BÖLÜM 26 : YARA

646 88 41
                                    

Carleen yanında Theo ile yürüyordu. Bugün bu köyden ayrılıp merkeze gidecekti. Bir krallığın merkezine ilk defa gidecekti. Onun için de tüm hazırlığını yapmıştı gerçi pek bir eşyası yoktu sadece banyosunu yapmış ve temiz bir kıyafet giymişti. 

Merkeze ne götürebileceği konusunda da aklında hiçbir fikir yoktu zaten. Dün gece heyecandan uyuyamamıştı. Sabah sanki kalkması gereken vakti vücudu biliyormuş gibiydi. Gözleri güneşin doğuşu ile açılmıştı. Carleen bir krallık görmeyeli uzun zaman olmuştu üstüne üstlük en büyük krallığın merkezine gidecekti. Merakından ölüyordu. 

Evde uyandığı andan beri bir sağa bir sola gidip duruyordu. Ember birkaç defa azarlamıştı. Sabah erkenden kalkıp fazlaca yaptığı gürültü Ember'ın uykusunu bölmüştü. Haklıydı ama Carleen yine de yerinden duramamıştı. Kapının çalınmasıyla koşarak kapıyı açmış ve karşısında Theo'yu görmüştü. Aragon'un yanına götürmek için eşlik edecek kişiydi. 

Theo'nun verdiği küçük hançeri de almıştı yanına. Tek silahı buydu. Aragon vardı yanında ama kendine olan güveni sıfır olduğu için her hâlükârda almak istemişti hançeri Carleen. "Bu kadar heyecanlanma düşüp bayılacaksın." Hafif alaya alarak konuşmuştu Theo. "Nasıl yapabilirim bunu? İlk defa gideceğim. Çok merak ediyorum." Theo küçük bir çocuk gibi yerinde duramayan ve yürürken sevincinden hoplaya zıplaya giden kıza karşı kahkaha attı. 

"Çocuk musun sen? Bu ne enerji. Az sakin. Hem ketum biriyle gidiyorsun. Fazla kuralcıdır. Beklediğin eğlenceyi yaşayamayabilirsin. Sonra uyarmadı deme." Carleen farkındaydı zaten. Aragon'un kesin çizgileri vardı. Onun için kendi koyduğu yanlışlar ve doğrular vardı. 

Kesindi. Asla arada kaldığını görmemişti. Onun sözünden çıkamayacağına emindi. Fakat bu anın tadını kesinlikle çıkaracaktı. "Bu arada nereye gidiyoruz? Kraliyet ailesinin evini geçtik."

"Aragon odasında değil. Yola çıkacaksınız ve uzun bir yolunuz var. Anlaşılan Aragon o yolu kısaltma peşinde." Diyerek Theo ciddileşmişti.

"O da ne demek"  Carleen sorusunun cevaplanmasını beklerken Theo karşıya bakması için kafası ile işaret etmişti. Carleen Theo'ya olan ilgisini bırakıp tam karşıya baktığında donakaldı. Birkaç saniye adım atmak ile atmamak arasında düşüncelere daldı. Adımını attığında ise ne yaptığının farkında dahi değildi. Çoktan karşısındaki devasa ve mükemmel yaratığın büyüsüne kapılmıştı. Sakince ve minik adımlarla tam karşısına gelecek şekilde yürümeye devam etti. 

Arıes kan kırmızısı gözlerini Carleen'e dikmişti. "Carleen fazla yaklaşma!" kalın ve emir içeren sesin sahibine döndü Carleen. Aragon baştan aşağıya ağır askeri zırhlarla kaplıydı. Zırhının yaka kısmında simsiyah ve dümdüz bir pelerin aşağıya doğru sarkıyordu. Oldukça iri bir adam olan Aragon'un daha ne kadar büyük gözükebilir diye düşündü. 

Giydiği zırh Aragon'u daha büyük biri yapmıştı. Kendini aslanın ağzında olan küçük bir kuş gibi hissetti. Sırtında nerdeyse Carleen kadar olan kılıcı takılıydı. Kabzasını boynunun arkasından görebiliyordu. O da simsiyahtı. Her zaman önlerine düşen siyah saçlarını hafif arkaya itmişti. Carleen onun yanında basit biriydi. 

Aragon'un duruşu, kıyafeti, asaleti bir yana sadece görünüşü bile muazzamdı. Carleen ise olabildiğince sade ve gösterişsiz bir insandı. Kendisinin kısa bir süre de olsa çirkin olduğunu düşündü. Aragon onu süzen kızdan yine rahatsız olmuştu. 

Carleen her ona baktığında kendini canavar gibi hissediyordu. Kızın ona bakışında öyle bir şey seziyordu sanki. Onu umursamıyormuş gibi yapmaya karar verdi ve Arıes'in yanına gitti. Küçük bir başını okşamadan sonra ejderhasına bindi. "Theo yardım et Carleen'e."

EJDERHA CADISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin