Carleen'in konuşması üzerinden bir hafta geçmişti. Hala yaşadıklarını sindirmeye çalışıyordu. O günden sonra sürekli Dean yanına uğramıştı. Bazen sabah gelip Carleen'i görüyordu bazen ise akşam olduğunda. Akşam görmeye her geldiğinde beraber Dean'ın götürdüğü tepeye çıkıyorlar saatlerce konuşuyorlardı. Daha çok Dean konuşuyordu gerçi.
Çocukluğundan, annesinden, hayallerinden bahsediyordu. Carleen bundan rahatsız değildi. Başkalarını sadece dinlemek bile huzur veriyordu. Dean'la gülüyor, öğreniyor, mutlu oluyordu. O kadar alışmıştı ki kendini Dean'ı beklerken buluyordu. Dean ve Ember onun hayatında büyük değişime yol açan iki kişiydi. Hala Dean konusunda tedbirli olmak istese de Carleen, Dean'ın ona bu kadar değer vermesininden dolayı hemen yumuşuyordu. Geldiği günden beri en ufak ihtiyacını Dean halletmişti. Daha Carleen eksikliklerini bilmeden Dean tamamlıyordu. Tabi Ember'ı da unutmamıştı Carleen. O gün eve geldiğinde Ember çok telaşlıydı.
Carleen için endişelendiği çok belliydi. Carleen, Ember'ı görür görmez ona ismiyle seslenmişti. Ember, Carleen'in sesini duyar duymaz ağlamaya başlamıştı. Ember tıpkı bir anne gibi davranıyordu. Hemen hemen yaşları aynı da olsa Ember'ın kalbi, sevgisi o kadar güzeldi ki Carleen hayattaki tüm şansını Ember ile tanışmak olduğunu düşünmüştü. O günden sonra Carleen için herşey daha güzeldi. Ember ile konuşuyor, onunla da gülüyordu.
Tıpkı bir rüyada gibi hissediyordu Carleen. Ember'ı görmek için sabırsızlanıyordu. Hem eğlendiği için hem de artık birşeyler öğrenmek zorunda olduğu için. Dean'a sormak istemişti ama daha fazla şüphe de çekmek istememişti. Ember ile konuşmak daha iyi diye düşündü. Yaşayamadığı on yıl boyunca neler olmuştu? Ne değişmişti? Öğrenmeliydi. Bunu en iyi Ember'dan öğrenebilirdi. Oldukça bilgili bir kızdı. Çalışkandı. Kendinden birkaç yaş büyük olmasına rağmen bu köydeki kadınların pazar için yaptığı halı, kilim ve ilaçların satışı ile o ilgilenirdi.
Genç yaşta olmasına kimse aldırmaz, köyün en yaşlısı dahi Ember'a soru sorar ona danışmadan herhangi bir iş yapmazlardı. Mükemmel bir dış görünüşe sahipti. İşleri de harika yürütüyordu. Disiplinliydi, bilgiliydi ve iyi bir yüreğe sahipti. Köyde kaldığı süre boyunca herkesin Ember'a hayranlıkla baktıklarına ve saygıyla andıklarına defalarca şahit olmuştu. Carleen ona özeniyordu. Ember güçlü bir kızdı. Kendine güveni tamdı, başarılıydı, korkusuzdu. Ember kadar güçlü olmak istiyordu. Bunu belki ileride başarabilirdi Carleen. Öyle umuyordu.
"Ben geldim Carleen." Carleen, Ember'ın sesiyle hemen yatağından kalkmış, odasından çıkmıştı. Kapıyı açtığında Ember'ın elini her zamanki gibi dolu görmüştü. Gidip yardım etti. Elindekileri alıp koltukların önündeki yuvarlak masaya koydu. Ember çok çalıştığı için genelde evinde yemek yemediğini söylemişti o yüzden evinde yemek masası yoktu. Sadece koltukların önünde yuvarlak bir masa vardı. Koltuklardan daha alçaktı. Carleen geldiğinden beri Ember her yemek zamanı eve gelmiş, yemekleri ya dışarıdan getirmiş ya da küçük şöminesinin üstünde yapmıştı. Birlikte bu yuvarlak masanın üzerene koydukları yemekleri yemişlerdi. "Yine mi dışarıdan getirdin yemekleri Ember."
"Yine mi derken Carleen? Yoksa beceriksiz olduğumu mu ima ediyorsun!" imalı ve alaya alır bir şekilde konuşmuştu Ember. Kolay kolay küsen veya alınan bir insan değildi. "Onu kastetmediğimi biliyorsun. Hadi yardım et. Acıktım." tebessüm etmişti Carleen. Tek çocuktu Carleen, kardeşi yoktu. Derek onun için bir kardeş gibiydi, sürekli vakit geçirseler de ikiside eğitim alırlardı. Çok fazla takılamazlardı. O zamanlarda Carleen bir kardeşi olsa nasıl olurdu acaba diye düşünürdü. Şimdi düşündüğünü yaşıyordu.
Ember onun için bir abla gibiydi. Dalga geçen, güldüren, üzülen, eğlenen tıpkı bir abla-kardeş ilişkisi vardı aralarında. Carleen için Ember ile olan ilişkileri paha biçilemezdi. Beraber masayı hazırlamış, yemekleri koymuşlardı. İkiside oturmuş, huzurlu bir şekilde yemek yiyorlardı. Herkes için bu basit olay Carleen için mucizeydi. On yıldır uzaktı o böyle olaylardan. Kıymetini bilmediği için, annesi ve babasıyla daha fazla vakit geçirmediği için çok pişmandı. Bilemezdi o gün onlarla son kez yemek yediğini, son kez konuştuğunu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EJDERHA CADISI
FantasyYüzlerce yıl önce ejderhaların kraliçesi DRAKEN insanoğlunun masumiyetini korumak için yemin etti . Bunun için koruyucuları yarattı. İnsanoğlunu koruyacak ejderhaları... İnsanoğlu ise kendine bağlı ejderhaların kraliçesinin yeminini kana buladı. D...