"Carleen...Carleen! Hadi uyan."Carleen, duyduğu yumuşak sesle gözlerini açmaya çalışıyordu. O kadar yorgundu ki uyku onu ele geçirmişti. Bedenini kaplayan derin huzur ve sakinliğin verdiği mayışmışlıkla gözlerini açmakta zorlandı. Saatlerce hatta belki günlerce böyle uyuyabilirdi.
Yattığı yer rahat bir yatak değildi ama şimdiye kadar uyuduğu en güzel yerdi. Yaşadığı en güzel uykuydu. Carleen, gözlerini ovuşturdu. Bulanık görüyordu. Mağarayı aydınlatan tek şey sönmek üzere olan cılız ateşti.
Gözlerini birkaç defa daha kapatıp açtı. Onu ayakta izleyen adama baktı. Kocaman bir dağ gibi gözükmüştü gözüne. Carleen'in tam karşısına onunla aynı hizaya gelene kadar çömeldi. Dağılmış saçlarını karıştırıp tebessüm etti. "Uyandırdığım için üzgünüm ama artık gitmemiz lazım. Bu seferlik bu kadar dinlenmiş ol. Ben bunu daha sona telafi edeceğim. Şimdi ben dışarıya çıkıyorum. Elbiselerin kurumuş. Üzerini giyin seni bekliyor olacağım." diyerek uzaklaştı. Carleen yarım yamalak gördüğü elbiselerine doğru yeltendi.
Hala uyku sersemiydi. Sanki omuzundaki onlarca yük, yaşadığı onca şey bir anda hiç var olmamış gibi ortadan kaybolmuştu. Bütün hissettiği sorumluluk yok olmuş ve rahatlamıştı. İlk defa uykusundan kalktığında yorgun değildi. Kafesten kaçtıktan sonra aylarca güzel bir evde kalmıştı.
Mükemmel bir arkadaşı ve odası vardı ama yine de yaşadığı korku ve düşünceleri yüzünden her sabah yorgun kalkıyordu. Şu an o yorgunluk sona ermişti.
Annesi ile babasını anımsadı. Ne kadar mutlu bir çift olduklarını ve birbirlerini tamamladıklarını söyleyen onlarca insan vardı.
Carleen o zaman birinin eksik olabileceğini ya da tamamlanması ihtiyacı olması gerektiğini anlamlandıramamış ve saçma bulmuştu. Bir başkasına ihtiyaç duymanın sadece zayıflık olduğunu düşünmüştü çocuk aklıyla.
Fakat şimdi anlıyordu birbirini tamamlamanın ne olduğunu. Onun acısını, hüznünü, mutluluğunu daha dile getirmeden anlıyordu Aragon. Daima yanında oluyordu.
İhtiyacı olsun olmasın Aragon sürekli Carleen'in arkasında olduğunu, destekçisi olduğunu hatırlatıyordu. Onu dikenler üzerinden alıyordu. Yaşattığı bu huzurdu tamamlanmış hissiyatı. Carleen şimdi biliyordu. Bu zayıflık olamayacak kadar güçlü bir duyguydu.
Üstelik ne zaman ihtiyacı olsa Aragon'u yanında bulacağını biliyordu bu da Carleen'in güçlü olmasını sağlıyordu. Onun yanında olmak için onu korumak için güçlenmek istiyordu. Bu yüzden yaşadığı güzel uykunun sebebi bu istekleri ve hisleriydi.
Aynı şeyleri Carleen, Aragon içinde yapıyordu. İkisi de birbirlerinin sorumluluklarını, acılarını bir süreliğine de olsa kenara koymalarını ve mutlu olmalarını sağlıyorlardı. Bu duyguyu asla kaybetmemek için savaşmalıydı. Carleen, sersem ve düşünceli haliyle bir şekilde elbiselerini giymişti.
Kaybolan ateşin son kıvılcımlarını arkasında bırakarak mağaranın girişine doğru ilerledi. Onu bekleyen Aragon'un yanına doğru yürüdü.
Carleen, mağaradan çıktığında havanın karardığını görmüştü. Carleen çok az bir süre uyuduğunu sanmıştı ama tam tersiydi. "Daha önceden kaldırmalıydın beni. Hava kararmış." Aragon tebessüm etti. "Biliyorum. Çok yorgun görünüyordun bu yüzden biraz daha dinlenmeni istedim." Carleen, yanaklarının kızardığını hissetti. Belki sıradan bir cümleydi ama Carleen için artık Aragon'un dediği ya da yaptığı hiçbir şey sıradan olamazdı. "Nasıl gideceğiz?"
"Önce ormandan çıkacağız sonra Arıes'in yanına gideceğiz. O da bizi savaş bölgesine götürecek." Savaş kelimesi ile kalbi hızlandı Carlen'in. Gerçekten de savaşmaya gidiyordu fakat bunun için gerçekten hazır mıydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EJDERHA CADISI
FantasyYüzlerce yıl önce ejderhaların kraliçesi DRAKEN insanoğlunun masumiyetini korumak için yemin etti . Bunun için koruyucuları yarattı. İnsanoğlunu koruyacak ejderhaları... İnsanoğlu ise kendine bağlı ejderhaların kraliçesinin yeminini kana buladı. D...