Carleen yatağında bir sağa bir sola dönüyordu. Sabaha kadar uyuyamamıştı. Kalbi hala çok hızlı atıyordu. Derek'e gördükten sonra ne yapacağını bilememişti. Anında tanımıştı, koşup sarılmak iyi olduğu için mutlu olduğunu söylemek istemişti.
Gale'i bir saniyeliğine dahi olsa unutmuştu. Ama bedeni hareket etmemişti o an. Bu konuda mutluydu. Bedenine borçlu hissetti çünkü Derek onu tanımamıştı. Bütün gerginliği yüzünden okunsa da Carleen'in o da Derek'i tanımıyormuş gibi davranmıştı.
Tuhaftı, çocukluğunu berebar geçirdiği adamın onu tanımamasına imkân dahi verememişti. Özellikle Derek'in ona sert bakışlarından sonra kesinlikle tanıdığını düşünmüştü fakat tam aksine Derek tanımamış, selam vermişti.
Hemen gözlerini çevirip Aragon'a odaklanmıştı. Aragon sertçe gece gece kız kardeşi ile gezinmesinden rahatsız olduğunu dile getirmişti. Carleen'in o zaman kalbi acımıştı. Babası yüzünden hiçbir zaman sevilmeyen bir çocuk olmuştu Derek. Üstelik onu kimsenin istemediği bir yere gelmişti. Aragon'a kızıp Derek'e bağırma demek istemişti ama hiçbir şey yapamadı. Onu tanımayan bu adam karşısında bir yabancıydı.
Halbuki Carleen çektiği onca acının yanında asla Derek'in yüzünü unutmamış, onun nasıl olduğunu, iyileşip iyileşmediğini, yaşayıp yaşamadığını, mutlu mu değil mi? bunları hep düşünmüştü. Ona verdiği zarar yüzünden yılları geçse de işkencelere maruz kalsa da bunların hiçbirinin suçlusu Derek değildi. O da çocuktu.
Baygındı ve onu asla dinlemeyen hırslı bir babası vardı. Onu desteklemeye çalışsa da asla beceremeyecek hasta bir annesi vardı. Yapayalnızdı Derek'te. Acaba Carleen'i kurtaramadığı için ya da onu bulamadığı için çok canı yanmış mıydı?
Bunları düşünerek yıllarını harcamıştı fakat o çocuk onu tanımamıştı. Bilemiyordu. Düşünmeden edemiyordu. Ne yapmalıydı? Yataktan kalktı. Emin olmak istiyordu. Gerçekten Derek onu tanımamış mıydı? Evden çıktı, kraliyet ailesinin evine yürümeye başladı. Nasıl girecekti? Gerçi girse kimse ona bir şey demezdi. O Aragon'un himayesindeydi.
Kimse onu sorgulayamaz, zarar veremezdi. Tek düşüncesi Derek'i görmekti. Direkt kraliyet ailesine giderek çok şüpheli davranıyordu belki de. Eğer tanırsa, hatırlarsa ve her şeyi açığa çıkarsa ne yapmalıydı? Umrunda değildi. Bunca zaman çektiği onca acıya annesini, babasını, Derek'i bir gün görebilmek adına dayanmıştı. Ve o zaman gelmişti.
Hayaline kavuşmuştu ama şartlar sağlanmış değildi. Kafası ağrımaya başladı. Hissettiği yoğun stres sürekli bedeninde büyük ağrılara sebebiyet veriyordu. Şimdiki gibi başı o kadar çok ağrıyordu ki midesine vuruyordu. Midesi bulanıyordu. Bayılacak gibi hissediyordu.
Zayıf bünyesine lanet okudu. İlk defa kendisine lanet okudu. Bu kadar kolay pes edemezdi. Emin olmalıydı. Carleen kraliyet ailesinin evine gelmişti. Durdu, derin bir nefes aldı. Bahanesi yoktu. Biri ona neden geldiğini sorsa sebebi yoktu. Umursamadı.
Derek'i görmek istiyordu. Kardeşiydi o çocuk. Özlemişti. Ailesini deliler gibi özlemişti. Yürümeye devam etti. İçeri girdi. Nereye gitmeliydi? Derek neredeydi? Hangi odadaydı?
Sorularının yanıtı hakkında hiçbir fikri yoktu. İlerledi. Yemek salonunun kapısının açık olduğunu fark etti. Göz ucuyla bakındı. Masa hazırlanmıştı. Servis için bekleyen hizmetçileri gördü. İçeride sadece Aragon ve kral vardı. Diğerlerini de bekliyorlar diye düşündü Carleen.
Belki üç kraliyet mensubu konuşacaktı. Politik bir evliliğin sürecini takip eden ve sorumlu olan üç kişi. Derek, Kral ve Aragon. Bekledi Carleen. Kimse yoktu. Neden yoktu? Derek ne zaman gelecekti? "Düğünü iptal edeceğim. Son kararım bu." Carleen, kralın konuşmasıyla içeriyi dinlemeye başladı. Ne kadar görkemli bir adam diye düşündü. Düğünü neden iptal edecekti? Ertelemekten mi bahsediyordu?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EJDERHA CADISI
FantasyYüzlerce yıl önce ejderhaların kraliçesi DRAKEN insanoğlunun masumiyetini korumak için yemin etti . Bunun için koruyucuları yarattı. İnsanoğlunu koruyacak ejderhaları... İnsanoğlu ise kendine bağlı ejderhaların kraliçesinin yeminini kana buladı. D...