>35<

1.4K 70 16
                                    


Klasik Türk dizisi tadında olsun diye size Kutlama şarkısını koydum.

Mutsuz son yazıp sizi taklaya getirirmişim kehkehkeh. (Şaka)

Kendimle gurur duyuyorum. Bayağı 35 bölüm yazmışım yuh artık! Benim standardım 10-25 arası bilen bilir. Çok da şikayet edilir bu konuda alın size uzun hikaye yazmışım işte.

Neyse diyeceksiniz ki erken attın bir yıl sonra atsaydın bölümü bir de. Ben de diyeceğim ki n'apıyım tabiatım böyle. Teoman abiye selamlar.

Bu son bölüm diye böyle iğrenç bir mutluluk ve gevezelik var üstümde.

Umarım beğenirsiniz, iyi okumalar!

(Son bölüm hatrına yorum yaparsınız inş yoksa ağlarmışım.)

"Civcivim! Çıkmamız lazım artık!"

"Beş dakika!"

"Bu üçüncü beş dakikan sarı!"

Kaan odalarından başını uzatıp kapının girişinde durmuş onu bekleyen sevgilisine baktı.

"Bana sarı deme demedim mi sana?"

Cenk oğlanın çatılmış kaşlarına karşı zevkle gülümsedi.

"Doğru, özür dilerim... sarı."

Sinirle odaya geri giren oğlana gülüp kapı önüne bıraktığı eşyalarını toparladı. Kaan'ın çantasını da hazır etmişti. Oğlan zaten kendini hazırlarken yeterince vakit harcıyordu.

Odadan çıkan oğlanın yeni aldığı kumaş pantolonunu itinayla inceledi. "Hmm... İzin mi alsak bugün?" Kaan gözlerini kaçırırken Cenk'in gözleri oğlanın birkaç düğmesi açık olan bol gömleğine gitti.

Elleri çoktan kumralın belini bulmuştu bile. "Hatta dur ben arayayım-"

"Yılışma!" Kaan'ın da elleri Cenk'in omzuna sarılmıştı. Diliyle vücudu apayrı tepki verse de Cenk oğlanın bu dikenli dilinden epey hoşlanıyordu.

Esmerin elleri iyice gezinmeye başladığında Kaan ipleri her zamanki gibi elinden kaybetmişti. "Cenk..." Oğlanın hülyalı sesine karşı Cenk yanağına sıkı bir öpücük bırakıp geri çekildi.

Kaan'ın gözlerinden gözlerini kaçırsa da elleri oğlanın belini bırakmamıştı. Boğazını temizledi.

"Civcivim, geçen hafta da 'hasta olduk', yanarız."

Kaan da kendine gelmiş olacaktı ki kendini söylediklerine inat onu sıkı sıkı tutan kollardan ayırdı.

"Hadi gidelim."

...

"İşe yetişecek miyiz bakalım?"

Kaan gözlerini devirdi. "Hep aynı muhabbet. Yaşlandın mı nedir..."

"Civciv ben senden bir yaş küçüğüm."

"Bir ayın hesabını mı yapıyorsun?"

"Valla helal olsun 24 yaşında gencecik oğlanı kaptın ha!"

Kaan hafifçe oğlanın koluna vurup gülümsemesini bastırdı.

"Kahve alayım mı bari sugar daddyme?"

Kaan'ın çatılmış kaşları düzeldi. Yüzüne alaycı bir gülümseme yayıldı. "Madem sugar daddynim ben alırım ama yatakta da çatır çutur-"

Cenk'in öksürmeye başlamasıyla durdu. Kaan gülerken Cenk garip bir sessizliğe bürünmüştü.

"Söyle."

"Eğer gerçekten istiyorsan-"

Kaan'ın gülmesiyle Cenk sustu.

"Şaka yapıyoruz herhalde."

"Ben yine götü kollayayım da..." Kaan Cenk'in mırıldanmasına karşı gülerken Cenk de genişçe gülümsüyordu.

...

Araba ufak pastanenin önüne park etti. Sabahları çok kalabalık olmadığı için kafenin etrafını donatan ahşap kuş evlerinin içinde ve üçgen çatının üstünde duran kuşların cıvıltıları duyuluyordu. Etraftaki kuşlar bu kafenin en alıcı özelliğiydi, tabii satılan tatlılardan sonra.

İkili içeri girer girmez Ekin'in gülen yüzüyle karşılaştılar. "Tam vaktinde geldiniz! Poğaçaları daha yeni çıkardım!" Cenk heyecanla kahvesini ve poğaçayı sipariş ederken Kaan sessiz kaldı. Araları bozuk olmasa da pek yakınlaştıkları da söylenemezdi.

Kumral oğlan boğazını temizleyip gözünü kaçırarak siparişini verdi. "Bir espresso, sıcak, tükürüksüz olsun." Ekin bir an duraklasa da Kaan'ın bıyık altından gülümsediğini fark edince ona eşlik etti. "Söz veremem, yani sıcak olması açısından."

"Espressoyla poğaça bende." Karan'ın mutfaktan elinde poğaça tepsiyle çıkmasıyla Ekin'in gülümsemesi genişledi.

Kaan Cenk'e doğru eğilip fısıldadı. "Fare zehri koyacak." Cenk sadece gülerek karşılık vermişti.

"Poğaça inanılmaz kokuyor."

"Sevgilim yaptı." Karan tepkisizce cevap verirken Kaan dudak büzdü. "Bunlar da çok vıcık vıcık ha."

"Duyuyorum!" Ekin elindeki kahveyi sahte bir sinirle tezgaha bıraktı. "En iyisi senin espressoya ben bir el atayım." Kaan suçlulukla başını çevirip gülümsemesini sakladı.

Karan hazırladığı kahve ve paketi de tezgaha yerleştirip poğaçaları tezgaha dizmeye gitti.

"Enişte de kimseye pas atmıyor ha..." Ekin Cenk'e gülümseyip olumsuz anlamda başını salladı. "Sen de sataşmadan duramıyorsun. Rahat bırak... sevgilimi."

Kaan kahvesini alıp tezgahtan geriledi. "Cenk birazdan bayılacağım."

"En azından her buluşmada yirmi dakika tuvalette fingirdeşmiyoruz." Ekin'in mırıldanmasıyla Kaan şokla ağzını eliyle kapatırken Karan'ın dudakları arasından bir gülüş firar etmişti.

"Kim demiş fingirdeşiyoruz diye belki elimi tutup destek oluyor bana." Cenk tabii cevapsız kalmamıştı.

Ekin'in yüzü ekşidi. "Fingirdeşmeniz daha iyiydi. Neyse geç kalacaksınız. Hadi!"

Cenk hazırladığı parayı hızlıca tezgaha bırakıp kaçarken Ekin'in itirazlarını duymazdan gelmişti.

"Gerek yok demiştim..."

Beline dolanan kollar ve omzuna yerleşen yüzle içi kıpırdandı. Elleri beline sarılmış kolları buldu. Yüzünü dönüp Karan'ın uzamış saçlarına ufak bir öpücük kondurdu. Oğlan boynuna sinerken gıdıklanarak kıkırdadı.

Bir süre öylece durduktan sonra gelmeye başlayacak müşteriler için ayrılıp mutfağa döndüler. Önlerinde uzun bir gün ve uzun bir ömür vardı.

Ay aman çok vıcık vıcık kurtarın beni. Bundan sonra gideyim de bir fuck buddy hikayesi falan yazayım. Şakaydı, sanırım.

Neyse seviliyorsunuz. Final yapmakta berbatım benim kafa kavuşturana kadar çalışıyor. 😭

Destekleriniz için ve okuduğunuz için çok teşekkür ederim! Başka kitaplarda görüşmek üzere!

(Psst! Gitme'yi okuyun bence. Asla yanlı olarak demedim yani. Hani canınız pişman olmuş erkek çekerse falan diye... heh heh)

Görüşürüz!!!

Sümsük /bxb/Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin