>2<

9.8K 644 248
                                    

Uyarı yazayım kesin olsun. Sonu mutsuz bitmeyecek.

Karan: Kendine bir şey almadın mı amk

Sümsük: Efendim?

Karan: Kantinden diyorum
Kendine bir şey almadın mı

Sümsük: Almadım.

Karan: Sebep?

Sümsük: Almam mı gerekiyordu ki

Karan: Düzgün cevap versene lan

Sümsük: Param yetişmedi o yüzden
Özür dilerim?//
Özür dilerim.

Karan: Saçma sapan özür dileme
Bana kendini acındırtamazsın

Sümsük: Öyle bir şey yapmaya çalışmıyordum//
Tamam özür di//
Anladım.

Özür dilemem bile sorun olmuştu artık. Beni sürekli özür dilemeye zorlayan babam ve Kaan'dı ve bu sayede ağzıma yapışıp kalmıştı. Yaptığım her şey için özür dilemeliydim. Onlar böyle diyorlardı. Çünkü haksız olan taraf onların gözünde hep bendim.

Telefonumu kapatıp çantamın küçük gözüne koydum. Ders için hazırlanıp sessizce teneffüsün bitmesini bekledim. Zilin çalmasıyla sınıf yavaş yavaş toplanmıştı.

Camdan dışarıdaki uzun ağacın üstünde oturan serçeye bakarken kapıdan gelen gıcırtıyla yüzümü o tarafa çevirdim. Kaan ve grubu gelmişti. Sabahki durum tekrarlanmasın diye hızlıca yüzümü aşağı indirip gözlerimi kitabın kapağına diktim.

Bulaşmamışlardı. Bugünü de atlatmıştım. İster istemez yüzümde bir gülümseme oluştu. Kafama duvara doğru çevirip bunu sakladım. Bu bile insanları rahatsız ediyordu çünkü. Tecrübeyle öğrenmiştim.

...

Okul çıkışı bu kez otobüse binmeye karar verdim. Bugün çağırdığım kitap kitapçıya gelecekti ve ilk defa eve erken dönmek istiyordum. Kitabı odama çıkaracak kuş türlerinin resimlerini iyice inceleyecek ve haklarında bilgileri beş altı defa tekrar tekrar okuyacaktım.

Kitapçıya yakın bir durakta inip ara sokağa girdim ve hemen kenardaki ufak ama içi bir sürü kitapla sıkış tıkış dolu olan yaşlı bir amcanın işlettiği kitapçıya girdim. "Aa oğlum sen mi geldin?" Raif amcanın gülümsemesinden kitabın sonunda geldiğini anlamıştım. Geçen geldiğimde kargoda bir sıkıntı olmuş o yüzden kitap gelmesi gerektiği gün ulaşamamıştı. Üzülmüştüm ama Raif amca da üzülmesin diye belli etmemiştim. Bana bir haftaya kesin geleceğini söylemişti ve bir hafta zar zor da olsa geçmiş, kitap gelmişti.

Raif amca eğilip oturduğu çok gözlü ahşap masasının alt gözünden kitabı özenle çıkarıp gülümseyerek bana uzattı. Yüzüm bi aydır olmadığı kadar aydınlanmış gülümsemem tüm yüzüme yayılmıştı. "Çok teşekkür ederim Raif amca!" Raif amcadan kitabı aldım ve istediğim başka bir kitabın siparişini verdikten sonra el sallayıp neşeyle kitapçıdan çıktım.

Hoplayarak yürüyesim vardı resmen. Adımlarımı mümkün mertebe hızlandırdım. Bir an önce eve gitmeliydim. Yoksa yolun ortasında kitabı okumaya ve incelemeye başlayacaktım. Adımlarım evime yaklaşırken apartmanımızın damına güvercin evi inşa eden komşumuzu ve yanında ağzı açık duran güvercin yemi paketini gördüm. Birazını güvercinler için dökmüş olacaktı ki damımız güvercin dolmuştu. Bir ara yukarı çıkıp güvercinlere bakabilirdim belki de.

Bugün neden bu kadar güzel olmuştu bilmiyordum ama durumdan oldukça memnundum. Uzun zaman sonra huzurlu hissetmiştim.

Eve girer girmez geri dönüp kapıdan çıkasım gelmişti. Sigara kokusu etrafı basmış boğazım kendiliğinden kapanmıştı. Hızlıca kapıyı kapatıp salona gittim. Annem koltukta oturmuş sigara içiyordu. Ne bir kapı pencere açmış ne de dolan küllüğü boşaltmıştı. Bitmiş sigaraların dipleri eğri büğrü birbirinin üstüne dizilmiş küllükten taşıyordu. Yerdeki boş içki şişeleri de görüntüyü tamamlamıştı.

İç çekip odama geçtim ve üstüme bol bir eşofman ve tişört geçirdim. Salona geri döndüğümde ilk olarak salondaki pencereleri açıp yerdeki şişeleri topladım. Annem belli ki sarhoştu. Onun bu halini ilk kez görüyordum. Normalde böyle bir şey yapmazdı. Yine de ona sorma hedefinde değildim çünkü bana hiçbir zaman cevap vermezdi. Şişeleri büyük bi çöp poşetine koyduktan sonra annemin önündeki küllüğe eğildim. Son sigarasını da içmiş yayvan yayvan koltukta oturuyordu.

Arkamdan bir mırıldanma gelse de bakmadım. Bana konuşacağını sanmıyordum. Küllüğü çöp poşetine boşaltıp geri önüne koydum. Dikleştim ve salona baktım. Yapabileceğim bir şey kalmış mıydı? Evde oda spreyi de yoktu ki... "Baban..."

Gözlerim annemden gelen sesle şaşkınlıkla açılırken olduğum yerde sabit bir şekilde durdum. Hareket edersem belki daha fazla konuşmazdı. Pürüzlü ve sarhoş olduğunu belli eden sesiyle konuşmaya devam etti. "Boşanmak için evrak yollamış." Devam etmeyeceğini düşünerek ona dönüp yüzüne baktım. Bomboş gözlerle duvara bakıyordu. "Bizi istemiyor."

Konu kötü de olsa benimle konuşması beni istemsizce sevindirmişti. Özür dilemek istesem de ağzımı açarsam susacak gibi geldiğinden cesaret edemiyordum. Oturduğu koltuğun diğer ucuna oturmakla yetindim.

"Çok yalnızım. Yalnızlık iyi bir şey sanırdım." Dönüp yüzüme baktı. Hala ifadesizdi. "Değilmiş." Yutkunup bir süre cevap vermeden ona baktım. O da bakışlarını çekmemişti. Kendimi tutamayıp konuştum. "Özür dilerim..." Boğazım sıkışmış nefesim daralmıştı. "Özür dilerim... anne." Gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı.

Annem buna karşı gülmeye başladı. "İtin köpeğin peşinde koşarsan böyle olur." İlk bana söylediğini sansam da sonradan kendine söylediğini anladım. "Ayı gibi adamla evlenirsen bu olur tabii." Yerinden kalkıp sallana sallana yanıma geldi. "Böyle itlerden hoşlanma. İyi damat getir bana." Omzuma iki defa vurup odasına doğru yürümeye başladı.

Koridorda yürürken adım sesleri bir an durdu. Dönüp ona baktığımda o da yüzünü bana doğru çevirdi. "Damatın babası da boşsa bana yaparız." Öyle sesli bir kahkaha attı ki bütün apartmanın sesini duyduğuna kalıbımı basabilirdim. İçli İçli nefes alırken ani aldığım atakla ağzımdan bir kıkırtı dökülmüştü. Annem şakasını da yaptıktan sonra hala gülerek odasına ilerlemiş kendini içeri atıp kapısını kapatmıştı.

Ne hissedeceğimi bilmiyordum. Annem benimle konuşmuştu. Üstelik ona damat getirmemi söylemişti. Kendimi sırıtmaktan alıkoyamıyordum. Belki de aramız eskiye oranla ufacık da olsa iyileşirdi. Bu olanağı düşünmek bile içimi kıpır kıpır ediyordu.

Eyo.

Sümsük /bxb/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin