Pazar günü saat 15:30a denk geliyordu, hızla yatağından kalktı ve hazırlandı. Silahını ve diğer eşyalarını da yanına alıp Mercedes marka aracına binip yola koyuldu. Koordinatları elindeki cihazla takip eden Ceyhun, tam 16:00da toplantı mekanının önüne geldi.
Aracın kapısını açtı ve valeye anahtarı verdi, içeri girdiğinde buranın bir gece kulübü olduğunu gördü ve afalladı. Ta ki yanına bir kadın gelene kadar.
-Masaya hoşgeldin Ceyhun bey, lütfen beni takip et.
Kadını takip eden Ceyhun, etrafı ezberlemeye çalışıyordu ve kafasında mekanı yavaşça kodluyordu. Şömine başında duran adama selam verip şöminenin bir tuğlasını ileri ittikten sonra kapı olarak kullanılmasını sağladı. Ceyhun şaşkın şaşkın etrafı izliyordı hala, içeri girdiğinde kendi toplantı masasından bile uzun bir masa görüyordu ve her sandalyesi doluydu.
Sadece ona bir yer ayırtılmıştı, yavaşça yürüdü ve sandalyesine gergin bir şekilde oturdu.
-Hoşgeldiniz Ceyhun bey.
+Hoşbuldum.
-Masamızı ilk gördüğünüzde şaşırmışsınızdır, bir sürü aile nasıl bir arada huzur içinde toplanabildiler diye. Sorumuzun cevabı basit, yüce baronumuz herşeyin üstesinden gelebilecek güce sahiptir ve bizi o kontrol eder. İşlerimiz, savaşlarımız, barışmalarımız, yurt dışı ticaretlerimiz ya da yurt dışındaki mafyalarla olan anlaşmalarımızın hepsini o görür ve denetler. Masamızın kuruluş amacı ailelerin birlik olup daha fazla iş yapmaları ve düzene aykırı hareket yapmamalarıdır bilmem anlatabildim mi, geçenki savaşınızı elbette ki duyduk. Fikret beyin cezası silah tutan elinin orta parmağının kesilmesi olmuştur, biraz daha poligonda çalışırsa açığı kapatabilir diye düşünüyorum.
Salonda kıkırdaşmalar ve gülüşmeler oldu.
+Kusurumuza bakmayın, evime gelip durduk yere bana saldırması hoş olmadı. Karşılık vermek zorundaydım.
-Anlıyorum, bu yüzden size ceza verilmedi. Bu toplantıda size, sizden önceki ailenin lideri Selim beyin yaptığı işi veriyoruz.
+Neymiş?
-Bahtiyar beyle aynı işi, tohumculuk...
+Peki...
(1 saat sonra)
Cenazesinde birçok polis memuru olan Okan, arkasında bir sürü gözyaşı bırakmıştı. Bir yandan Ertuğ, diğer yandan diğer polis memurları mezara toprak atarken Gökçe ağlıyor, annesi, babası ve kardeşleri bir yere çökmüş ailecek gözyaşı akıtıyorlardı.
Cenaze töreni bittikten sonra herkes evlerine dağıldı ve geriye en son Ertuğ ve Okanın ailesi kaldı.
-Yasmin teyze, Okanın odasında kendine ait özel eşyaları falan var mı? Soruşturma yazıları da olabilir.
+Okanımın bir sürü yazıları vardı oğlum, al anahtarı eve git bak.
-Peki.
Anahtarı aldı ve yaşlı kadının elini öpüp oradan hızlıca uzaklaştı.
Telefon çaldı;
-Alo?
+Alo amirim.
-Ne oldu Gökçe?
+Amirim nereye kayboldunuz bir anda?
-Boşver sen, sana yazdığım adrese gel.
+Tamamdır.
Eve vardığında kapının önünde Gökçeyi bekledi. Yaklaşık 10 dakika sonra Gökçe de yürüyerek oraya vardı ve hızla içeri girdiler.
-Amirim Okanın evinde ne işimiz var?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümlülerin Baronu
AksiSonunda başardım mı? Kavuşabilicek miyim sevdiklerime? Yeniden doğmak istemiyorum...