BÖLÜM 17 : DİLENEN ÖZÜRLER

651 71 2
                                    

Carleen'in ağlamaktan yorulmuştu artık. Göz yaşı akmıyordu. Gözlerini kapatmış ve derin derin nefes alıyordu. Kraliçe hala sarılmayı bırakmamıştı. Başını okşuyor ve sıkı sıkı sarılıyordu. Bu halinden memnundu. En son ne zaman biri böyle içten sarılmıştı. Sevgiye muhtaç biriydi. Yeniden doğmuştu ve  sanki biri onu annesinin kucağına vermişti. Ama daha fazla devam edemezdi. 

Bu gerçekle karışık yalanından elde ettiği kısacak bir sevgiydi. Oysaki gerçekleri öğrenselerdi, Carleen'den korkup kovmuşlardı ya da Gale'e teslim etmek için çoktan hazırlıklara başlamışlardı. Fakat Carleen bencil olmak istiyordu. Tek bir seferlik bencil olup yalan söylemek ve bununla beraber tıpkı şimdi ki gibi sıcak ve şevkatli kolların arasında olmak istiyordu. Bencilliğini fazla uzatmak da istemiyordu. Karşısındaki kraliçeydi.  Kraliçeden ayrılmak için kıpırdadı ve hafifçe uzaklaşmaya başladı. Kafasını kaldırdığında gördüğü şeyden dolayı şaşırmıştı. Ağlamaktan kızarmış gözlerle karşılaştı. Neden kraliçe de ağlamıştı? Bu kadar içten üzülmesini beklemiyordu. Gerçi sarılmasını da beklemiyordu. 

"Ben.. ben özür dilerim. Sizi ağlatmak istememiştim. Lütfen beni bağışlayın."Kraliçe karşısındaki kızın nazik davranışına ne cevap vereceğini bilmiyordu. Böyle acı dolu günler , aylar hatta belki yıllar geçirmiş bu kızı nasıl bağışlayabilirdi? Ne yapmıştı ki bağışlamalıydı? Asıl o kraliçeyi bağışlamalıydı, yaşayan binlerce insan bağışlanmak için yalvarmalıydı. Ona yardım edemedikleri için, kurtaramadıkları için, çığlıklar içinde acı çekerken kimse elini uzatmadığı için, şu an bile korkup, tir titrerken onu hainlikle suçlamak üzereyken kimse Carleen'i anlamadığı için af dilemeliydi. 

Aynı şeyleri de yaşamamış mıydı Kraliçe. Nasıl olmuştu da anlamamıştı? Kraliçe olmak onun kalbini mi zincirlemişti? Korkuyordu. Bir gün yaşadıklarını unutup, kötü olmaktan ölesiye korkuyordu. Şaşkın bir ifadeyle yüzüne bakan kıza gülümsedi. Saçını okşadı yavaşça. 

Ürkütmeden. "Carleen, sen benden özür dilememelisin. Sen kimseden özür dilememelisin. Ben özür dilerim. Herkese yetecek bir güç varken elimde sana yardım edemediğim için. Beni bağışlar mısın?" Carleen duyduklarından emin olmaya çalışmıştı. Lux Krallığının Kraliçesi Laura ondan bağışlanmayı istemişti. Bu kendi krallığında asla olamayacak bir olaydı. Ne diyeceğini dahi bilmiyordu. Gerçekten de bu kadında zerre kötülük yoktu. Daha ilk girişinde kraliçenin kalbinin saflığından dolayı parladığını düşünmüştü. 

Haklıydı. "Efendim, ben kimim ki bağışlayayım sizi. Hem nereden bilecektiniz ki? Ne sizi ne de başka birini suçlamıyorum ben." kraliçe elini saçlarından çekti. "Ben bilmeliydim ama bilemedim. Senin için kim bilir nasıl zor zamanlardı? Bunun için herkese öfke duy demiyorum. Ama beni bağışla. Bugünden itibaren senin için elimden gelen her şeyi yapacağım. Acını unutturmasa da hafifleteceğinden eminim." kraliçenin kelimeler ağzından dökülürken hep tebessüm ediyordu. 

Yaşav ve tane tane konuşmuştu. Sanki Carleen'i incitmek istemiyordu. "Siz nasıl uygun görürseniz." en iyi bu şekilde toparlayabilirdi. Bir kraliçeyi bağışladım demek ona ağır geliyordu. Üstelik yalan söylemişti. Kraliçe bilseydi dahi onu Gale'den kurtaramazdı. "Dean, Carleen'e eşlik et. " diyip ayağa kalktı. 

Tahtına doğru yürümeye başladı. Kalbinin ne kadar ağır olduğunu hissetti. Geçmişi hatırlamıştı Laura. O zamanlar da onun da istediği tek şey sıcacık bir  kucaktı. Bu yüzden vücudu ondan istemsizce hareket etmişti ve bir anda kendini Carleen'e sarılırken bulmuştu. "İzninizle." Carleen, düşüncelere dalan kraliçenin arkasından izlemiş ve çıkmak için kibarca izin almıştı. Saray için aldığı görgü dersleri sayesinde belki kraliçenin kalbine bu kadar derin dokunabildim diye düşündü. Dean'ın arkasından yürümeye başladı tekrardan. Büyük girişten çıktığında sanki omuzlarından koca bir yük kalkmıştı.  Askerlerin yanından tekrar geçti. Ağlamak biraz rahatlasa da gerginliği hale geçmemişti. 

EJDERHA CADISIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin