Medya: Sevda
⫷ 𝕐𝔼ℝ𝔸𝕃𝕋𝕀 𝕊𝔼𝕍𝔻𝔸𝕃𝕀𝕃𝔸ℝ𝕀 ⫸
Dilinin ucuna kadar gelen tüm küfürleri gerisin geri göndererek yutkundu ve durdu genç kız. Az önce vücudunun her bir hücresinde kol gezen o hummalı korku yüreğini yerinden söken bir heyecana dönüşüvermişti. Kulağına dolan bu pürüzsüz sesin sahibi o kara gözlerin sahibinden başkası olamazdı. Olmamalıydı. Usulca ona doğru döndü ve görmek istediği o gece karası gözler ile karşılaştı.
"Henüz bir insana saldırdıkları görülmedi."
"Anlamadım?"
"Köpekler diyorum. Sanki her an saldıracaklarmış gibi tetikte yürüyorsun."
Kızın gözleri artık köpekleri görmüyordu. "Buralarda oturduğunu bilmiyordum."
"Ben de senin buralarda oturduğunu bilmiyordum," dedi Alpan ama Emre kardeşinden aldığı bu bilgiyi çoktan ona paslamıştı bile.
Sevda gülümsedi. Gözlerinde vuku bulan utangaç bir ifade ile "Olur," dedi. "Yürüyelim."
Birlikte yürüdüler. O kısacık yolu biraz olsun uzatabilmek için kaplumbağa adımları ile ilerlediler.
"Nereden geliyorsun?" diye sordu Alpan çekinerek.
"İşten çıktım, eve gidiyorum."
"Çalışıyor musun? Bilmiyordum."
"Bugün başladım."
"Nerede?"
"AVM'de. Bir mağazada."
"Üniversite?"
"Belki seneye."
"Hayırlısı."
"Sen peki? Okuyor musun, çalışıyor musun?"
"Benim okul bitti."
"Öyle mi? Ne okudun?"
"İşletme."
"Ee, şu an ne yapıyorsun?"
Bir an ne cevap vereceğini bilemedi Alpan. Birkaç saniye düşündükten sonra "Özel bir şirkette çalışıyorum," deyiverdi.
Yolun sonuna vardıklarında, yalanların da sonu gelmişti.
"Bana eşlik ettiğin için teşekkür ederim güzel kız."
"Asıl ben teşekkür ederim. Köpeklerin arasından nasıl geçeceğimi düşünüyordum."
"Hiç korkma. Bir şey yapmazlar. Ama istediğin zaman beni arayabilirsin. Sana her zaman eşlik edebilirim."
Alpan yaptığının yanlış olduğunu düşünse de, ona numarasını verdi. Hızla ona doğru çekiliyor ve buna engel olamıyordu.
Evine geçip birkaç saat dinlendikten sonra Ateş'e mesaj attı. "Hadi hazırlan, seni almaya geliyorum." Aynı zamanda kız kardeşi Ayizi'den bir mesaj geldi.
"İçin rahat etsin abi. Biz Ali'yle ayrıldık."
Gider gitmez neden ayrıldıklarını anlayamasa da o an içine bir ferahlık çöktü. Arabasını çalıştırıp yola koyulduğunda kardeşini aradı. Genç kızın sesi ağlamaklı geliyordu. Onu biraz teselli etti ancak Ateş arabaya binince telefonu artık kapatmak zorunda kaldı.
Saat gece yarısını geçmişti. Yaklaşık yirmi dakika sonra Beyaz Melek binasının önündelerdi. Arabadan inip girişe doğru yürüdüler.
"Aç bakalım şu kapıyı Ateş."
Ateş maymuncukla kapıyı açtı ve ellerine silahlarını alıp dikkatlice içeriye girdiler. Işıklar sönüktü. İçeride hiç ses yoktu. Önce etrafı kolaçan ettiler. Sonra ışığı açtılar. Serhat'ın dediği gibi büyük bir odanın içindelerdi. Ortada büyük bir masa ve etrafında sandalyeler vardı. Masanın üzerinde bir laptop duruyordu. Bir projeksiyon ve tam karşısındaki duvarda ise bir beyazperde...
Alpan, laptopun kapağını kaldırıp düğmesine bastı. Flash belleğe yükledikleri bir şifre kırma programı ile laptopu açarken "Çok sıcak bu," dedi. "Daha yeni kapatıp çıkmışlar."
Gördüğü bütün dosyaları cebinden çıkardığı başka bir flash belleğe kopyaladı. Sonra rastgele birkaç dosyaya tıklayarak dağlarda çekilmiş PKK kamp fotoğraflarına ve PKK filmlerine baktı.
"Demek bunları izletiyorlar çocuklara."
İnternetten Türk bayraklı İstiklal Marşı videoları indirip diğer bütün filmleri Laptop'tan sildi.
"Açtıklarında güzel bir sürprizle karşılaşacaklar," dedi muzipçe gülerek.
Ateş de güldü. "Bir kalksana, ben şu Windows açılış şifresini öğreneyim. Merak ettim."
Alpan kalktı, yerine Ateş oturdu. Flash belleğe daha önceden yazdırdıkları bir başka program ile Find Password yaptı. Program çeşitli algoritmalar kullanarak şifreyi yaklaşık on saniyede buldu. PK1004
"PK, belli ki PKK," dedi Alpan. "10 da buranın plakası. 04 neresi idi Ateş?"
"Ağrı," dedi Ateş.
"O zaman bunların başı bir Ağrılı."
"Lan!" dedi Ateş gözlerini açarak. "Azat Ağrılı."
"Siktir!" dedi Alpan. "Yok ulan, o olamaz. Burada çoluk çocuğu alet ediyorlar. Onun çocuklara karşı zaafı var. Kesinlikle o olamaz. Onun sadece soyadı Ağrılı."
"Kendisi de Ağrılı."
"Yok yok. O değildir."
"Dur bakalım, bu laptop kime aitmiş?"
Bilgisayarı açarken boot ekranına girdikleri için giriş ekranında çıkan kullanıcı adını görememişlerdi. Ateş, görev yöneticisini açıp Windows kullanıcı adına baktı. Kullanıcılar sütununun altında yazan isim, Azat Ağrılı'ydı.
"Siktir!" dedi yine Alpan şaşkınca ekrana bakarken. "Nasıl olur lan, nasıl?" Gözlerini kapatıp eliyle alnını ovaladı. Azat akla hayale gelmeyecek her türlü pisliği yapardı ama çocukları bulaştırmazdı. Alpan bilirdi onun zaaflarını. Bu işte başka bir iş vardı. Buna emindi.
"Bak, bu şimdilik aramızda kalsın Ateş," dedi. "Müdüre şimdilik bundan bahsetmeyeceğim. Önce bir kafamı toplamam lazım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YERALTI SEVDALILARI
General FictionYarı sarhoş yarı aşık evine döndüğünde öylece yatağa serdi yorgun bedenini. Odası karanlığa gömüldüğü an gözleri gönül tapınağının duvarlarına genç kızın güzel silüetini çizmeye başlamıştı bile. Kapısında tıpkı bir koruyucu gibi durarak içeriye kims...