Carleen, tek başına evde oturuyordu yine. Gerçi bundan şikayetçi değildi. En azından işkence eden, bağıran, ona hayvan gibi davranan insanlar yoktu başında. Bundan sonraki hayatı yapayalnız geçse bile şikayet edemezdi. Sonunda kurtulduğu o kabustan sonra kendinde şikayet etme hakkı bulamıyordu. Carleen, hayatında hiçbir şeye hakkı olmadığını da düşünüyordu. On yıl boyunca yaşadığı işkence, onda hiçbir şey istememeyi öğretmişti.
Buradaki hayatı o, on yılına göre cennetti. Sızlanamazdı. Bütün gün yatağında oturuyordu. Ember ona yemek hazırlıyordu. Yeni kıyafetler almıştı. Onunla küçücük bir kız çocuğu gibi ilgileniyordu. Sabah işine gidiyor eve gelince de Carleen ile ilgileniyordu. Ağzından tek bir kelime çıkmamasına rağmen Ember hiç pes etmeden onunla konuşuyor, gününü anlatıyordu. Carleen, Ember'ı her gördüğünde iyi insanlarından bu dünyada var olabileceğine inanmaya başlamıştı.
Her şey çok güzeldi Carleen için. Son anına kadar. O çocuğa yardım ettiği günden beri herkes onu tanımaya başlamıştı. Çocuğun annesi her sabah gelip Carleen'e teşekkür ediyor, sohbet ediyordu. Çocuğu kurtardığını tanık olan insanlar ise Carleen'i merak edip görmeye geliyorlardı. Herkesin dilinde sessiz ve gizemli bir kız olmuştu. Bu durum köylüler için sadece bir dedikodu kaynağı olmuştu belki ama Carleen için öyle olmamıştı. Ember' da olanları öğrenmek için sık sık soru yöneltiyordu. Üstelik göze batmayan bir hayat tercih etmek istemişken tam tersi olmuştu. Köye ayak bastığı bu kısa sürede bir kahraman ilan edilmişti. İnsanların ona karşı minnettarlığı karşında daha çok utanıyor ve korkuyordu. Burada olduğunu Gale'in öğrenmesinden korkuyordu.
Belki küçük bir ihtimaldi ama o kafesten kaçması da küçük bir ihtimaldi sonuçta. Her şey olabilirdi. Bu durumda Carleen'i diken üstünde tutuyordu. Rüyalar görüyordu daha doğrusu kabuslar. Gale'in onu bulduğunu ve köyden sürükleyerek götürdüğünü, insanların onu sadece izlediğini, çığlıklar içinde çırpındığını görüyordu. Kabusları peşine bırakmıyor kan ter içinde uyanıyordu. Bitmek bilmeyen kabuslar. Ne zaman gerçekleşeceğini bilmediği hatta gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini dahi bilmediği düşüncelerdi bunlar.
Bu uzun soluklu belirsizlik onun daha fazla gerilmesine, korkmasına neden oluyordu. Bir döngünün içinde gibiydi Carleen. Öğrenilme ihtimali korkusunu yaşadığı yetmiyormuş gibi, birde hala bilmediği bir gücü vardı. O gücü nasıl kullandığını dahi bilmiyordu ve bu gerginliğin sonucunda istemsizce yine ortaya çıkıp tekrardan birine zarar vermekten korkuyordu. Birine daha zarar verirse kendi hayatına son vermekte kararlıydı Carleen. Kimseyi incitmek istemiyordu, incinmek istemiyordu. Yaşadıklarını o kadar çok anlatmak, haykırmak istiyordu ki ama bunu yapamazdı. Kimse onu anlamazdı, ne yaşadığını, ne kadar korktuğunu, o belirsizliğin onu nasıl yuttuğunu asla kimse anlayamazdı. Ya korkarlardı ondan ya da Gale'in yaptığı gibi hapsederlerdi.
Bir kez daha bir yere kapatılmayacaktı Carleen. Buna bir daha izin vermezdi. Ne kadar korkarsa korksun bir daha aynı şeyi yaşamamak için elinden geleni yapacaktı Carleen. Bu korkusunun daha da büyümesinin altındaki asıl sebep ise Dean'dı. Çocuğu kurtarmasının üzerinden bir hafta kadar bir süre geçmişti. Fakat o günden sonra Dean'ı hiç görmemişti. Birkaç kez çocuğun annesi Carleen'i evlerine davet etmişti bu yüzden dışarıya çıkmıştı. Fakat o zaman bile rastlanmamıştı. Dean kolay kolay pes eden birine benzemiyordu. Ne kadar sabırlı bir tipe benzese de Carleen öyle olmadığını içten içe hissediyordu. Dean'ın olanların peşini bırakmayıp gerçekten kim olduğunu öğrenmesinden korkuyordu. Ya da yabancı olduğu için topraklarından onu sınır dışı etmesinden. Her iki durum da Carleen için iyi değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EJDERHA CADISI
FantasyYüzlerce yıl önce ejderhaların kraliçesi DRAKEN insanoğlunun masumiyetini korumak için yemin etti . Bunun için koruyucuları yarattı. İnsanoğlunu koruyacak ejderhaları... İnsanoğlu ise kendine bağlı ejderhaların kraliçesinin yeminini kana buladı. D...