Kaptanın komutuyla kemerlerimizi taktık. Bilmiyorum neden ama Mehmet'in gözlerinde daha önce görmediğim bir şey vardı. Ne olduğunu bende bilmiyordum ama öyleydi. Onu affetmiştim işte neydi gözlerindeki bu hüzün.
Bizim için ayrılan arabaya bindik. Deniz kenarına gelip bizim için ayrılan yata binip denizin ortasına yapılmış büyük bir ev vardı. Gerçekten insanı o kadar çok büyülüyordu ki. Tam kafa dinlemek için yapılmıştı işte. Bi dakika ya burada sadece bir tane ev var. Hepimiz aynı evde kalmayacağızdır umarım. Mehmetle ben ayrı bir evde kalsak olmaz mıydı acaba.
Mehmet demişken uçaktaki olan şeyden sonra üzerimizi giyip koltuklarımıza oturduk. Ondan sonra benimle konuşmadı. Göz teması bile kırmadı benimle. İstemeden bir şey mi yaptım diye düşünmeden edemedim. Neydi gözlerindeki acı, pişmanlık neydi onu böyle üzen. Bana karşı kullandığı kelimeler miydi.
Yattan inip denizin üzerine bir iskeleye yapılan kocaman eve geldik. (evi merak ederseniz kapak fotoğrafına bakabilirsiniz.) Eve girip hepimiz odalarımızı seçtik. Mehmetin odası hemen benim odamın yanındaydı. Bunun bir tesadüf olmadığı kesindi. Dilaranın başının altından çıkmıştı.
Odama girip hemen üzerimdekilerden kurtuldum. Tamamen cam olan deniz manzaralı kısmın önünde duran jakuziyi doldurup tüm yorgunluğumla bıraktım kendimi içine. Çok yorgun hissediyordum. Mehmet neden öyle yaptı bana söyledikleri için pişman olmasını anlıyorum ama onu affettim. Üzülmesini gerektirecek bir şey yoktu ki.
Biraz daha düşündükten sonra bedenimi uykunun şefkatli kollarına bıraktım.
Yüzüme vuran günbatımı güneş ışınlarıyla gözlerimi açtım. Önce çok güzel manzarayı izledim biraz sonra bir ses beni manzaradan alıkoydu.
"Güneydın güzelim. " Diyerek yatağın üzerinde, dirsekleri dizinin üzerinde elleri çenesinde birleşmişti. Hayranlıkla bakıyordu bana. Hangi durumda olduğumu hatırladım bir anda. Çıplaktım! Utanıyor muydum hayır tabi ki. Ama Mehmet öyle bir bakıyordu ki biraz daha kendimi tutamazsam çok kötü şeyler olabilir.
Ayağa kalkıp yanıma doğru geldi. Jakuzinin önüne eğilip dudağıma bir öpücük kondurarak konuşmaya başladı.
"Yemek hazır aşağıda bizi bekliyorlar hayatım. " Dedi gülümseyerek. Gülümsemesi içimi kıpır kıpır ederken ben de gülümsedim. Tamam dercesine başımı salladım. Ama odadan çıkmak yerine odada bulunan beyaz koltuktaki yerini aldı. Ayağa kalkıp tüm çıplaklığımı gözler önüne serdim. Hemen kenarda bulunan havluyu alıp bedenime sardım. Mehmete baktığımda kendine hakim olmak için dişlerini sıkıyordu.
Kendine hakim olması için hiçbir gerekçe yoktu. Olmasın hakim falan. Bitsin bu hasret. Tatil boyunca hiç yanımdan ayrılmasın. Hasret böyle dinmez ama yine de hiç gitmesin yanımdan.
Havluyu bedenime sarfıktan sonra. Mehmete doğru yöneldim. Her hareketimi hiç kaçırmak istemeden izliyordu. Hiç düşünmeden üzerimdeki havluyu indirip Mehmet'in kucağına oturdum. Kendini tutmak için kendini çok kasıyordu. Belirginleşen damarlarından belliydi.
Ellerimi ensesinde gezdirip ensesin. Yavaş dil darbeleriyle emmeye başladım. Üzerindeki tişörtü indirip bir kenara fırlattım sabırsızlıkla. Üzerimdeki yerini tamamen aldığımda dudaklarımızı birleştirdim.
Dokunuşları insanı çileden çıkarır dercedeydi. Öpüşleriyle tekrar doğuyormuş gibi hissediyordum. Elleriyle belimi kavrayıp beni kendinden uzaklaştırdı. Ne oluyor dercesine baktım ona. Yine aynı yüz ifadesi. Neydi böyle bakmasını gerektirecek şey.
"Bizi bekliyorlar hadi inelim. Sen giyin ben çıkıyorum." Diyip kalkıp gitti. Arkasına bile bakmadı. Ne oluyordu. Üzerimi giyinip aşağıya indiğimde yemek hazırlanmış beni bekliyorlardı. Mehmet tüm akşam yemeği boyunca yüzüme bile bakmadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BEDEL (+18)
Romance"Güven bana" "Kimseye güvenmediği kadar güveniyorum sana" İlk defa teslim olmuştum ona karşı. Onun olmak istiyorum. Her dokunuşuyla kendimden geçmek istiyorum. Öyle de oluyordum....