Bir hafta sonra eşyalarımızı toparlamaya başladık. Ben Dilaranın evinde kalıyordum. Ayrı bir ev tutmuştu ailesiyle araları hiç iyi değildi. Artık 18 yaşındayım ve onların sığıntısı olmak istemiyorum diyordu. Bugün gelmiştim evime ama o eve girmek istemiyordum.
O evde hem ailemin hatıraları vardı hem de ruhum o evde ölmüştü. Belki de gitmek en iyi seçim olacaktı. Belki de unutacaktım onu. Artık o diye bahsediyordum çünkü adını ağzıma aldığımda acı çekiyordum ama hislerimi yüzüme yansıtamıyordum. Benim ne hissettiğimin ne önemi kalmıştı ki artık. Kimin için önemliydi bu?
Eve geldiğimde boğazımda öyle bir acı hissediyordum ki. Sanki ilk günkü gibi. Beni bırakıp gittiği gün gibi. Sahi aklına geliyor muydum.
Rastgele yolda yürürken birden geleyim aklına. Boğazın düğüm düğüm olsun. İçin sızlasın. Ama ağlama. Ağlayamayacak kadar yansın için. Benim içim nasıl yandıysa.
Yatak odasına kıyafetlerimi almaya girdiğimde. Onun kokusu geldi burnuma ağlayamıyordum burnumun ucu yanıyordu. Ama yüzümde tek bir ifade yoktu. Telefonumun sesiyle sessizlik bozuldu. Arayan Sametti. Açtım hemen.
"Senemim hazırsan geliyorum"
"Hazırım"
Sesi o kadar heyecanlı çıkıyordu ki onları bu kadar heyecanlı görmek beni biraz da olsa mutlu ediyordu. Salih hariç tabi. Hiç içine sinmiyordu gitmek sırf ben gitmeyi kabul ettim diye geliyordu. Salih biraz daha sağlıklı düşünüyordu aslında bende öyleydim önceden ama şimdi değil...
Çok geçmeden Samet bir arabayla gelmişti. Hiç sorgulamadım bu araba nereden geldi diye. Merak da etmiyordum açıkçası. Havaalanına doğru yola çıktık. Dilara ve Samet o kadar mutlulardı ki. Salih değildi ama onu buna iten bendim ve kendimi suçlu hissediyordum. Ama onlardan ayrılamazdım. Onlar benim bu hayattaki tek dostum, ailem kısacası herşeyim.
Havaalanına ulaştık. Kısa bir süre sonra uçak havalanmaya başladı. Yanımda Salih oturuyordu arkamızda ise Dilara ve Samet. Mutlulukları gözlerinden okunuyordu. Salih ve benim sesim çıkmıyordu. Ben Diyarbakırı hiç gelmemek üzere terk ediyordum. Hayallerimi, geleceğimi, umutlarımı her şeyimi bu şehirde bırakıyordum. Hatta ruhumu bile bırakıyordum. Sadece bedenim gidiyordu uzaklara.
Çok geçmeden ulaştık İstanbul'a önce Veysel Korkmaz bizimle bir görüşme yapacaktı. Onun için gelmiştik İstanbul'a. Bizi siyah bir araba karşıladı sanki tanıyordu bizi. Arabaya bindik Salih korkuyor gibiydi ama ben korkmuyordum. Kafamı cama yaslayıp dışarıyı seyretmeye başladım. İstanbul çok güzel bir şehirdi.
Çok geçmeden büyük bir binanın önünde durduk. Samet inmemizi işaret etti gülerek. Arabadan indik bina öyle büyük öyle güzeldi ki. Asansöre bindik en üst kata geldiğimizde Veysel bey sizi toplantı salonunda bekliyor dedi sarışın ve güzel bir kız. Hemen odaya gittik.
Arkası dönük masanın başındaki koltukta oturuyordu. Şimdiden anlaşılıyordu ne kadar güçlü olduğu. Saçları beyazlamıştı sanırım 45 50 yaşlarında vardı. Tam kestiremiyordum. Sonra koltuğuyla bize doğru döndü. Hafif tebessüm ederek bana baktı. Baştan aşağı süzdü. Rahatsız olmuştum.
"Oturun" dedi.
Hemen masadaki yerlerimizi aldık ve hiç uzatmadan konuya başladı Veysel bey.
"Buraya ne için geldiğinizi biliyorsunuz. Çok yakın korumam çok hasta ve Sametin iyi bir çocuk olduğunu söyledi. Ben de hemen görüştüm oda sizin de çok güvenilir olduğunuzu söyledi. Uzatmıyorum lafı Bir yıl sonra beni canınız pahasına koruyacaksınız. En yakın korumalarım sizler olacaksınız. Rusya'ya gideceksiniz ve orada her türlü eğitim alacaksınız. Ondan sonra buraya gelip benim yanımda çalışacaksınız"
Sonra tehditkar bir ifadeyle söze tekrar başladı.
" Eğer ihanet etmeye kalkarsanız bunu canınızla ödersiniz. Şimdi iyi düşünün ve ona göre cevap verin. Bundan sonra geri dönüşü olmaz çünkü. Şimdi önünüzdeki sözleşmeyi okuyun ve imzalayın."
Salih emin olmayan gözlerle bana bakıyordu. Bende başımı onaylar şekilde salladım. Korkmaması için onu rahatlatmam gerekiyordu. Önce sakince maddeleri okudum. Açıkçası hiç korkmuyordum önceden olsa çok korkardım ama ben eski ben olmaktan çıkmıştım. Ölmekten korkmuyordum yaşamak için bir sebebim yoktu çünkü. Samet ve Dilara hiç düşünmeden imzalamıştı. Biz de kısa süre sonra imzalamıştık.
"Şimdi sizi iki saat içinde uçağa bindirecekler ve Rusya'ya gideceksiniz orada herşey hazır sizi bekliyor. Hemen her konuda eğitim alacaksınız. Kusursuz olarak gelin bana" dedi. Hafif sırıtarak bana bakıyordu çok rahatsız edici olmaya başlamıştı ama çok da takmıyordum.
Bizi uğurladıktan sonra yine aynı arabaya bindik. Salih hemen Samete gözünü dikerek
" Nereden tanıyordu bu herifin koruması seni de isimini vermiş"
"Akrabamız oluyordu hatta iki yıl onun internet kafesinde çalışmıştım oradan tanıyor ve çok seviyor beni. Bende şaşırdım başta ama sonra çok da umurumda olmadı. Sonuçta böyle bir fırsat geçmez bir daha elimize."
" Bence de" dedi Dilara.
Onlar biraz daha konuşurken denizi seyrediyordum. O kadar güzeldi ki içimi rahatlatıyordu. Kalbimdeki acıyı alıp götürüyordu sanki. Çok geçmeden havalimanına geldik ve uçağa bindik.
Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı olamazdı...
Umarım beğenirsiniz ama devamını okumadığınız sürece asla keyif almazsınız bu bölümler biraz sıkıcı olabilir ama ilerleyen bölümlerde anlayabilmeniz için böyle olmak zorunda.
Bu arada karakterlerimiz hakkında ne düşünüyorsunuz? :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEL (+18)
Romance"Güven bana" "Kimseye güvenmediği kadar güveniyorum sana" İlk defa teslim olmuştum ona karşı. Onun olmak istiyorum. Her dokunuşuyla kendimden geçmek istiyorum. Öyle de oluyordum....