BÖLÜM 32 : KATİL

558 76 7
                                    

Carleen'in gözlerini ayırmadığı tek kişi Gale'di. Çevresindeki sesler adeta hiç var olmamış gibiydi. Herkes bulanıktı ve tek net olan Gale'di. Başka hiçbir şey duymuyor kimseyi görmüyordu. Odağında tek bir kişi vardı. Sesi zihninde yankılanıp duruyordu. 

Ne geri ne de ileri hareket edemiyordu. Askerlerin ne yaptığını, Dunya ile Theo'nun nasıl olduğunu kimin ona nasıl baktığını bilmiyordu. Zihni tamamen boştu. Düşünemiyor, hareket edemiyordu. Gözleri kararmaya başlamıştı. 

Carleen nefes alamıyordu. Nasıl nefes alınacağını unutmuştu. Ne yapması gerekiyordu nefes almak için? Kendi korkusu yüzünden kendini boğuyordu. Gözleri iyice bulanıklaşmıştı, ayaklarının üzerinde durmak ona işkence gibi geliyordu. Bilincini kaybetmek üzereydi. Kendini uçsuz bucaksız bir okyanusun derinlerine doğru gittiğini hissediyordu. 

Gittikçe aydınlığı, ışığı kaybediyordu. Ona doğru uzanamıyordu. Yüzünün morardığını düşündü, vücudu soğumuştu. Ne çırpınabiliyor ne çığlık atabiliyor ne de kısık bir sesle bile yardım isteyebiliyordu. Birinin ona yardım etmesini, ışığını kaybetmeden ona nefes almayı hatırlatmasına ihtiyacı vardı. Çünkü Carleen ölmek istemiyordu. 

Carleen ilk defa ölümden çok korkuyordu. Yaşamak istiyordu. Ama Carleen yaşamın en temeli olan nefesi dahi almayı beceremiyordu. Bayılacağını düşündü. Kimse onun nefes alamadığını çözemeden öleceğini düşündü. İçinden yardım çığlığı atıyor, fırtına koparıyordu ama kimse onu duymuyordu. Kimse onun nefes alamadığının dahi farkında değildi. 

Nefes almalıydı! Nefes almalıydı! Ölümü kendi ellerinde mi olacaktı? Nefes almalıydı ama yapamadı. Carleen nasıl nefes alacağını hatırlamıyordu. 

 Daha ne kadar ayaklarının direneceğini bilmiyordu. "Carleen, sakin ol ve yavaş yavaş nefes al. Aferin böyle devam et. Yavaş yavaş, al ve ver. Devam et Carleen." İşittiği sesi dinleyip uygulamaya çalışıyordu. Başarıyordu da. Bilinci yavaş yavaş yerine gelmeye başladığında omzundaki eli hissetti. Ona fısıldayan, onu rahatlatan kişiye baktı. 

Gözleri hala bulanık olsa da yanında ki ihtişamlı adamı tanımıştı. Eli hala Carleen'in omuzunda yanındayım dermişçesine bir güven vermeye çalışıyordu. Simsiyah gözlerini direkt Gale'in gözlerine dikmişti. Öfkesi yüzünden okunan bu adamın dağılmış siyah saçları gözlerinin önüne düşse de gözlerinde ki gücü iliklerine kadar hissetmişti. 

Aragon'a bakıyordu Carleen. Hala nefes alıp vermesini kontrol edemiyordu. "Carleen, odaklan. Nefes almanı kontrol et. Ben yanındayım. Kimse sana zarar veremez." Gözleri hala Gale'in üzerindeydi ve sadece Carleen'in duyabileceği bir sesle konuşuyordu. 

Duyduğu kelimelerle Carleen güçlü bir nefes aldı. Sırtını dikleştirdi. Bedeni titrese de güçlü durmaya çalıştı. Gale'in küçümseme ve öfkeyle karışık bakışlarına maruz kalan Aragon'a baktı. Aragon'un gölgesinin bile Gale'i paramparça edeceğini düşündü. 

Aragon'dan yayılan gücü ve korkutucu aurasını herkesin hissettiğine emindi. Bu durumdan etkilenmeyen tek Carleen'di. Korkmanın tam aksine o kendini güvende hissediyordu. Güvendeydi. Asıl korktuğu Aragon değildi. Gale ve onun anlattıklarından sonra olacaklardı. Çıkmazdaydı. Kaçışı yoktu. Burada ki bütün insanlar Carleen'in gerçek kimliğini öğrenecekti. O zaman da Aragon onu koruyacak mıydı? Carleen suçsuzdu. 

Masumdu o, kimsenin canını incitemezdi o. Yine de onun da kendi hakkında bilmediği onlarca soru vardı. Gale'in bunu kullanıp, insanlara ne anlatacağını tahmin ediyordu. O zaman da Aragon, Carleen'i dinler miydi? Onu korur muydu? 

EJDERHA CADISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin