Dünkü korkunç olaydan sonra okula gidesim yoktu ama şu an kapının önünde duruyordum. Elim kızarmış ve şişmişti ama ne yapacağımı bilemeyip öylece bırakmıştım.
Otobüsten inen bir grubu görmemle itiş kakış yaşamamak için hızlıca okula girip sınıfa ilerledim. Oraya girmek istemiyordum.Kaan'ı, çetesini ne de sınıftan birini, kimseyi görmek istemiyordum. Canımdan bezmiştim artık. Derin bir nefes aldım. Öyle deme, her şey yolunda. Karamsarlık durumu zorlaştırıyordu ama zihnimi bu konuda çok kontrol edebildiğim söylenemezdi. Sadece elimden geleni yapıyordum.
Çantamın sapını sıkıp saati kontrol ettim. Tam vakitti. Rahatladım ve sınıfa girdim böylece bana bulaşacak vakitleri olmayacaktı. Yerime oturup kitap ve defteri çıkarmak için çantama gömüldüm. Kaanların bana bakarak bir şey dediklerini duysam da görmezden geldim. Sadece okula git ve gel yakında bitecek.
Gün boyu bana bakıp gülmeye devam etmiş ama ayrı olarak bulaşmamışlardı. Artık olayı deliliğe mi vurmaya başladılar acaba diye içimden geçirdim. Aklı başında olan biri başkasına böyle davranmazdı gerçi. Her türlü böylesi işime gelirdi.
Okuldan çıkıp bu kez otobüse bindim. Yürüyesim yoktu. Annem bir saate evde olurdu. Bir şeyler hazırlasam belki bu kez yerdi. Babam gittiğinden beri tek zayıf düşen ben değildim. Buzlukta ne bulursa onu yiyip odasına kapanıyordu. İkimiz de uzun zamandır düzgün sıcak bir yemek yememiştik. Geçen gün benimle konuşmuştu belki bu kez de benimle yemek yerdi.
El işlemeli ve ortasında kuş motifi olan anahtarlığımı çıkarıp kapıyı açtım. İçeriden gelen poşet sesleri beni şaşırtsa da ses çıkarmadan içeri girdim. Sese doğru ilerleyip mutfaktaki annemi gördüm. Poşetten restorandan aldığı belli olan kapları çıkartıp içindekileri önündeki iki tabağa paylaştırıyordu.
Beni fark etmesiyle hızlıca kafasını kaldırdı. Yakalanmış bir çocuk gibi bakıyordu. Ben de ondan pek farklı değildim. Anlaşılan ikimiz de birbirimizin düşündüğünden erken eve gelmiştik.
Panikle geri işine dönüp kendi tabağına bir süre baktıktan sonra eline alıp mutfaktan çıkmaya yeltendi. Tam beni geçecekken durdu ve yüzüme bakmadan konuştu. "Yemek senin." Dilim birbirine dolansa da zar zor teşekkür ettim. Bunun üstüne biraz daha durup son kez konuştu. "Orada atıştırmalıklar var. Okul için. Senin." Ben bir daha teşekkür edemeden hızlı adımlarla odasına gitti.
Ne hissedeceğimi bilmiyordum ama yüzümde istemsizce bir gülümsemenin oluştuğunu hissediyordum. Uzun zaman sonra ilk defa bu kadar mutlu hissetmiştim.
...
Sonraki gün
Yine sınıfa tam vaktinde gelip sırama geçtiğimde bugün bir farklılık vardı. Sandalyemde gördüğüm çilekli sütle afallamıştım. Elime alıp bir süre alay eden bir yüz görmek için etrafa baktım. Kaanlar bile bu tarafa bakmıyor Atlas'ın telefonundaki bir şey hakkında konuşuyorlardı.
Elimdeki sütle yerime oturdum. Bir kez daha etrafı kontrol ettim ama biri bana bakmıyordu. Sınıftan biri yaşadıklarım konusunda beni teselli etmeye mi çalışıyordu? Bunu ihtimal vermek aptallıktı ve biri teneffüste sütünü arayıp yanlışlıkla buraya koyduğunu hatırlayacaktı büyük ihtimalle ama kendimi tutamadım. İçime akan o sıcak hissi tutamadım ve yüzümde kısa bir süreliğine olsa da bir gülümseme oluştu.
Bunun çok sürmesini engelleyip sütü yanımdaki boş sandalyeye bıraktım. Unutan kişi buradan geri alsın diye. Umutlanmak iyi değildi. Canınız daha kötü acıyordu ve ben bunu kaldıracak durumda değildim.
...
Atlas ısrarla gösterdiği ayakkabının güzel olduğunu savunurken önünde oturan Karan sıkkınlıkla şakaklarını ovdu. "Sen de mi beğenmedin Karan?" Karan basitçe kafasını olumsuz anlamda sallayıp odağını oradan çekti. Kaan ve Cengiz Atlas'la alay ederken Emir oturduğu yerden gülmekle yetiniyordu.
Karan etrafa kısaca bakış atarken yerine yerleşen Ekin'i fark etti. Yerinde düzelip belli etmemeye çalışarak tepkisini izlemeye başladı. Sütü bu kez içteki sandalyenin ucuna doğru görülmeyecek şekilde bırakmıştı. İstediği gibi de olmuş bu kez Kaan sütü görüp almamıştı.
Ekin sessiz ve dikkatlice sandalyesini çekip üstüne çantasını bıraktı ve içteki sandalyeye yöneldi. Bir an çocuğun süte oturma ihtimali ile gerilse de neyse ki Karan'ın korktuğu olmamış Ekin sütü fark edip eline almış, sonrasında yerine oturmuştu.
Etrafa aniden bakması ile kafasını boynunu koparacakmışçasına bir hızla başka tarafa çevirdi. Kaan hissedip kısaca ona bakmış bir şey olmadığını görünce geri Atlas'a dönmüştü. 'Kendine gel' dedi kendi kendine. Bu davranışlar ona ait değil gibiydi. Telefonuyla oyalanır gibi yaparken izlemeye devam etti. Çocuk etrafa şüpheyle bakmış ama neyse ki onu fark etmemişti.
Ardından siyahımsı gözleri elindeki süte inmiş gözleri kısılmış gözünün altındaki ben görünmez olmuştu. Yüzünde ufak ufak benler serpilmiş olan çocuğun gülümseyen yüzüne öylece baktı bir süre Karan. Dudakları yumuşakça bir gülümsemeyle gerilmiş ruhsuz görünen yüzüne ışık saçılır gibi olmuştu.
Nefesi boğazında kalmış gibi hissedip gözlerini kaçıracakken buna fırsat vermeden, Ekin gülümsemesini düşürüp çantasını dıştaki sandalyeden indirip yerine sütü nazikçe bırakmıştı. Buna karşı gözlerini kaçırmayıp bir süre oğlanın üstünde tuttu Karan. Kaşları çatılmış neden Ekin'in sütü oraya bıraktığını anlamamıştı.
Elindeki telefonu sıkıp ekranını kapattı ve cebine attı. Onu ilgilendirmiyordu. İlgilendirmemeliydi. Yapması gerekeni yapmıştı ve olay kapanmıştı. İçindeki huzursuzluğu bastırmaya çalışarak arkasına yaslanıp kollarını önünde bağladı. Yarına aklına bile gelmeyecekti bu durum.
Herkesin sevip sizin sevmediğiniz bir yemek var mı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sümsük /bxb/
RomanceKaran: Şşt bi bak Sümsük: Buyrun Karan: Ha şöyle Bana matematik ödevini atsana Sümsük: Tamam *3 fotoğraf gönderildi* Karan: Eyvallah Sümsük yazıyor... Sümsük çevrimiçi Sümsük: Artık başıma bela olacak bir kişi daha mı var // Sorun değil. Biraz zorba...