Toplantı

345 15 3
                                    

Öğlene yakın masamdan kalkıp çantamı elime alıp kapıya yöneldim. Japonlarla olacak görüşmeye Salih bir de ben gidiyorduk şirketi temsilen. Dilara bugün kendi şirketindeydi. Kışa yaklaştığımız için sonbahar- kış defilesi vardı. Onun için bu sıralar çok sıkı çalışıyordu. Çok da güzel işler çıkarıyordu. Ayrıca defilede giymemiz için bize de ayrı kıyafetler tasarlıyordu.

Kapıyı açıp asansöre doğru yürümeye başladım. Asansörün önünde Salih ve yakışıklı bedeni beni bekliyordu. Beni görünce hemen konuşmaya başladı.

"Merhaba ben ağaç. Memnun oldum."

Söyledikleriyle gülmeden edemedim.

"Yaa dalga geçmesene. Arasaydın gelirdim hemen. "

"Hiç dakik değilsin bu arada. "

Utanarak "Japonlar bizi bekliyordu sanki. " Dedim.

"Ozaman buyrunuz efendim."

Asansöre binip giriş kata gelip bizi bekleyen arabalarımıza doğru yöneldik. İkimizin arabası da hazır bekliyordu.

"Bugün hiç araba kullanasım yok birlikte gidelim." Dedi Salih.

Şaşırarak." Hay hay efendim." Dedim.

Birlikte benim arabama binip yola çıktık. Salih bir şarkı açıp sessizliği bozdu.

İstanbul'un en şık restoranının önünde durduk. Valeye anahtarı teslim edip içeriye girdik. Garsonun bizi yönlendirdiği boğaz manzaralı masaya yöneldik. O an gördüğüm kişiyle bedenimdeki sinir ve şaşkınlık bir arada her an patlayabilirdi.

"Bunun ne işi var burada. Sen mi çağırdın." Dedi Salih.

"Hayır saçmalama. Hatta gelmemesi için uyardım ama bakıyorum da kendimizi güzelce ifade edemiyoruz. Biz de bildiğimiz dilden anlatırız ha. Ne dersin."

"Ben uğraşmıyorum kardeşim. İşlere engel olmasın da kalanını sana bırakıyorum. "

Yavaşça masaya doğru yürüdük. Japon yatırımcılar bizi görünce hemen ayağa kalkıp selam verdiler gülen yüzle.

"Biz de sizi bekliyorduk canım ortaklarım."

Te Allah'ım ya resmen dalga geçiyor. Ama ben bunu sana sormaz mıyım Mehmet efendi. Cevap bile vermeden yerimize oturduk. Ben masanın baş köşesinde bana ayrılan yere oturdum. O gereksizin yanında oturmamak için ama pek farlı olmadı açıkçası.
Yan yana sayılabilirdi yani. Yemeklerimizi beklerken iş hakkında konuştuk. Salih Japonlara bir şey anlatırken gereksiz bana yaklaşıp fısıldayarak.

"Beni öldürecek gibi bakman Japonları korkutabilir. "

"Rol yapamıyorum kahretsin ki. İçimdeki duyguları bastıramıyorum ne yapalım. "

"Ha öldürmek gibi planların var yani."

"Hiç şüphen olmasın. Buraya gelmekle nasıl bir hata yaptığını tahmin bile edemezsin."

"Bu şirket benim de şirketim. Beni işlerden uzak tutmaya falan sakın kalkmayın. "

Beni tehdit mi etmişti o.

"Önce benimle konuşma biçimine dikkat edeceksin. Senin karşında 17 yaşındaki kız çocuğu yok. Bir daha beni tehdit etmeye kalkarsan o zaman sözde kalmaz seni gerçekten öldürürüm."

"O  zaman anlaştık. " Dedi Salih ve dikkatimi üzerine çekmeyi başardı. Japon işi hallolmuştu. Yatırımcılarla el sıkışıp Salih kapıya kadar eşlik etti ona.

Mehmetin beni süzdüğünü hissedebiliyordum ama ona bakmadan şarabımk dudağıma götürdüm.

"Gerçekten artık beni sevmiyor muun Senem. " Onu sevmediğime ikna etmiş miydim acaba.

"Ne bekliyordun sana kör kütük aşık bir Senem mi bekliyordun. "

"Hayır sadece bana öyle bakman canımı acıtıyor. Bir yabancıya bakıyormuş gibi bakıyorsun buna dayanamıyorum. Eski sen şimdiki halinden daha iyiydi keşke eskisi gibi olsan. Çok değişmişsin.  " Histerik bir kahkaha attım. Benden nasıl eskisi gibi olmamı bekleyebilirdi ya.

"Aynen ben çok değiştim. Öyle durduk yere bir sabah uyandım ben bi değişeyim dedim.  Siz sütten çıkma ak kaşıksınız yoksa Sizinle hiçbir alakası yok yani. " Şu an o kadar sinirliyim ki. Bir de utanmadan bana değiştin diyordu.

"Beni hiç anlamadın ve anlamayacaksın Senem benim sevdiğim kadın bencil değildi. Herkesin açısından bakardı olaylara. "

"Sevdiğin kadın 5 yıl önce öldü git de yasını tut. "

"Yazık gerçekten çok yazık. " Diyip masadan kalktı gerçekten bu adamı sevdiğim için kendimden binlerce kez utanıyorum.

Onun kapıdan çıkışını izlerken masadaki şarabı alıp dudağıma götürdüm .

BEDEL (+18)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin