sürekli ikimize de müstehcen bakışlar atıyorlardı. Margot beni sürekli dirseğiyle dürtüyordu ve hatta bir noktada Cennette Yedi Dakika oyununu oynamamızı bile önerdiler. Hepsi bu kadar da değil, aramızda dünya ve uzay kadar boşluk varken ikimizi kelimenin tam anlamıyla sıfır milimetre boşluk olacak şekilde yan yana oturmaya bile zorladılar.
Ve bunun stresli olduğunu düşünüyorsanız, bekleyin çünkü henüz en kötü kısmı duymadınız. Bir ara Antonio ayağa kalktı ve Lucien'in kucağına düşeceğimi umarak bir futbol topuymuşum gibi omzuma bir tane geçirdi. Ancak planı istediği gibi gitmedi ve benden şamarı yedi. Kaotik ortamda onu yanıma çekip oturttum ve omzum acı içindeyken içten içe küfürler savurdum.
Sonra konu yine benim evimdeki haşere sorununa geldi, kendince eğlenip güldüler. O sırada Lucien uzanıp elini omzuma koydu ve hafifçe ovuşturdu. "Hâlâ acıyor mu?"
"Biraz..." dedim yorgun bir sesle. Diğerleri anında sessizleşip bize kulak kabartmışlardı.
"İncitmediğinden emin misin?" Tişörtümün yakasını biraz aşağı çekti ve omzuma baktı. "Tanrıya şükür bir şey gözükmüyor. Yine de bugün omzuna yüklenmemeye çalış."
Cevap olarak başımı salladım ve diğer arkadaşlarıma baktım, ancak elini üzerimden geri çekmedi. Parmak uçlarını o kadar nazikçe omzuma koymuştu ki, beni kelimenin tam anlamıyla delirtiyordu. Sanki tüm vücuduma elektirik akımı doluyor gibiydi. Neden böyle davranıyordum? Duygularımı gerçekten kontrol altına almam gerekiyordu, yoksa sonunda duygularımı ağzımdan kaçıracaktım.
Antonio aniden, "Hadi doğruluk mu cesaret mi oynayalım!" dedi.
Margot "On iki yaşında değiliz." diye alay etti ve ardından Antonio eğilip onun kulağına bir şeyler fısıldadı. Sonra Lucien'la bana baktı ve başını salladı, "Biliyor musun? Antonio bence gayet güzel bir fikir sundu. Hem daha eğlenceli ne var zaten?"
"Ben de oynayalım derim." dedi Delilah neşeli bir sırıtışla.
Rowan, Lucien ve bana baktı. "Beni saymayın." dedi. "Ya siz ikiniz, ha? Yüzyılın çifti?"
İkimiz de bu yorumu duymazdan geldik ve ister istemez diğerlerini onayladık. Ardından oyun başladı. "En utanç verici anın nedir?" veya "Alvin'in halısının altındaki o tırtıla dokun." gibi masum sorularla başladık.
Ama oyun 15 dakikayı geçtikten sonra sorular kötüleşmeye başladı. Ya da... İyiye gidiyordu?
"Görünüşe göre sorma sırası bende." dedi Delilah. Herkesi gözleriyle taradı ve ardından avını seçti. "Lucien."
"Eyvah..." diye yanıtladı. "Doğruluğu seçiyorum."
Antonio kahkaha attı. "Tırsık."
Lucien kıkırdayarak "Hadi ama tüm oyun boyunca doğruluğu seçen sendin. Bu konuda konuşma hakkın yok bence." dedi ve ardından Antonio sonunda yenilgiyle ellerini kaldırdı.
"Tamam, güzel bir sorum var!" Delilah sözünü kesti. "Merak ediyordum da, ister miydin..."
Bir anda odanın havası buz kesti. Ağzından çıkan ilk iki kelimeyi duyduğum an, beynim alarmları çalmaya başlamıştı. Ne soracağını biliyordum ve keşke bilmeseydim çünkü o anda avuçlarım stresten terlemeye başlamıştı bile, elimde Niagara Şelalelerini tutuyormuşum gibi hissettim.
"Bir köpek sahiplenmek ister miydin?"
Ah. Yanılmışım.
O cevap veremeden önce Delilah kahkaha attı. "Şaka yapıyorum. Soracağım şey bu değildi."
Uh-oh. Sıçtım.
"Soracağım şey şuydu..." diye söze başladı ve stres bana geri döndü.
"Alvin'le çıkmayı ister miydin?"
İşte oradaydı. Korktuğum soru. O anda, yer yarılsaydı da içine girebilseydim keşke diye düşündüm. Ya da insanüstü bir güçle kulaklarımı çekseydim de kopsaydı. Böylece reddettiğini duymak zorunda kalmazdım. Yine de tırnaklarımı avuçlarıma batırdım ve kendimi bundan sonra olacaklara hazırladım.
Lucien bir iki dakika sessiz kaldı, bu süre bana sonsuzluk gibi gelmişti.
"Şey... Aslında evet. İsterdim."
Yavaşça kafamı kaldırıp ona baktım.
Kalbim alev alev yanıyordu.
_____
> Cennette Yedi Dakika Oyunu: Arkadaş grubu arasında daire şeklinde oturulur, ardından ortaya konulan şişe\kalem vs koyulur ve çevrilir. Bulunduğunuz yerde kapalı bir dolap veya ayrı bir oda olması gerekir. Denk gelen iki kişi 7 dakika boyunca istediklerini yapabilirler. (Öpüşme, konuşma, dokunmak veya istedikleri herhangi bir şey.) Bu yüzden bulundukları oda\dolap "cennet" olarak geçer.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pest Control 🕷
Teen Fiction❝Saat gecenin 3'ü, ne istiyorsun?❞ ❝Odamda hamam böceği var benim için öldürür müsün?❞ 〤 Alvin 24 yaşında olmasına rağmen böceklerden çok korkan biridir. Bu nedenle, bir gece dairesinde hamamböcekleri gördüğünde daha önce hiç konuşmadığı, çekici yan...