Aragon hala yerde dizlerinin üzerine çökmüş bir vaziyetteydi. Kucağında Carleen vardı. Ağlamaktan bitap düşmüş ve Aragon'un kollarında uyuya kalmıştı. Aragon, Carleen ağlamayı bırakana kadar hiç ses etmemişti. Sadece sarılmış ve kızıl kıvırcık saçlarını okşamıştı. Carleen saatlerce ağlamıştı. Hiç durmamıştı göz yaşları.
aatlerce ağlamasına rağmen gözleri kurumamış ve yüzünden göz yaşları akmıştı. Bu durumda Aragon hiçbir şey diyemezdi. Dememeliydi. Geçeceğini dahi söyleyemezdi. Aylarca dışarıda olsa da artık hayatı rahat olsa da yaşadıklarının ağırlığını ne zamana atlatacağını bilemezdi. O yüzden sustu sadece yanında oldu Carleen'in. Böylesinin daha doğru olduğunu düşündü.
O acıları yaşayan Aragon değildi anlayamazdı. O yaraları gördüğünde Carleen'in aklından geçenleri bilmiyordu. Emin olduğu tek şey yaralarını her gördüğünde Carleen tekrar yaşadıklarını hatırlıyor ve bilinçsizce o an ne yapması gerekiyorsa onu yapıyordu. O yüzden kafeste gözünü dahi açamamıştı çünkü o öyle öğrenmişti. O yüzden yaralarını Aragon gördüğünde dizlerinin üzerine çöküp ceza bekledi. Anılarında bunlar vardı.
Bunu ona yapan pisliklerden öğrendikleri vardı. Carleen dış dünyayı ya da başka insanların ne düşündüğünü bilmiyordu. O sadece ona bunu yapan iğrenç insanların öğrettiklerini biliyordu. Aragon bunu düşündükçe daha çok sinirleniyordu. Kim neden bunu yapsın? Ne istemişlerdi bu kızdan? Onu yaşadığı korkuyu gözlerinde her gördüğünde Aragon irkilmişti. Bu kız bu yaralarla o anılarla nasıl yaşıyordu? Bu bilinmez ve tarif edilemez acıyı anlayamazdı Aragon.
Bu sebeple Carleen sakinleşene kadar ona sarıldı. Carleen şu an yalnız olmadığını bilmesine ihtiyacı vardı ve onun kimsenin bir daha incitmeyeceğini bilmesi gerekiyordu Aragon da bunu yapmıştı. Kollarında uyuyan kıza baktı. Onu uyandırmaya kıyamadı.
O kadar masum bir ifade vardı ki yüzünde. Carleen'i gördüğü andan beri ilk defa bu kadar rahat olduğunu anlamıştı. Yavaşça kucakladı ve ayağa kalktı. Aragon gitmeliydi. Buraya işi olduğu için gelmişti. Onu halletmeliydi. Carleen'de götürmek istemişti ama bu halde götüremezdi. Hem uyuyordu da. Onu kaldırmak istemedi. Kucağındaki kızı yavaşça yatağa koydu.
"Umarım kalktığında beni görmediğin için panik olmazsın." Deyip Carleen'in yüzüne düşen kızıl kıvırcık saçlarını yüzünden yavaşça çekti. Küçük bir çocuk gibiydi Carleen. Uykusundayken ne kadar büyüleyici olduğunu düşündü Aragon. Oysaki Carleen yaralarını gösterdiğinde Aragon'un ondan tiksineceğini düşünmüştü. Bunu ona düşündüren herkesi öldürmek istedi.
Ona bunu yapanlara aynısını yapmak istedi. Bunu yapanları mutlaka bulacaktı. Şimdilik hızlıca buradaki işini halletmeliydi. Odadan ses yapmadan çıktı. Merdivenlerden indi ve dışarı çıktı. Atına binip yola koyuldu. Hala Carleen'i düşünüyordu. Carleen oldukça narin ve zayıf bir kızdı. Kendini aciz ve çaresiz hisseden bu kız onu Gale'in zehir planından kurtarmıştı.
Eğer Dunya olacakları önceden söylemese belki Aragon'da şüpheli gözüyle bakacaktı Carleen'e ama Carleen bunu hiç umursamamış yine de kurtarmıştı. Zindana girdiğinde Carleen iki büklüm şekilde yerde kas katı yatıyordu. Kendi kendine olan mırıldanışını dinlemişti Aragon.
Bu kadar zayıf olan bir kız hiç düşünmeden onu kurtarmıştı. Yaptığı gerçekten aptalcaydı. Hele ki daha öncesinden yaralara sahip olduğu anılara sahipken. O gün daha erken gitmesi gerektiği düşündü ya da hiç izin vermemeliydi Carleen'i götürmelerine.
Ama Aragon 'da tahmin edemezdi. Öfkeliydi. Bu kızın bu kadar çersiz ve acı doluyken kardeşinin ona zalimce davranmasına, herkesten korkan Carleen'i anlamayıp ona sert davranmasına, yalnız kalan bu kıza kimsenin el uzatmamasına öfkeliydi. Kendi mizacı sertti Aragon'un. Yine de Carleen'e olan şüphesi ve güvensizlik hissi ona bu kadar sert davranmasını sebebiydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EJDERHA CADISI
FantasyYüzlerce yıl önce ejderhaların kraliçesi DRAKEN insanoğlunun masumiyetini korumak için yemin etti . Bunun için koruyucuları yarattı. İnsanoğlunu koruyacak ejderhaları... İnsanoğlu ise kendine bağlı ejderhaların kraliçesinin yeminini kana buladı. D...