Carleen, kollarını önüne bağlamış hazırlanmakta olan yemeği bekliyordu. Yemeğin güzel kokusu burnuna gelirken karnından ses gelmemesi için içinden dua ediyordu. Yeni yemek yese de mutfaktan gelen kokular ve gördüğü muazzam görüntü onu tekrar acıktırmıştı.
Ufak bir kız olmasına rağmen gayet iştahlı biriydi. Yemeğin son aşamalarını izlerken aynı zamanda kontrol ediyordu. Yapılışından itibaren mutfaktaydı ama yine de gözünden kaçmış olabileceği bir nokta olabilir diye tedbiri elden bırakmıyordu. Sonuçta Aragon'un yemeğinden o sorumluydu. Herhangi bir şey olsa başı yanacak olan Carleen olurdu.
Yemekte değişik bir koku sezmemişti. Harika bir kokudan başka bir şey almıyordu burnu. Tuhaf bir durumda söz konusu olmamıştı yemek yapılarken. Şüphelendiği biride yoktu. Mutfaktaki çoğu kişiyi biliyordu zaten. Ama zehri tanıdığı biride atmış olabilirdi. Kimseye güvenmemesi konusunda artık kendine çeki düzen vermeliydi. Dean'dan gördüğü muameleyi hâlâ unutmamıştı. Olaydan sonra Dean, Carleen 'in yanına gelmiş, konuşmaya çalışmış defalara özür dilemişti Dean ama Carleen bir kere dahi yüzüne bakmamış onun bulunduğu ortamdan hemen ayrılmıştı.
Dean ile samimi olmak istemiyordu. Konuşmak hatta yüzünü bile görmek istemiyordu. O dengesiz çocuğa bir dakika bile tahammüllü yoktu. Ona olan sevgisinin yerine derin bir korku sarmıştı bu yüzden Carleen Dean'dan uzak durmanın daha iyi olabileceğini düşünmüştü. Dean'a karşı sert tavrı Carleen'e çok zor geliyordu. Ona sırt çevirmek, konuşmamak zordu Carleen için. Dean onu korumuştu, şimdi güvendeyse onu sayesindeydi.
Gülebilmesini bile ilk Dean sağlamıştı. Carleen için Dean'ın yeri ayrıydı fakat son yaptığı ile bütün düşünceleri, Dean'a olan sevgisi ve inancı kaybolmuştu. Kocaman bir duvara çarpmış gibiydi. Açık olan yolu bir anda kapanmış gibiydi. Dean'ın pişman olduğundan emindi ama bunu ona ilk defa yapmıyordu. Kraliçe ile görüşmesini de zindana girmesini de Dean sağlamıştı. Carleen bir kez daha sevdiği ve saydığı insanlar tarafından yaralanmak istemiyordu. Üzgündü ama canının yanmasındansa şimdi üzülmeyi yeğlerdi.
Kararından kesindi. "Yemek hazır, alabilirsiniz." Ona uzatılan yemeği gördüğünde düşüncelerden sıyrıldı Carleen. Elindeki yemekle yürümek zordu. Kendisinden bile büyük bir tabağı tuttuğunu düşündü. Kraliyet ailesinin mutfağa yakın bir yerde konakladığı için mutluydu.
Hemen varmıştı. İçeriye girmiş, büyük kapıdan geçmişti. Kaldıkları yer dışarıdan da kocamandı ama içinin daha büyük olduğunu düşündü. Adeta bir labirent gibiydi. Boş koridorda biraz yürüdükten sonra sağdaki ikinci kapının önünde durdu. Aragon'un odası bu kapının ardındaydı, odayı onu zindana götüren adamlardan öğrenmişti.
O günden sonra gelip özür dilemişlerdi. Dışarıdan iki iri ve korkutucu olan adamlar oldukça nazik insanlardı. Özellikle de Theo. Carleen en çok da onu sevmişti. Ondan özür dilerken hediye olarak bir hançer vermişti. Özel yapım olduğunu, kendi için aldığını ama ne kadar mahcup olduğunu göstermek adına bu hediyeyi vermek istediğini dile getirmişti. Carleen hediyenin tuhaf olduğunu düşünmüştü başta ama elinden kılıcını dahi indirmeyen bir adam için özel yapım bir hançerin ne kadar değerli olduğunu düşünmüştü. Hediyeyi memnuniyetle kabul etmişti.
Kendisinin de küçükken silahlara karşı ilgisi vardı. Bu hediye onu çocukluğuna götürmüştü. Ayrıca Theo'nun çocuksu bir yanı da vardı. Oldukça komik ve eğlenceli biriydi. Özürden sonra gece yarasına kadar Theo ile oturmuş ve konuşmuşlardı. O günden sonra ara ara Carleen'i ziyaret ediyordu ya da yemeği getirdiği vakit görüşüyorlardı. Yanında duran adamın babası olduğunu öğrenmişti. Marcus'da iyi biriydi Theo'nun aksine o daha ciddi ve sakindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EJDERHA CADISI
خيال (فانتازيا)Yüzlerce yıl önce ejderhaların kraliçesi DRAKEN insanoğlunun masumiyetini korumak için yemin etti . Bunun için koruyucuları yarattı. İnsanoğlunu koruyacak ejderhaları... İnsanoğlu ise kendine bağlı ejderhaların kraliçesinin yeminini kana buladı. D...