Eve zar zor gittik. Herkes uyumuştu bile. Peri daha uyumamıştı. Beni iyi görünce uyumaya gitti. Eymen odasına gitti. Bende ilk yardım çantasını alıp peşinden gittim. "Uyuma." "Uyumak istiyorum ama." Gergin bir bakışma dönüyordu aramızda sürekli. "Pansuman yapmam lazım." "Of hayır ya. Sabah yap. Uyumak istiyorum." Bende aynısını yaptım. Suratına doğru eğildim. "Yaramazlık yapmak yok. Beni dinleyeceksin. Pansumandan sonra da kahve yapacağım." O bana daha çok yaklaşmaya başladı. Bunu anlayınca hemen dik duruşa geçtim. "Of çok kötü duruyor ya. Canın çok yanıyordur. Kıyamam ya." dedikten sonra güldü. "Hala gülüyorsun ya oğlum kafan var ya çok kötü şuan." Sakince gülümsedi "Hissetmiyorum." Panikle "Yoksa.. Kalk hastaneye gidiyoruz." "Ada gel buraya öyle değil. Şuan psikolojik acı çektiğim için hissetmiyorum. Bir şey olduğu yok yani. Sakin ol!" Bakışlarım soru sorarmışçasına değişti. "Psikolojik?" Gözlerini gözlerinden çekti. Düz çıkan sesiyle "Yok bir şey ya demedim farz et." Ben anlamdım. "Anlamadım ama neyse." Pansumana devam ettim. Pansuman bittikten sora gülerek aşırı saçma bir şey dedim. "Gel öpeyim de geçsin." Benim kahveliklerime kilitlendi ve gülümsedi. "Harbiden mi?" Mimiklerim düzleşti. "Hayır tabii ki." Bu sefer onun suratı asıldı ama sonra bir kahkaha attı. "Saçmalama Eymen. Neden gülüyorsun?" Suratı şirinleşti. "Sarıl o zaman." Ben de gülümsedim. "İyi tamam gel." Kollarımı onun boynuna doladım. O da aynı anda belime doladı. O an kendimi aşırı güvende hissettim. Onun kollarında kendimi neden güvende hissettim bilmiyorum ama sanki hep orda kalmak istiyordum. "Hadi kahve içmen lazım seni koca bebek." dedim şirin ses tonumla.
Bu sefer hiç tereddüt etmeden arkamdan geldi. Ben kahve yaparken sadece sustu. Sadece sustu ve beni seyretti. Ben konuşuncaya kadar hiç konuşmadı ve beni seyretti. Ama çok güzel bakıyordu. Kahveleri masaya koydum. "Ne kadar kendimi aşmış olabilirim?" Eymen anlamadı. Garipçe baktı. "Anlamadım." "İşte iddaayı sen kazandın. Ben orda kendimi ne kadar aştım ki böyle bir şey yaptınız?" Eymen küçük bir şekilde kıkırdadı. "Gerçekten hiç bir şey hatırlamıyor musun?" "Hayır. En son bir çocuğu dövdünüz o kimdi?" Eymen bana bir kez daha garipçe baktı. "Ada siz orda baya yakınlaştınız. Hatırlamıyor musun?" Çok şaşırdım. Asla hiçbir şey hatırlamıyordum. "Saçmalama ben asla öyle bir şey yapmam." Eymen yine güldü. "Aynen ben senin beline dolandım. Ben senin saçınla oynadım. Ben sana yaklaştım. Ada bunları hatırlaman lazım. Sen saçmalıyorsun şuan?" Daha çok şaşırdım. "Eymen cidden böyle bir şey hatırlamıyorum. En son sen benim kulağıma eğilip bir şeyler demiştin. Sonrası yok. Yüzü asıldı. "Ne söylediklerimi de mi hatırlamıyorsun?" "Orayı tabii ki hatırlıyorum. Hala sinirliyim sana zaten. Neyse başka ne yaşandı?" Eymen üzülmüş gibiydi. "Sonra işte çocuk seni öne çağırdı rahat gör diye herhalde. Sende gittin. Hatta içkiler gelince bana göstererek içtin. Sonra zaten çocuk bunları yapmaya başladı." Kendimden utandım. Ben böyle bir şey yapamazdım. Yapmamış olmak istiyordum. Ama çok geçti. "Özür dilerim. Kendimden utanıyorum. Sizin de gecenizi mahfettim. Gerçekten çok özür dilerim. İddaayı kazanmak içindi her şey. Sonrasını düşünemedim. Çok aptalım. Neyse ben yatmaya gidiyorum bu gecenin bir an önce bitmesini istiyorum." Bunları söylerken ağlayacak gibi oldum ama ağlamadım. Tam ayağa kalkacakken Eymen beni kolumdan tuttu, beni yerime oturtturdu ve önümde diz çöktü. "Bir dakika bu senin suçun değildi. Asıl şuan saçmalıyorsun. Sonuçta bilincin yerinde değildi. Ayrıca gecemizi de mahfetmedin. Biz sadece o piçe yapılması gerekeni yaptık. Hiç bir şey senin suçun değildi. Anlıyor musun? Hiç bir şey." Sözleri sonlanırken bana sarıldı. Kollarını belime doladıktan sonra saçlarımı okşadı. Tıpkı bir baba şevkatiyle.
O gece hem uyumak istiyordum hem de asla uyuyamazdım. Üzerimi değiştirip balkona geçtim. Oradaki minderlere oturdum. Hava biraz serindi. Ama aldırış etmedim. Normalde sigara pek kullanmazdım. Hiç denecek kadar azdı. O gün salakça bir fikirdi ama içmek istedim. Kerem'in o meşhur çift mentol diye bütün lise hayatı boyunca övüp satmaya çalıştığı sigaradan bir tane aldım. Zaten evin her köşesinde bir paket vardı. Çocuk oturduğu yerde üşenirim diye her oturduğu yere koymuş. Evet çok vardı. Aslında şaşırmadım. Neyse işte sigaradan bir tane aldım. Ama yakmadım. Yakamadım bir türlü. Sadece elimde yakmadan tutuyordum. Arada bakışıyordum ama yakmadım. Ardından Kerem yanıma geldi. O da bir mindere oturdu. Beklemiyordum. Sızdı filan diye düşünmüştüm. "Sen uyumamış mıydın?" Uykulu çıkan sesiyle "Sen şimdi beni sızdı filan sanırsın. Yok ne kadar içtiysem bile gece kalkıp sigaramı içerim ben." Anlamsızca suratına baktım. "Allah cezanı vermesin senin ya." Daha cümlem bitmeden sigarasını yaktı. "Aga bir şey isteyebilir miyim?" Gözlerimi ona diktim ve "Ne olduğuna bağlı." Sırıttı. "Dolaptan biramı getirir misin?" Gözlerim kocaman oldu. "Yuh Kerem yuh. Üf pis ayyaş ya. Gerçekten uykudan bunun için mi uyandın? Manyak mısın sen be?" Suratı asıldı. "Hadi canım ikizim ya." Cümlesi bittiği an ben cümleye başladım. "Gündüz taktiği işe yaramaz hiç boşuna direnme." Gözleri elimdeki sigaraya takıldı. Bir ona bir bana baktı. "Bana diyene bak. Bir dakika benim sigaram dimi bu? Aha benim sigaram nerede görsem tanırım." "Ama ben içmiyorum." Güldü. "O zaman fantezidir. Başka açıklaması olamaz." Gözlerim etrafta gezinken "Tamam içecektim ama yapamadım." Kerem sonra konunun önemsiz olduğunu kesinlikle belli ederek "Neyse siktir et. Ben sana bir şey anlatacağım. Bunu kimseyle konuşamazdım. Gündüz siklemez zaten. Diğerleri bu konunun ciddiliğini anlamaz. Hatta bunu sana anlatmak için doğru anı bekledim. Çünkü hayatımda ilk defa yaşıyorum." dediğinde ufaktan tahminlerim hatta kesinliklerim ortaya çıktı. Kerem bu hayatta her şeyi bir kez yapmıştı. Ama bir şey hariç. Mutlulukla "Cidden mi?" O da heyecanla devam ettirdi. "Cidden." Sonra ellerimi tuttu. Gözlerime kilitlendi ve lafa girdi. Adeta utangaç bir çocuk gibiydi. "Ada, ben aşık oldum. Bu çok garip ama güzel ama hem de korkutucu bir hismiş. Seni şimdi anlıyorum. Platoniğim ve hayatımda bu noktaya hiç gelmedim. Kimseden hoşlanmadım bile ben. Şimdi bu duygularla nasıl baş edeceğimi bilmiyorum. Daha önce birinin gözlerine bakmaktan hiç utanmadım. Daha önce hiç birinden kaçmadım. Daha önce uzaktan bakmak bu kadar hoşuma gitmedi. Daha önce ben hiç aşık olmadım be Ada." Kerem'den böyle bir şey hiç duymayacağımı düşünüyordum. Olmasını istiyordum ama böyle olacağı cidden aklımdan bile geçmemişti. Ben de heyecanlandım. "Dur lan sakin ol. Tamam anladık seviyorsun." Tekrar gözlerime kilitlendi. "Ölüyorum." dedi Kerem. Karşımda oturanın kerem olmadığını bile düşündüm. "Peki bu aşkından öldüğün kim?" Kerem kızardı. O kızarınca ben daha çok güldüm. "Ama kimseye söylemeyeceksin." Birazdan duyacağım ismi hiç beklemiyordum. Aynı sokakta veya aynı fakültede diye beklerken "Senin şu fotoğraf attığın kız. Oda arkadaşın hani. Açelya Demirel." ve yine içi bir hoş oldu. Şaşkınca baktım. Sadece baktım. Kerem ciddi miydi? Asla aklımın ucundan bile geçmeyecek bir isimdi. "Bir dakika gözlerinden bakmaktan mı utandın? Kaçtın? Sen Açelya'yı nerde gördün ki?" Sırıttı. "Galiba o bu mahalleden senin yurda gelmiş olabilir." İşte bu daha büyük bir tesadüftü. O an aklıma Eymen'in de İstanbul'dan geldiği geldi. "Eymen nerden geldi?" O an aklı pek bende olmadığı için yanıtladı. "Galiba Açelya'nın şuan olduğu yerden." Sonra aydınlandı. "Bir dakika ne alaka lan Eymen? Şu an benim Açelya'mı konuşuyorduk." Tıpkı onun gibi gülümsedim. Yaramaz bir çocuk gibi. "Senin Açelya'n mı?" Şebeklik yaparak kafa salladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KELEBEK HİSSİ
Novela JuvenilÜniversiteye yeni geçen bir genç kız, lisedeki arkadaşlarıyla buluşacağı gün onu buluyor. Ama o sadece bir arkadaş değil. Hayatının aşkı. Birbirlerine kelebek hissi yaşatan iki aşık. Onlar bir olmayı seçti. Onlar sadık olmayı seçti. Onlar birbirini...