elimdeki telefonu hızlıca alıp teyzemi aramaya çalışmıştım.
"of teyze aç şunu artık..."
"teyzeni bekliyorsan boşuna bekleme eğer ağzından kaçırmasaydı ruh eşini sadece onunla tanıştıracaktın öyle mi?"
"benim ruh eşim varken beni bir kızla tanıştırdın ve kız onunla konuşmuş bana ne kadar kırıldı biliyor musun sen? benden ayrılacaktı neredeyse. bak şu an ne olursa olsun aklından çıkarma bunu ben onsuz yaşayamam anladın mı?"
havaya anlatıyormuşum gibi olan tavırları iyice sinirimi bozarken arkadan wooyoung'un belli belirsiz "san" diye seslenmesiyle korkuyla arkamı dönmüştüm.
iki babasının koluna girip gelen wooyoung'a gülümseyerek bakmıştım.
o an sinirle fazla sesli konuştuğum için büyük ihtimalle duymuşlardı ama bunu sorun etmedikleri için rahattım diyemeyeceğim çünkü daha kötülerini yapma potansiyeli vardı.
annemi gösterip "annem lee mina" diyip eğildiğimde "ah ben de park jimin. wooyoung'dan san'ın teyzesinin geleceğini duymuştuk ama annesiyle tanışıyor olmamız daha güzel" dediğinde iç çekmiştim. bir güzel anlatamam.
yoongi baba "ben de tanıştığıma memnun oldum min yoongi" dediğinde anneme bakmıştım.
o fazla buralı olmadığı için wooyoung hemen neşeyle "içeriye girelim mi artık?" dediğinde gülümseyerek ona bakmıştım. babaları önden ilerlediğinde wooyoung da bana göz kırpmış hızlıca babalarının arkasından gitmişti. bu utangaç hali çok hoşuma gidiyorken sinirle anneme dönüp "seninle tanıştıktan sonraki gün zaten evlerine gidecekler. lütfen sorun çıkarma az önce dediklerimi de unutma" diyerek ben de önden girmiştim.
•••
herkes sessizce yemek yediği için san şu anlık rahattı ki annesinin konuşmasına kadar.
"wooyoung sen ne okuyorsun?"
"hukuk fakültesinde okuyorum efendim" gülümseyerek karşılık verdiğinde herkes rahat bir şekilde yemeğe döndüğünde san'ın annesinin tepkisi herkesi şaşırtmıştı.
"ne yani? sayısalcı değil misin?"
"anlamadım efendim? ne farkı var ki"
jimin elde olmadan kaşlarını çattığında yoongi kocasının ellerini kendi ellerine kenetlemişti onun sakin olması gereken kısımdalardı. şu an hem oğluna hem de san'a güveniyordu.
"tabii ki farkı var oradan en fazla senin dediğin gibi hukuk okuyabilirsin ve ilerde en fazla ne olabilirsin ki? ama san geçen suji öyle miydi? babasından kalma hastanesi olacak yakında" dediğinde san sinirden kızaracak duruma gelmişti.
"ağzından çıkana dikkat et ben seninle boşuna mı konuştum" dediğinde yoongi "sorun yok san" diyerek onu sakinleştirmek istemişti ve işe de yaramıştı.
ikisinin arasında wooyoung'a duydukları sevgiden dolayı gerçekten bir baba oğulmuş gibi bağ oluşmuştu.
yoongi bu sırada cebinden iki tane kartvizit çıkarmış ve kadına uzatmıştı.
"orada iki ayrı hukuk bürosu var. birini bizzat eşim kurdu. diğeri de benim hisselerimin bulunduğu hukuk bürosu"
"başsavcı min yoongi?"
kadın şaşırarak baktığında jimin keyiflenmiş ve "oğlum isterse bu şirketlerin başına geçebilir isterse yenisini açar bize rakip olur hiç bunu düşünmüyoruz ama sizin asıl düşünceleriniz bunlar galiba. san'a samimi bir şekilde sizinle görüşmek istediğimi söylediğimde verdiği tepkilerden de anlaşılıyordu." demişti.
yandan şarabından bir yudum alarak kadına baktığında san böyle bir şeyin olacağını tahmin edercesine iç çekmişti. aslında bunu bilmesi önemli değildi önemli olan buna son vermeliydi.
"gider misin artık?"
kimse böyle bir tepki vereceğini beklemediği için şaşırarak baktığında kadın "san bak-" "tamam çıkar mısın artık sen daha fazla konuştukça ben utanıyorum" dediğinde kadın göz devirerek sanki san haksız gibi davranmış ardından da çıkmıştı.
"bakın gerçekten çok mahcubum özür dilerim böyle olduğu için" san kafasını eğerek konuştuğunda yoongi "bence kafanı eğmemelisin" dediğinde wooyoung anlamaz bir şekilde babasına bakmış san ise kafasını kaldırarak "efendim?" demişti.
jimin ise kocasının içinden geçenler bilerek konuşmuştu.
"bu aile ile bu kadar saygılı büyümüş olman bile mükemmel" cıvıl cıvıl konuştuğunda herkes ona gülmüştü.
iyi ki bunu mutlu olsa da üzgün olsa da aynı tavırla konuşan yoongi söylememişti çünkü onun kadar etkili olmayabilirdi.
wooyoung ise babalarının bir şey demeyeceğini anlayarak ayağa kalkmış ve san'ın yanına oturmuştu.
daha fazla konuşamadan içeriye nefes nefese giren teyzesi ortamı daha da germişti kısa bir süreliğine.
"özür dilerim... ablam nerede?"
"istersen bunu sorma bile? kusura bakmayın beş dakika izin verirseniz" diyip kalkmış ve teyzesinin kolunu çekiştirerek dışarıya çıkartmıştı.
"neden ona haber veriyorsun?"
"bir tanem sen birden aradığında saklasam da sordu zaten ne yapabilirim? işim de çıktığı için son anda ileriye atmaktansa onun gelmesi daha iyi gelir gibi duruyordu"
"ne iyisi? başka bir kızdan bahsetti masada ya da wooyoung'un okuduğu bölümü küçümsedi? sanki ben mükemmelim"
"bir kere sen mükemmelsin ikincisi wooyoung'un da anlattığına göre senin kadar mükemmel. ailesi sorun çıkardı mı?"
"iyi ki sorun olmadı. fark ettiler annemin nasıl biri olduğunu"
"ablam diye demiyorum harika bir seviyede sinir bozucu."
"sorma... neyse daha çok bekletmeden içeriye geçersek mutlu olacağım"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ꜱᴏᴜʟᴍᴀᴛᴇ-ᴡᴏᴏꜱᴀɴ ✓
Fanfiction"ne yani dans klübüne bay han benim yerime bir başkan mı getirecek"