Uyarı: Paniklemeyin!
Okulu olanlar ilk okul gününüz nasıldı? Umarım yılınız iyi geçer. Bol şans diliyorum hepinize.
Okunma geri artmıyor 🤪🔫
Karan öylece oturup kaldı. Gözleri karardı. Elleri titredi. Şimdi ne yapması gerektiğini bilmiyordu. Boğazı kasıldığı için zorlukla yutkundu. Bunu kabullenmek zordu. Ekin onu affeder mi bilinmezdi ama ondan hoşlanma imkanı olanaksız görünüyordu gözüne. Karartı gözlerinden yavaş yavaş kalkmaya başlayınca karşısında ona bakan yüzü gördü.
"İyi misin?" Ekin endişeli görünüyordu. Kara gözleri genişlemiş kaşları endişeyle bükülmüştü. Hala sandalyesinin kenarını sıkı sıkı tuttuğunu fark edip elini sakince oradan ayırdı. Cevap vermek yerine kafasını sallamakla yetindi. "Tansiyonun mu düştü? Gözlerin karardı gibi göründü de... Ayran mı alsak?" Oğlan yakın davranmaktan kaçınsa da anlık gelen endişesiyle kendini tutamamıştı.
Oğlanın endişesini gören Karan'ın kontrolü dışında yine kalbi hızlandı. Kendini bir an uzaklaştırmak istedi. Elini bir şey istemediği anlamında kaldırdı ama durum bu hareketini Ekin'i başından salmaya çalışmış gibi gösterdi. Ekin'in yüzü düştü ama çaktırmamaya çalışarak başını salladı. Karan kendini açıklamak istese de bir şey diyemedi. Kafasında sesler susmuyordu. Başı ağrımaya başlamıştı.
"Ben tuvalete gidiyorum." Yerinden kalkıp sendelememeye çalışarak büyük adımlarla tatlıların durduğu standın solundaki tuvalete ilerledi. Gözü yerdeki koyu mermerler ardından da ona ters duran duvardaki beyaz mermerlerde gezdi. Etrafını tanımlayıp kafasını açmaya çalışıyordu. Gözü sağındaki geniş aynalara uğradı. Kendisini inceledi. Uzun kollu okul gömleği üstünde bol olsa da yapılı sayılan vücudunda iyi duruyordu. Altındaki bol okul pantolonu ve bir kaç düğmesi açık olan gömleğine baktı. Sonra gözü üçe vurulmuş koyu kahve saçlarına gitti. Dışarıdan serseri bir tipe benziyordu. Ekin'in aksine. Sinirle yüzünü sıvazladı. Yine aynı konuya dönmüştü.
Kendini tutamayıp açık düğmeleri ilikledi. Bu da ona hiç yakışmamıştı. "N'apıyorum ben?" Düğmelerden ikisini geri açıp tekrar odak değiştirme işine döndü. Yuvarlak lavaboyu inceledi. Sensörlü çeşme, duvara yapışık sabunluk, her tarafına su damlaları damlamış mermer tezgah... Derin bir nefes alıp yavaşça geri verdi.
Gözlerini sertçe aynadaki görüntüsüne dikti. Bunu kabul edip Ekin'in yanında durmaya devam mı etmeli yoksa kabul etmeyip ondan geri uzaklaşmalı mıydı?
Kapının açılma sesiyle irkilip hızla kafasını o tarafa döndürdü. Ekin kafasını önce kapıdan çekingence uzattı. "İyi misin diye... şey..." gözlerini kaçırıp yavaşça içeri girdi ve eliyle arkasından kapıyı sessizce kapattı. Gelip gelmemek arasında kalsa da kendini tutamamıştı. Arkadaşmışlar gibi davranmalalı mı diye kendi kendine sorsa da endişesi ağır basmıştı. Tabii Cenk'in onu peşinden gitmek için teşvik etmesi de gelmesinde büyük rol oynamıştı. Kabul etmek istemese de Karan'ı da son haftalarda arkadaşı gibi görmeye başlamıştı.
"Gelmene gerek yoktu." Ekin olduğu yere çakıldı. Yeleğinin kolunu sıktı. 'Sadece mizacı sert...' "Ben... yani endişelendim biraz..." gergince güldü. Karan yutkunup gözlerini kaçırdı. 'Olmaz, olmaz, olmaz... Güçlü dur.' "Gerek yoktu. Ben gidiyorum."
Vücudu çoktan hangi opsiyonu seçeceğine karar vermiş görünüyordu. Ekin'i bir şey olursa uzaktan koruyabilirdi. Arkadaşı veya daha fazlası olmayı hak etmiyordu ve olamazdı da.
Çenesini sıkıp kapıyı açmak için harekete geçti. Biraz daha burada durursa iradesini yitirecek kesindi. Gömleğinin daraldığını fark edip arkasına baktı. Ekin gömleğini sıkıca tutmuştu. Gözlerini kaçırmaya çalışan Karan'ın gözlerine inatla baktı.
"Bir şey mi yaptım....?" Sesi o kadar kırgın gelmişti ki Karan'ın dizlerinin bağı çözüldü. Bir süre ona yoğun yoğun bakan gözlere bakakaldı. Elini kapıdan çekip iyice oğlana doğru döndü. Yüzü kendiliğinden yumuşamıştı bile. "Ne yap-" Oğlan sorusunu tamamlayamadan Karan'ın vücudu mantığı bir kenara atıp oğlanı göğsüne doğru çekmişti bile.
Bir eli sırtında diğeri ise oğlanın kafasının arkasında duruyordu. "Bir şey yapmadın. Bir an, ben... Özür dilerim." Kendi kalbinin sesinden Ekin'i duyabileceği şüpheliydi. Aklı yaptığı şeyi utanç verici bulsa ve ona geri çekilmesi için bağırsa da olduğu yerde durdu. Yumuşakça oğlanın sırtını sıvazladı. "Özür dilerim..." '...Ben senden uzak duramam'
Ekin yutkunup zorlukla geri çekildi. Yüzü kan dolmuştu. "Sorun yok... Ben Cenk'in yanına gideyim. O da merak etti seni." Heyecanlandığı sesinden belli olsa da o an bir önemi yoktu çünkü Karan da ondan farklı değildi. Oğlana öylece bakakalmıştı resmen. Ekin çıkıp giderken bile kafasının içi boş bir şekilde oğlanı izlemekle yetindi.
Kapı bir kez daha diğer oğlanın arkasından sessizce kapandı. Karan elini kalbine yerleştirdi. Nefesini düzenlemeye çalıştı. Kafası açıldıkça vücudunu bit utanç dalgası kapladı. Tezgaha yaslanıp aynaya baktı. Sakin ve ifadesiz suratından eser kalmamıştı. Yeşil gözleri resmen titriyordu. Yüzündeki çok belli olmasa da boynundaki kızarma belli oluyordu.
Eğilip hızlı hızlı yüzüne su çarptı. Suyun soğukluğu ve sertçe yüzüne çarpması sakinleşmesine yardımcı oluyordu. Suya bir kez daha ellerini batırıp boynunu da ferahlattı ve geri çekildi.
'Ne yapıyorum ben..."
...
Ekin hızlı ve kaskatı adımlarla tuvaletten uzaklaştı. Nefes almayı bile otomatik yapamıyordu. Ne olduğunu anlamış bile değildi. Dudağını dişledi. Yağmurda kalmış köpek yavrusu gibi Karan'ın peşinden gitmişti. Bir de üstüne gömleğine yapışmıştı. Kalbi sonrasında olanları hatırlamasıyla atış şiddetini artırırken olduğu yerde durakladı.
'Utandığım için, sadece utandım. Başka bir şey yok...'
Evet bölüm nasıldı? Erken mi girdim? Emin değilim o yüzden fikrinizi söyleyin gerekirse bu bölümü baştan düzenlerim.
Karan'ın kabullenme aşamasını çok uzun tutmayıp Ekin'e zaafını göstermek istedim inş olmuştur. Ayrıca Karan'ı süründürme vakti geldi hehehehe. 😈😈😈
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sümsük /bxb/
RomanceKaran: Şşt bi bak Sümsük: Buyrun Karan: Ha şöyle Bana matematik ödevini atsana Sümsük: Tamam *3 fotoğraf gönderildi* Karan: Eyvallah Sümsük yazıyor... Sümsük çevrimiçi Sümsük: Artık başıma bela olacak bir kişi daha mı var // Sorun değil. Biraz zorba...