Eymen son tabağı da masaya koyduğunda tek bir şey eksik kalıyordu. Deren'in uyanması. Eymen hangimizin uyandıracağını gözleriyle sordu. Akay'ın uyandırması için oralı bile olmadım. "Oha şu börek çok güzel." Derken gözlerim büyüdü. Eymen diğer tarafa döndüğümde kulağıma fısıldadı. "Senin kadar olamaz." Kafamı ona doğru çevirmemle dip dibe geldik. Biz biraz bakıştıktan sonra Akay sonunda Deren'in yanına doğru ilerledi. Akay yine tam dürtecekken Deren'e gülümseyerek biraz baktı. Aman sizle mi uğraşacağım. "Deren." diye bağırırken Akay bir anda bana baktı. Muhtemelen Deren uyanmış ve Akay'a bakıyordu. "Efendim Akay?" dedi uykulu sesiyle. Akay da korkuyla yanıt verdi. "Şey. E. Kahvaltı hazır da." Deren çok az daha yatıp kalktı. Yine çocuksu sesiyle "Hani nerede?" Daha gözünü bile açmadan kahvaltı masasını aramaya başladı. Görünce hızla geldi. "Eymen hadi biraz işe yara çay dök bana." Deren'e baktım. "Kanka zaten bütün sofrayı kendi elleriyle hazırladı." Deren ağzına börek atarak konuştu. "Eymen mi? Neyse aman bana ne." Diyerek lokmasını yutup bir tane daha attığı ağzına. Biz de sofraya oturduk.
Hızlıca yemeğimizi yedik. Sofrayı yine ben ve Eymen topladım. Deren zaten toplamazdı. Akay da ona eşlik edip televizyon izledi. Deren de hazırlandıktan sonra Akay'ın eşyalarını hazırlamak için ona gittik. O da zaten hemen işini halletti. Eymen yine aynı bavula gelecekti zaten. Daha hızlı olmak için uçakla gittik. 3 katlı havuzlu, bahçeli dev bir villada kalacaktık. Gidip yerleştik. Çokta uzun sürmedi zaten. Sonra aşağı inmeye karar verdik. Mayomu giydim ama pek havuza gireceğimden değildi. Birincisi yüzme bilmiyordum. İkincisi ise ıslakken çok çirkin görünüyordum. En fazla güneşlenmek için şezlonga falan uzanırdı
Deren'le aşağı inene kadar Eymen havuza bile girmişti. Kapıdan çıkmadan önce duraksayıp yüzen sevgilime baktım. Deren bana boş boş baksa da ben sevgilimin hala mükemmel olmasına hayvan gibi olmayan kaslarına ve baklavalarına baktım. Ki bu daha hoş bence. Öyle ne kadar baktım bilmiyorum ama Deren en son sıkıldı ve beni bileğimden kavrayıp zorla dışarı doğru çekti. Eymen son kez girdiği sudan süzülerek çıktı. O çıkarken baklavaları daha da gözüme battı. Deren beni hafifçe dürttü ve oturmamı gösterdi. Eymen'e bakmayı zar zor bırakıp şezlonga oturdum. O sırada Akay bizim geldiğimiz kapıdan değil de diğer taraftan geldi. Onu gören Deren'de ona bakmaya başladı. Bu sefer ben el şıklattıp onu engelledim. Deren hemen önüne döndü. Akay'ın enerjisine diyecek yoktu. "E, hadi girmiyor muyuz?" Eymen bir yandan elindeki havluyu sırtına atarken zaten yeni çıktığını söyledi. Ben zaten hayır dedim. Deren yine birden otuz iki diş sırttı. "Ben gelirim ya." Baktım baya baya girecekti. Ben hala şezlonga uzanmayı sürdürüyordum. Eymen yanıma gelip yine bir muhabbet açtı. Biz muhabbet ederken aradaki sustuğumuz saniyelerde Deren'le Akay'ın hala yüzüşüne bakıyorduk. Baya eğleniyorlardı aslında. Birbirlerine su atmalar, birbirlerine meydan okumalar yapmalar, çok arada yakınlaşmalar falan. Eymen'le ne zaman bu yakınlaşmaya şahit olsak birbirimize dönüp ufak bir tebessüm ediyorduk.
Havuzdan sonra biraz daha zaman geçirip akşam yürüyüşüne çıktık. Bu sırada tabii Deren'in karnını doyurmayı da ihmal etmedik. Yürüyüş yaparken tabii biraz yavaş yavaş Eymen'le el ele yürüyorduk. E, haliyle de Akay ve Deren önden muhabbet ede ede gidiyorlardı. Eymen yine hayaller kurmaya başladı. "Düşünsene sen ben burada seneler sonra yürüyoruz. Senin kucağında Atlas var benim de Kiraz. Kiraz burada ilk kelimesini söylüyor. Yani hemen heyecanlanma 'Baba.' diyecek benim güzel kızım." Gülümsemesine karşılık vererek dinledim. Sonra yanıtladım. "Yo. Belki ilk önce atlas konuşup 'Anne.' diyecek. Nereden biliyorsun?" Eymen gözlerini kısıp gülerken uzaklara bakıp düşündü. "Tamam o zaman. Atlas annesinin prensi olsun Kiraz da babasının prensesi. Ama her şeyden önce ikisi de Kral ve Kraliçenin çocukları olacak." Bunu demesi aşırı hoşuma gitti. Tuttuğum elini iyice sıktım ve koluna sarıldım.
Çok geç olmadan villaya geri döndük. En azından saat akşam dokuz on falandı. Havuzun yanında bir tek ben şort tişört oturuyordum. Deren bir çocukla söyleyip göz önünden kayboldu. Neyi olduğunu bilmiyordum. Sadece tamam dedim giderken. Akay beş dakikaya kalmadan yanımıza gelip Deren'i sordu. Tahmin etmiştim. Ne diyeceğimi bilemesem de doğruyu söylemeye karar verdim. "Şey. E. Akay." Akay hala cevap beliyordu. "Bir çocukla konuşacağını söyleyip yukarı çıktı." Akay mülayim suratını bir üst katta duran Deren'in odasına dikti. Üzüldüğünü asla gizleyemeden bakıyordu. Sonra kafasını sallayıp salona doğru gitti.
O çekilince arkasında ilerde olan şezlongta uyuyan Deren'e takıldı. Ulan hangi ara konuştun? Hangi ara aşağı indin? Hayır bir de uyumuş he. Akay'a seslenmeyi düşünürken Akay yine diğer kapıdan çıkıp kendisi fark etti. Akay bir anda sırtını Deren'e döndü. Eliyle ağzını kapatıp gülümsedi. Sonra yavaş yavaş yanına yaklaştı. Ha bu arada benim sevgilimde tekrar havuza girdi. Bu detayı es geçemezdim tabii ki. Yanına oturdu Akay. Hala yüzünü bize doğru çevirip salak salak gülümsüyordu. Elimdeki kitabı okur gibi yapıp bir yandan Akay'a bakıyordum. Akay dakikalarca orada Deren'i izleyip gülümsedi.
Sonra biraz saçlarını okşamak için elini saçına doğru götürdüğünde hiç beklemediğim bir şey oldu. Akay Deren'in yumruğuyla yere düştü. "Oha Deren. Yuh Deren. Çüş Deren." Akay düşerken düşmeye hazır bekleyen ayakta duran demir saksıyı da düşürdü. Eymen havuzdan hızlıca çıkarıp oraya baktı benim yaptığım gibi. Deren birden endişeli sesiyle bağırdı. "Akay sen miydin? Of korkuttun." Akay acısını yutup gülmeye çalışıyordu. "Sorun yok ya iyiyim." Deren birden fazla bağırdı. "Ne demek iyiyim yalancı. Burnun kanıyor. Bekle burada kafanı geriye sakın eğme. Ecza çantasını alıp geliyorum bekle." Deren koşarken Eymen havuzdan çıkıp Akay'ın yanına doğru gitti. Bende artık yerimden kalkıp yanlarına gittim. Eymen sırıtıyordu. "Bilader seninki biraz sert çıktı galiba." Akay gülümsedi. "Galiba." Onlara batım. "Siz benim arkadaşımla ne biçim konuşuyorsunuz bakayım?" Eymen hemen bana döndü. "E, herkes sen mi bebeğim." Ona kısık gözlerle baktım. Bu daha çok kızmak yerine tatlı görünmek içindi. Deren geldi. "Otur hemen." Akay direk oturdu. Deren ona ilk yardım gibi bir şey yaparken bizde arkamızı döndük.
Eymen koşarak tekrar havuza atladı. Ben yerime geçene kadar o bir tur atmıştı bile havuzda. "Ada." dedi. Bunu bile o seste zor duyduğum için yanına gittim. Havuzun yanında diz çöktüm. "Efendim?" Sanki az önce arkadaşım kuzenine yumruk atmamış da kuzeninin burnu kanamıyormuş gibi gülümsedi. "Nasılsın?" Deren'le Akay'a ufak bir bakış attım. "Sence." Gülümsemesini bozmadı. "Bence çok güzelsin." deyip beni ani bir hareketle havuza çekti. Yüksekliği 1.65 olan havuza beni 1.52 boyumla çekti. Ulan yüzme bilmiyorum. Of onu da geçtim şimdi aşırı çirkin olacağım ya. Suyun altında cebelleşirken aklımdan geçen iki cümle buydu. Nihayet cebelleştiğimi fark edip beni suyun üstüne çıkardı. Nefes nefese kaldım. Kendimden utanıyordum bu tipimle. Eymen beni gün yüzüne çıkarınca suratına bakmaya korktum. Beni böyle görmesini istemiyordum.
Gözümü zar zor açtığımda gerçekten korkak suratıyla bana baktı. "Sen neden yüzmedin ki?" Cidden korktuğu için saçmalıyordu bence. Çünkü keyfimden yapmadığımı anlamıştır diye umdum. "Bu nasıl bir soru? Yüzme bilmiyorum ve havuz bana göre çok derin." Nefes alma yetkilerim yavaş yavaş kendine gelirken konuştu. "Özür dilerim. Gerçekten çok özür dilerim. Bilmiyordum." dedi. Ama ben bu özrü umursamadan isyan ettim. "Of beni böyle çirkin görmen çok kötü oldu ya." Derken az kalsın ağlayacak gibiydim. Eymen kaşlarını çattı. "Anlamadım." İsyankar ama bu sefer daha kısık sesimle Eymen'in suratına bakamadan konuştum. "Neyini anlamadın işte. Şuan çok çirkinim. Of rezil oldum ya." Dedim ve Eymen'in hala kaşları çatık suratıyla karşılaştım. "Ada saçmaladığının farkında mısın?" Yine gözlerimi kaçırıp onun çikolatalı süt misali gözlerine bakamadım. "Hayır saçmalamıyorum Eymen. Şuan berbat görü..." Lafımı tamamlamadan koltuk altımdan belime inen bir çit el hissettim. Duraksadım. Kafamı çevirdiğim anda dudaklarımda bir sıcaklık hissettim. Eymen sürpriz bir şekilde dudaklarımızı buluşturdu. Gözlerimi kapatıp karşılık verdim. Aynı hissi bana tekrar yaşattı. Bu adamın bende Kelebek Hissi yaşatması bir yandan hoşuma gitse de bir yandan kalp krizine götürüyor gibi hissettiriyordu.
Ne kadar süre öptü bilmiyorum ama en son duyduğumuz sesle irkildik. "Hop! Alo! Pardon bölüyorum ama biz Deren'le tatlı yemeye gidiyoruz haberiniz olsun." Eymen Akay'a gözlerini kısıp bağırdı. "İnsan bizi de çağırır be hayvan herif." diye bağırırken Deren araya girdi. "Sen zaten tatlına başlamışsın ne konuşuyorsun?" Eymen gülümseyerek tekrar bana baktı. Bakışmaya tekrar bir son verip arkamıza döndüğümüzde gitmişlerdi. Eymen yine gülümseyerek konuştu. "Galiba Deren haklı." Bende gülümsedim. Benim gülümsemem hoşuna gitti galiba. Çünkü yine dudaklarını dudaklarıma bastırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEK HİSSİ
Teen FictionÜniversiteye yeni geçen bir genç kız, lisedeki arkadaşlarıyla buluşacağı gün onu buluyor. Ama o sadece bir arkadaş değil. Hayatının aşkı. Birbirlerine kelebek hissi yaşatan iki aşık. Onlar bir olmayı seçti. Onlar sadık olmayı seçti. Onlar birbirini...