Yatağından kalktı ve içindeki yalnızlığı atmak için dışarı çıktı. Abisinin yokluğunda on sene boyunca aileye bakacaktı, tohumculuktan anlamazdı, savaş adamıydı ve silahtan anlayan en iyi kişiydi.
Dışarıda etrafı gezerken korumalar bir bir gelip sorular soruyorlardı.
-Abi Ceyhun abi gitti, ne yapıcaz şimdi?
+İşlerinize devam edin, başımızın çaresine bakarız.
Abisini hapisten kaçırmayı bile düşündü ama nafile, o olmadan bir şekilde yürütmeliydi. Ceyhunun yokluğundan fırsat bilip saldıracaklar olacaktı, masaya tamamen düşmanlardı.
Bahçede biraz gezindikten sonra kapıdan sesler duydu.
-Nereye?
+Patronunuz kim?
-Geliyor.
Sadrettin kapıya yaklaştı ve araçlara dikkatlice baktı.
-Buyur?
+Patron sen misin?
-Benim.
+İçeri girmemize izin var mı? Konuşacaklarım var.
-Ne söyleyeceksen kapıdan söyle.
+Peki... Latif ben, Latif Çolak. Masanın şeflerinden biriyim. Yakında olacak savaş için haber vermek istedim, kökünü kazıyacağım ailelere önceden haber vermek adetimdir.
-Sen kimsin ulan bizim kökümüzü kazıyacaksın!
Silahına davrandı ve arabaya doğrultup bütün şarjörü boşalttı. Arabaya birşey olmadı ve araçtan kahkaha sesleri duyuluyordu.
-Kırk fırın ekmek yemen lazım benimle savaşmak için, Ceyhuna da selamımı söyledim yakında ona ulaşır.
Kapının önünden gittiler ve malikaneden ayrıldılar.
Öfkeli bir şekilde malikaneye girdi ve Ceyhunun ofisinde çekmecelerini karıştırdı. Çekmecelerde bir sürü kağıt vardı, malikaneyle ilgili ve şehirle ilgili herley yazılıydı. Ceyhun bildiği herşeyi bir bir not tutmuştu.
Birkaç saat çalıştı ve molaya çıktı, kahve içmeye giderken bir koruma yaklaştı.
-Abi iyi misin? Odandan hiç çıkmıyorsun. Bir sorun mu var?
+İşinize bakın ve bir daha bana saçma sapan sorular sormayın. Önemli birşey varsa gel.
-Emredersin abi.
Kahvesini yapıp yudumladı ve düşünüp taşındı. Ceyhunu görmeye gidemezdi, malikaneden ayrıldığı an saldırmaları garanti olurdu. Diken üstünde hareket ediyordu.
Kahvesini bitirip odaya geçti, kapıyı kitledikten sonra gece saat 03.00a kadar çalıştı ve odadan çıkıp cephaneliğe gitti. Yanına birkaç tane uzaktan kumandalı bomba, keskin nişancı tüfeği, uzun namlulu tüfek, çift tabanca ve birkaç tane el bombası aldı. Büyük bir çantaya yerleştirdiği ekipmanlarını arabaya yerleştirdi ve iki tane çelik yeleği üst üste giyip takımını da üstüne çekti.
Soru soran korumalara cevap vermeden malikaneden ayrıldı ve Çolak ailesinin konağının yanındaki dağlık alana vardı.
Teçhizatını arabadan indirip dürbünüyle bir süre bölgeyi izledi ve kafasında planını kurdu. Kılık değiştirip konağa indi ve kimse görmeden konağın yan, arka duvarlarına bombalar yerleştirdi. Kılığını far ettirmeden teçhizat bölgesine geri döndü ve keskin nişancı tüfeğini alıp telefonunu çıkardı.
-Alo?
+Alo.
-Kimsin?
+Karadağın Sadrettini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümlülerin Baronu
ActionSonunda başardım mı? Kavuşabilicek miyim sevdiklerime? Yeniden doğmak istemiyorum...