-Kim ulan bunlar?
+Çocuklar! Yaklaşmayın silahı var!
Sabriyi boyun kilidine alıp silahı başına dayadı. Yavaş yavaş yürüyerek ahşap merdivenlerden yukarı çıktılar, eve girdiğinde Sabriyi duvara dayadı, sağ eliyle silahı ensesinde tutarken sol eliyle kapıyı kitledi.
-Ökkeşi neden kaçırdın?!
+Abi kaçırılmadım iyiyim, evim olmadığı için aldı beni Ceyhun abi.
-He? Peki, kusura bakma kardeş başını belaya sokmak istemedik. Ökkeş benim için değerli biri, işlerimin bazılarına o koşuşturur.
Bunu duyan Ceyhun Ökkeşe öfkelendi, başını hızlıca çevirip Ökkeşe çok sert bir bakış attı.
-Bana yalan söyledin. Bu işlerle bi ilgim yok dedin. Öldüreyim mi şimdi seni!!
+Abi kurbanın olayım dur! Yemin ederim farklı bi amacım yoktu. Tanımıyorum bile seni diyemezdim bişey, korktum!
-Bildiğiniz herşeyi anlatın, herşeyi!! Çeteniz var anladık, ne yapıyorsunuz?
+Peki, anlatıyorum.. Biz aile değiliz dolayısıyla silah kullanamıyoruz iznimiz yok ve başımızda baron denilen bi adam var biliyosundur belki. Uyuşturucu baronu, kartellere uyuşturucuyu satar, kartellerde bize pahalı bi fiyatla satar. Sanırım baronlarında baronu var, o kısım için pek bi bilgim yok sadece uyuşturucuyla ilgileniyorum.
-Mekanınız var mı?
+Var.
-Nerde?
+Şahande sokak kutu deposu benim mekanım.
-Tamam gidiyoruz adamlarını topla, Ökkeş sende geliyorsun.
Sadrettin sessizce yaklaşıp Ceyhunun dikkatini çekti.
-Noldu?
+Büyüdüm artık beni de al yanına, intikam almak istiyorum!
-Daha değil, zamanı gelince sende benimle geliceksin her yere, şimdilik işlerimi halledene kadar bekle.
+İstemiyorum! Bende gelicem seninle, senin yüzünden başımıza gelmeyen kalmadı bi sike yaramıyorsun!!
Ceyhun, kardeşine sert bir tokat atar ve yere düşürür.
-O çeneni kapa ve beni bekle! İşlerimi hallettikten sonra sana dövüşmeyi ve silah kullanmayı öğreticem tamam mı?!
+Siktir ulan!
Sabri ve Ökkeşi tutup öfkeli bir şekilde dışarı çıkan Ceyhun, kardeşine çok sinirlenmişti. Sadrettinin bu agresif tavırları ne annesine ne de babasına benziyordu. Öfkesini kontrol edemezse başına iş açabilirdi, Ceyhunda bundan korkmuştu.
-Güçsüz bi çetesiniz, dışardan her türlü anlaşılır bu. Mekanında adam gibi konuşabiliriz bunu, kardeşlerimin duymasını istemiyorum.
+Peki, gidelim çocuklar!
Kalabalık bir grup halinde çete evine yürümeye başladılar, yol epey uzundu ve çetenin fakirliğinden dolayı ne bir araba ne de bisikletleri yoktu. Uyuşturucuları kendilerine kullanıyorlardı.
(Yarım saat sonra)
Ellerini belinde bağladı ve etrafa dikkatlice bakmaya başladı.
-Demek burası ha? Fakir mekanı.. Harbiden güzel iş yaptığınızı düşünüyo musunuz siz?
+Elimizden geldiğince yapıyoruz bişiler. İçeri geçelim istersen?
-Geçelim hadi.
Sokağın arasındaki küçük sokağa girdiler ve Ceyhunun dikkatini etraftaki yeşil sprey çizimler çekti.
-Renginiz mavi diye biliyordum?
+Sokak bizim değil, maalesef yaptırım altındayız.
-Vahim haldesiniz..
Deponun kapısı açıldı ve içeri girdiler. İçerisi çöp dolu ve birkaç sandalyeden ibaretti sadece. Ceyhun etrafındaki çocuklara baktı, bunlar neredeyse Sadrettinin yaşındaydılar ve uyuşturucudan gözlerinin feri gitmişti. Ortada duran tozlu büyük masaya konuşlandılar.
-Evet beyler, çetenizin hali vahim ve sanırım sizi bitirmek isteyen başka bir çete var. Adınız ne ve yeşil renkli çete kim? Söz hakkı isteyin silahımı kullanmak istemiyorum.
Sabri elini kaldırdı ve söz hakkı istedi.
-Buyur Sabri kardeş, dinliyorum.
+"Tozcular" olarak biliniriz, çok bir namımız yok sadece ilk ortaya çıktığımız zamanlar esip gürlemiştik. Ekibim silahlarda üstün bi beceriye sahip ve silahlar olmadan bir hiçiz. Bu yüzden karteller bizi kısıtladı ve mahallemizi "Yeşil Ketenlilere" verdi. Sadece depomuz ve bikaç uyuşturucu paketimiz kaldı. Kendini bilen birine benzediğin için yardım edebileceğini düşünerek gelmene izin verdim, yoksa silahlı birini içeri almam bile yasak her yerden izleniyoruz.
-Tamam anladım seni.. Size bir teklifim var o zaman.
+Teklifin ne?
-Tozculara bende katılıyorum ama ne uyuşturucu satarım ne ayak işinizi yaparım. Size silah getiricem ama kullanmayacaksınız, şimdilik. Ketenlileri bitirmek sizin kartelin gözünde yükselmenizi sağlayacak. Cevabınız ne?
+Bilmiyorum.. Başımıza bir bela daha-
Çete üyeleri şiddetli bir sesle bağırır.
+Ceyhun başkan burda! Ceyhun başkan burda! Ceyhun başkan burda!
Sabri gülümsedi ve ekledi;
-Sanırım beni lider gözünden çoktan çıkarmışlar, yürütemiyordum zaten.. Çetemize hoşgeldin Ceyhun.
Sabri elini uzattı ve Ceyhunda tutup gururla sıktı. Çetenin kutlamasıyla beraber evinde dönen Ceyhun hala düşünceliydi. Büyük bir sorumluluğun altına girmiş, silahları nereden bulacağını da bilmiyordu. Şimdilik kendi silahlarından üçünü haftada bir taksit taksit verecekti. Bir yandan da oyunu düşündü, yoksa çoktan oyunun içinde miydi?
Sadrettinle bakıştılar ve Ceyhun hızla ayağa kalktı.
-Ayağa kalk.
+Ne var?
-Bi kere sözümü dinle ve ayağa kalk!
+Tamam lan ne bağırıyosun.
-Gel yanıma.
Sadrettin oturduğu sandalyeden ayağa kalktı ve Ceyhuna doğru korkak adımlarla yürüdü. Ceyhun tamamen tepkisiz ve hissiz bir bakışla Sadrettine sarıldı. Sıkı sıkı sarılıp konuşmaya başladı;
-Sen benim kardeşimsin oğlum, yanımda olursan tehlikeye atılmışsın demektir. Annemizi babamızı kaybettik ve birbirimize sahip çıkmalıyız, sen kardeşine ben ikinize de göz kulak olmalıyım anlıyor musun beni?
+Tamam be ne duygusal girdin.
Sadrettin geri çekildi ama yüzünden utandığı belli oluyordu. Ceyhun bunu fark etti ve gülümsedi.
-Her şeyi düzelticem kardeşim. Hatta tabanca talimi yaptırıcam sana bir gün, güzel bi mekan bulmam gerek. Kimsenin bizi görmemesi lazım.
+Tamam hallederiz bi ara.
Karanlık çöktü gece oldu, kardeşler yemeklerini yiyip yataklarına geçtiler. Ceyhunda masasına oturup düşünmeye başladı, sokakta gördüğü anneyle çocuk, babasıyla top oynayan kardeşler, arkadaşlarıyla vakit geçiren gençler. Ceyhun bunların hiç birini yaşayamamıştı, kardeşlerine arkadaş oldu, abi oldu, baba oldu ama kendisine yetemedi. İçindeki acı o kadar büyüktü ki ağlayamıyordu bile, acılarını es geçip sabah ne yapacağını düşünmeye başladı. Silahların hepsini uzak zamanlarda getirecekti ki çete tarafından şüphe çekmemeliydi, çeteyi geliştirirse barona o kadar yaklaşır ve sözde "oyun"dan korunabilirdi.
Şafak sökmeye başladı, artık biraz olsun uyuması gerekiyordu. Sandalyesinden yavaşça kalktı ve belini kütletti, bacakları oturmaktan uyuşmuş yorgun düşmüştü. Usulca yatağına yürüdü ve oturdu, başını martılarla dolu olan cama çevirdi ve kuşlara gülümsedi. Kendini yorgunluktan bulut gibi gelecek yatağına bıraktı ve başını koyar koymaz uyuyakaldı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölümlülerin Baronu
AçãoSonunda başardım mı? Kavuşabilicek miyim sevdiklerime? Yeniden doğmak istemiyorum...