8.Bölüm *Geçmiş ve gelecek arasındaki o ince çizgide dengemi kaybettim.*

202 95 1
                                    

Kerem şişeyi çevirmek için elini attığında biz Aleyna'yla bakışıp azıcık gülümsedik. Bunu fark eden Kerem bir Aleyna'ya bir bana baktı ve elini şişeden çekerken "Alın başlayacağım şimdi ha. Çevirmiyorum lan. Alın." Gündüz de sırıttı. Ardından diğerleri. Eymen anlamamıştı ama o da ortama ayak uydurmak için hafifçe gülümsüyordu. Aleyna gülmesini durdurmaya çalıştı. "Çevir çevir." Kerem Gündüz'ün hala sırıtan suratına baktı. "Al. Sen çevir." Gündüz bir yandan kahkahasını gülümsemeye bağlarken "Yok ya al. Valla al çevir. Bir şey yapmayacağım lan." Kerem Sorgulayıcı bir bakış attı hepimize sonra gözleri Aleyna'ya dikti. "Çeviriyorum bak." "Ne bakıyorsun? Tamam çevir. Tamam dedim Kerem. Bir şey demeyeceğiz de yapmayacağız da." Kerem şişeyi doldurdu. Gündüz ve bana geldi. " Abicim Doğruluk mu? Cesaret..." Cümlemi bitirmeden abim cümleye başladı. "Cesaret ulan." Hafifçe piç kahkahaları yaptım. "Tamam. Hazır mısın?" Umursamazca "Evet evet hazırım söyle." Bakışlarım bir Gündüz de bir Kerem de gezdi. "Ne oldu Ada bana neden bakıyorsun? Abine baksana." Gündüz Şaşkınca bana baktı. "Lan hayır." "Evet." "Hayır." Kerem de birden lafa atladı. "Lan Ada saçmalama sakın ha." "Abim Kerem'in ayakkabısını kokla." İkisi de aynı anda bir oh çekti. Sonra Gündüz "Bu mu ya? Bende bir şey sandım." Ne sandıklarını Eymen dışında herkes anlamıştı. Bundan emindim. Ama sadece belli etmiyorlardı. Gündüz Kerem'in ayakkabısını koklar koklamaz sövme moodunu aktifleştirdi. Sonra Gündüz çevirmeye başladı. Aleyna ve Peri'ye denk geldi. "Doğruluk mu? Cesaret mi?" "Doğruluk." dedi Peri. Peri'nin doğruluk demesi beni ürküttü. Hatta sadece beni değil Gündüz'ü Gizem'i ve Kerem'i bile. Çünkü Peri'nin bize yaptığı ama daha çok bana yaptıkları çok acımasızdı. Üç sene önce Peri'nin ailesiyle olan sorunlarından sonra Peri bilmem kaçıncı kez evden kaçmasıyla olaylar başladı. Kaçtığı gün sabah okula gelmiş bana her şeyi anlatmıştı. Ama sonrasında ne yapacağından bahsetmeden beni orada öylece bırakıp gitti. Ben eve döner diye düşünmüştüm. Daha doğrusu bana sadece böyle demişti. Daha sonra annesi okula geldiği gibi benimle sorguya çeker gibi konuştu. Hatta gibisi fazla direk sorguya çekti. Akşam da annesi beni aradı, Peri'ye ulaşamadığını söyledi. İçten bir ses sanki Peri'nin burada olduğunu, çok yakınlarda olduğunu söylüyordu. Fazla vakit geçirmekten içimdeki sesi susturamadığım için dışarı çıktım. Yanımda Gizem, telefonda Aleyna ve bir yandan Instagram'dan yazan Gündüz onu arıyorduk. En sonunda bulundu. O miyop olan gözlerimle metrelerce uzaktaki Peri'yi dolmuş olduğu için kamaşan gözlerimle tanıdım. O olduğunu anladığım gibi aşırı hızlı bir şekilde koştum. Sarıldım. En az 10 15 dakika öyle kalmış ve o gidene kadar asla elini de bırakmamıştım. Sonra bir daha konuşmadık. Ama o hala o ailesi Peri'nin nerde olduğunu sorduğunda kaçtığı yeri söyleyip giden sevgilisiyle birlikte olmaya devam etmişti. Hatta birkaç kere Instagram hesabına giriş yaptı. Herkesin mesajına geç de olsa cevap vermiş. Ama Aleyna ve benimkine... Arada sevgilisi bana yazıp Peri hakkında bir şeyler anlatıyorsa da ona inanmıyordum. Sorduğum her soruya hep kaçamak cevaplar veriyordu. Mesela Peri hala bizi seviyor mu? diye sorduğumda o da "Tabi ki bugün konuştuk seni çok özlemiş buluşmak istiyor." Ertesi gün ise "Bende bir daha konuşamayacağım." filan gibi dengesiz cevaplar veriyordu. Bir süre sonra saldım. Çok ağladım. Çok korktum. Çok endişelendim. Çok üzüldüm. Çok sinirlendim. En önemlisi en çok ben kırıldım. Çünkü o günlerden sonra bir daha hiç görüşmedik. Onu bir an olsun ne gördüm ne de konuştum. Ama sonra onunla yine karşı karşıya gelince her şeye ve gururuma yenik düşüp yine eskisi gibi sardım kollarımı ona. Yine boynuna dolandım. Eskisi gibi geldi. Eskisi gibi hissettim. Ayrıca Aleyna'nın ne soracağını hissettim. Ama sadece bekledim. "Peri." dedi ve birkaç saniye bekledi bir iç çekti. "Peri yine gidecek misin? Yine hepimizi bir sevgiline ya da her neyse işte tercih edip özellikle Ada'yı üçüncü kez bir erkeğe tercih edip bırakacak mısın? Sadece Ada'yı da değil burada tüm arkadaşlarını bırakıp gidecek misin? Ya da arkadaşın olmayabiliriz de. Yine sadece öylesine mi yanımızdasın? Yine ne zaman gideceksin?" Peri'nin suratı asıldı. Ama buna rağmen konuştu. "Gitmeyeceğim. Artık ailemle kesinlikle iletişimim bitti. Evlatlıktan reddedildim evet. Bekliyordum zaten. Ayrıca Ada'ya yaptıklarım hatta yaptıklarım kesinlikle bir yanlıştı. Hataydı. Hatta hata da değildi düpedüz kahpelikti. Dost kazığıydı kabul ediyorum. Ne kadar özür dilesem de beni affetmeyecek. Bunu da biliyorum. Ada'm sen gerçekten melek gibi birisin. Onca yaptıklarıma rağmen sen hala beni seviyorsun. Benim için ne kadar kötü bir his olsa da sana yazmamak seninle konuşamamak ama yazamazdım. Onca yaptığım kahpelikten sonra yüzüne bakamazdım. Senin gerçekten iyi bir dost kardeş olduğunu bilmeden düşünmeden onca şey yaptım. İlk ne zaman yakın arkadaş, dost veya kardeş olduğunu biliyor musun? Bana o gün sarıldın ya işte o zaman." O günü hala hatırlıyordum. "Belki bir daha görüşemeyeceğiz demek zorundaydım ama seni görmek için her gün ağlayarak dua ettim. Günlüğüme filan yazdım. Ayrıca her gün ağlayarak ~Mockingbird~ dinledim. Bunu da anladın. Sen unutmazsın güzel şeyler. Kötü şeyleri unutmak istersin. Çünkü sen böylesin. İyisin. Hep güzel şeylerin olmasını istersin. Söz hiçbirinizi bir daha asla bırakmayacağım. Özellikle -Adaskim-i" Peri bana hep -Adaskim- derdi. He bir de her ne zaman olursa olsun birbirimizi özlersek o an ~Mockingbird~ dinlemek için birbirimize söz vermiştik. Cümlesini bitirir bitirmez sol gözünden bir yaş aktı. Hayır. Hayır. Buna tanık olamadım. Eğer tanık olursam onu ​​affederdim. Bağdaş kurup oturduğum minderin üzerinden kalktım ve karavana doğru hızlı adımlarla ilerledim. Peşimden Aleyna ve Eymen geldi. Aleyna benim ağlamamı durdurmaya çalışıyordu. Bana ağlamamam için bir şeyler söylüyordu. Ne dediğini şu an anlamıyordum ama sarıldığını hissediyordum. Eymen ise bakıyor. Ama konuyu tam bilmek için de böyle bakıyor olabilirdi. Aleyna Elimi yüzümü yıkadı. Beni sakinleştirdi. Camdan kısa süreliğine baktığımda, Gündüz ve Kerem boş gözlerle ağlayan Peri'yi sakinleştirmeye çalışan Gizem'e bakıyordu. On beş yirmi dakika geçti herkesin aklından bir şeyler geçtiğine yemin edebilir. Özellikle her şeyden habersiz Eymen. Birkaç dakika oturduktan sonra tekrardan oynamaya başladık. Hiç bir şey olmamış gibi. Peri şişeyi çevirdi. Sanki özellikle çevirmiş gibi Eymen ve bana denk geldi. "Eymen Doğruluk mu? Cesaret mi?" "Doğruluk." "İstediğin her şeyi sorabilirsin." Peri sanki hiçbir şey olmamış gibi yine gülümseyerek imalı bakışını attı. Bende yine aldırmadım. Çokta merak etmesem de başka sorabileceğim soru olmadığı için bu soruyu sordu. "Beni ilk gördüğünde ne hissettin?" Dudaklarını diliyle ıslattı ve rengi çok güzel bir ton oldu. Bunun için ıslatılmamıştı ama. Her neyse ne diyorumm ben. Çikolatalı süt misali gözlerini benimkilere kilitledi. "Otobüsüm ertelendiği için sinirliydim. Belimin ağrısı gittikçe artıyordu. Cam kenarında oturmayı zaten çok seviyorum. Özellikle cam kenarını seçtim. Sonra seni gördüm. Seni süzdüm. Seni inceledim. Her şeyini." Bunu korkusuzca söylemişti. "Daha sonra koltuğumu bulmak için numaraları saydım. İlk başta inanmadım. Üç kere saydım. Sonra sana Düzgünce söylersem götün kalkar diye biraz sert konuşarak söylemek istedim ama belimin ağrısı ve otobüsün ertelenmesine sinirli olduğun için ses tonumu ayarlayamadım biraz bağırmış gibi oldum. Daha sonra sen yer verince mutlu oldum. Kendimi durduramadım ve muhabbet açtıktan sonra devam ettim. Sen konuşmasan da beni dinledin. Ben sen susunca daha fazla konuştum. Konuşasım vardı galiba ya." Hafifçe kıkırdadı. ""Siz neyden bahsediyorsunuz?" diyen Kerem oldu. Bir anda aydınlandım. Olanları kısaca özetledim. Yani baya kısa. "Aga biz otobüste tanıştık, Eymen benim yanıma oturdu. Tamamen tesadüf bu arada." Eymen gülümseyerek bana baktı. Güzel tesadüf ama kabul et Ada." Ben de gülümsedim. "Sakin paşam bir şey demedim." Sonra şişe bir kez daha çevrildi Peri ve bana çıktı. Doğruluk demek istemedim o anki hislerim bunu kaldıramazdı. Cesaret dedim. Bunu duyar duymaz Peri çok fena bi bakışla gülümsedi. "Aramızdan birini öp." Yanımda duran Aleyna'nın yanağına doğru giderken beni durdurdu. "Tabii ki de dudaktan." Gündüz ve Kerem arkasını döndüler. "Dudaktan da Aleyna'yı öpmeyeceksin ya. Abini de öpemezsin malum. Kerem zaten olmaz yani. Eymen ihale sana mı kaldı paşası? E, ne zaman başlıyorsunuz?" İmalı bakışlarına devam etmeye başladı. Kerem ve Gündüz'ün önüne döndü. Ben bir Eymen'e bir Peri'ye baktım. Eymen pek de korkmuşa benzemiyordu. Peri ise gülümseyerek ikimize bakıyordu. "Dalga mı geçiyorsun Peri ya of." Cümlem biter bitmez lafa daldı. "Dalga geçmiyorum yapmanı istediğim şey bu." Sesimi vurgulayıcı çıkardım. "Hayır yapmayacağım." "Yapacaksın. Yoksa ceza var." Yine aynı şekilde konuştum. "Biliyorum. Cezaya da razıyım." Ceza kağıtlarını bana uzattı. Kağıtları karıştırdım. Elimi daldırdım. Korkuyorum kim bilir ne yazdılar. Heyecandan benim bile ne yazdığımı hatırlayamıyorum. Çektim. Genel olarak beş saniyede bitecek olan şey korktuğum için otuz saniyeyi geçmişti açmam. Oh tamam, çokta kütü bir şey çıkmadı. "Çıkan kişi bir şey itiraf et." Biraz düşündüm. "Peri 9. sınıftaki en son olay var ya hani duvar filan desem." Peri heyecanlandı. "E, devam et." "He işte onu Deniz var ya piç olan." "E, yani?" "O Deniz'e ben söyledim. O da Yalçın'a yani hoca olan Yalçın'a." Peri beklemediğim tepkiyi aldım. "He tamam ya boş ver. Takma bu saatten sonra. Anı oldu işte." Kendi yaptığı kahpeliklerden sonra bu onun için çocuk oyuncağıydı. Bu yüzden takmadığına emindim. Oyun bittikten sonra ateşin çevresinde sohbet ettik. Gülüştük. O sırada Kerem sayamadığım kadar sigara ve iki şişe içki içti. Gündüz ve Eymen en son zorla elinden çekti. Hepimiz çadırlara geçtik. Ben Aleyna'yla, Peri Gizem'le, Kerem Eymen'le ve abim tek yatacaktı. Dün gece de uyumamıştım ama bu gecede uyku tutmuyordu. Sürekli pozisyon değiştiriyordum. Ateş hala yanıyordu. Yine uyuyamadığım için ateşin yanına gittim. Kitabımı da aldım. Okumaya başladım. Bilmem kaçıncı kez okuduğum, bayıldığım, aşık olduğum kitabı tekrar okumaya başladım. ~Yıldız Haritası~ Bu kitabı çok seviyorum. Özellikle Yağız Karal'ı. Hala her seferinde Yağız'a daha çok aşık oluyorum. Muhteşem ya. Aşırı mükemmel. Şimdi ısıracağım. Neyse sakinim. Sonra kitabı kapattım. Bugün olanlar geldi aklıma. Bu kız neden böyleydi? Neden arada geldiğinizde kendini hatırlatıp yola çıkıyorsunuz? Ne zaman gidecekti? Peri'yi bunca olan şeye rağmen çok seviyordum. Konuşmaya devam etsem de bu konuda onu asla affetmeyecektim. Sonra hiç beklemediğim bir şekilde telefon çaldı. Bu saatte? Arayan kişiye bakınca çok şaşırdım. Arayan 9. sınıf takıntı yaptığım çocuktu. Numarasının hala bende ne işi var? Bu saatte? Yıllar sonra mı? diye düşündüm. Ben düşünürken telefon kapandı. Aşırı şaşırdım. O an inanmamıştım. Tekrar aradı. Tekrar. Sadece şaşırdım. Şaşkınlıkla açamadım bile. Neden şimdi? Bu çocuk benim ondan hoşlandığımı öğrendiği günden beri bir daha asla benle konuşmamıştı. Aynı sınıftaydık. Sürekli bana bakıyor ya da başka şeyler. Ama asla benimle konuşmamıştı. Ayrıca okuldan da ayrılmıştı. Beni bütün platformlardan engellemişti. Şimdi neden? Hemen Aleyna'ya söyleyecektim tabi ki. Ama uykusu her şeyden önemli olduğu için dinlemedi bile. Acaba Peri'yi de mi kaldırsam? diye düşündüm bir an. Ama yapamadım. Aynı yerime tekrar oturdum. Hala olanların şokundaydım. Bu arada onun lakabı Amip... Neden olduğunu az çok anlamışsınızdır zaten. Bana onu hatırlatan şarkıları sebepsizce dinlemeye başladım. Sonra düşündüm. Bunca olan her şeyden sonra neden? Saat gecenin körü. Bir an panikledim. "Lan kötü bir şey mi oldu acaba? " Kendi kendime konuşuyordum evet. "Aynen kötü bir şey olacak da amip beni arayacak?" E, neden o zaman ya?" Derken bir ses geldi. Şarkıyı kapattım. Etrafıma bakındım. Ses vardı, görüntü yoktu. Aşırı korkmuştum. Sonra bir kafa gördüm, yüze göremediğim bir kafa. Ödüm koptu. O korkuyla sandalyeden yere düştüm. Bir anda o kafa üstüme doğru geldi. "Ada, Ada sakin. Ben Eymen. Korkma." Elini kalkmam için uzattı. Birkaç saniye bekledim. Eline baktım. Eymen olduğunu anlamam uzun sürmedi zaten. O dalgalı saçlar, çikolatalı süt misali gözlerin rengi belli olmasa da göz şekli, dev gibi boyu, pürüzsüz yanakları, dolgun dudakları... Elini kalkmak için tuttum. "Bak yine benden korktun." Hafifçe bağırdım. "Eymen manyak mısın? Sence kahkaha mı atmam gerekiyor? Eymen yüzüme mülayim mülayim baktı. "Şey özür dilerim Ada. Korkutmak istememiştim. Kusura bakma." Onun suratını öyle masum görünce içim eridi. Hemen sakinleştim. "Haklısın ya. Asıl ben özür dilerim biraz sert çıkıştım. Pardon ya." Sandalyemi kaldırdı. Oturmamı gösterdi. "Sen yine mi uyumuyorsun?" "Uyku tutmadı." Bana hüzünlü bir bakış attı. "Ama böyle olmaz ki ya. Kendine zarar veriyorsun." Hafifçe gülümsedim. "İnan ki daha fazla veremezdim. Zaten önemi de yok artık." Bana dik dik baktı. "Ada nasıl önemi yok. Şu anda saçmalıyorsun." Yine aynı şekilde gülümsedim. "Belki de olabilir. Bilmiyorum. Ama saçmalamak güzeldir Eymen." Ben yıldızlara baktım. Ardından onun da baktığını fark ettim. Birden bana baktıktan sonra hızlı adımlarla karavana doğru gitti. Biraz karavanın içinde durdu. Galiba bir şey arıyordu. Elinde örtü ve iki tane yastıkla beraber yanıma doğru koştu. "Bu ne?" Gülümsedi. Yine çok, çok, çok güzel gülümsedi. Bir elindekine bir bana baktı. "Örtü." Bende güldüm. "E, yani ne yapacaksın bunu?" Yıldızlardan daha parlak gözleriyle gökyüzüne doğru baktı. Gülümsemesini durdurmadı. Yastıkları tutmam için bana verdi. Elindeki örtüyü alan açıp yere serdi. Bana verdiği yastıkları hafifçe elimden çekiştirdi. Yastıkları da yerleştirdi. "Uzan. İnan bana bu sefer uyku tutacak." Heyecanlandım. "Yıldızları mı izleyeceğiz?" Gülümsemesini bozmadan kafa salladı. O an bir amipi kesinlikle unutmuştum. -Eymen keşke hep böyle anlarda gelsen ya hayatıma- diye düşündüm. Sonra uzandık. Telefonundan o an için komik bir şarkı açtı. -Yıldızlara Bak- Sanki midemde bir kelebek etkisi oldu. Sanki asansör boşluğunda gibiydim. Sesini fazla açmamıştı. Ona baktım. "Sevdiğin bir yıldız var mı?" O da başını çevirince göz göze geldik. Gözlerimin en içine bakıyordu. Hissettiriyordu. Sonra yüzüne gökyüzünü çevirdi. Gözlerini kıstı ve düşünmeye başladı. "Sirius galiba ya." Tekrar bana baktı. "Bunu sorduğuna göre senin de var dimi?" "Hangisi?" Unuttum galiba lan. Bir kaç saniye kaç düşündüm. "Ben de Alnilamı seviyorum." Bir kez daha düşündüm. "Evet, evet Alnilam." Şarkıyı kapattı. Sonra sessizliğe gömüldük. Eymen ben ve yıldızlar...  Nasıl oldu bilmiyorum ama evet cidden uykum gelmeye başladı. Yavaş yavaş göz kapaklarım ağırlaştı ve gecenin karanlığına gömüldüm. O gece çok tuhaf ama bir o kadar da güzeldi.                                    Sabah gözümü açtığımda ilk işim saate bakmak oldu. Saat daha sabahın körüydü. Telefon  burada bir çekiyor bir çekmiyordu. Gece de çektiği ana denk geldi sanırsam. Çünkü baya bir bildirim vardı. Annemin akşam yazdığı mesajlar, kuzenimin okuduğum kitapların konusunu sorması, diğer kuzenimin saçma bir "Ne haber?" mesajı, Açelya'nın hem mesajları hem cevapsız araması, amipin ben uyuduktan sonra yine bir kere daha aramış olması Deren'in üç cevapsız araması, Duru'nun özledim mesajı, Ayça'nın yine birine aşık oluşunu anlatması, Ateş'in "Adres ver pazartesi İstanbul'a geleceğim" mesajı... Bir dakika ne? Ateş pazartesi geliyor mu? Hemen yerimden doğruldum. Mesaja tekrar baktım. Ateş neden okul zamanı geliyordu ki? Neyse zaten bugün İstanbul'a dönecektim. Tam kalkarken Eymen'in hala şirin durmasına gözüm takıldı. Ardından yine ve yine gülümsedim. Bu çocukta bir şey vardı. Gülümsetiyordu... Gözlerim bunu istemese de onları Eymen'in suratından ayırdım. Karavana doğru ilerledim. Elimi yüzümü yıkadım. Kendime kahve hazırladım. Kahveyi hazırlarken bir yandan camdan Eymen'e bakıyordum. Kahvem hazır olduktan sonra kaynar olmayan kupamı kavradım ve Eymen'in yanındaki sandalyeye oturdum. Birikmiş mesajları yanıtladım. Ardından Aleyna uyandı. "Günaydın balım" Esneyen Aleyna bana karşılık verdi. "Günaydın balım hadi kalk bana da kahve yap." Ters ters baktım cevabımı hemen anladı ve kendi yapmaya gitti. Su sıcak olduğu için hemen yapıp yanıma geldi. Yerde yatan Eymen'i gördü. "Bu ne yapıyor burada?" "Halay çekmediğine göre kanka. Uyuyor çocuk." Aleyna hafifçe yüzüme doğru eğildi absürt suratı ve fısıldayan sesi ile beraber "Neden yerde peki?" Bende aynısını yaptım ve fısıldadım. "Canı istemiş." "Neden salak mı?" "Hayır yıldız seviyor." Bana anlamaz gözlerle baktı. "Kanka onu bunu bırak da şuna bak." Ona amipin cevapsız aramalarını gösterdim. "Bu kim?" Anlamaz gözlerle baktım. "Salak kaç tane.." Anladı çok şükür. "Heeee." "Aaaaaa." "Neeee?" "Ooooo..." Elimle ağzını kapattım. "Bağırma lan uyanacaklar." Sonra Kerem uyandı. "Aleyna ya." dedim kısık çıkan sesimle. "Günayd... Bu neden yerde?" "Ne bilelim biz Kerem ya." dedim panikle. "Yıldız seviyormuş." Anında Aleyna'ya baktım. "Anlamadım?" Aşırı sahte gülümsememle "Kerem  klasik Aleyna işte. Aleyna şakan çok komikti kanka ya arada yap bunu." Aleyna bana baktı. "Kanka sen dedin ya şimdi." "Sus Aleyna sus." "Neyse hadi toparlanıp gidelim. Kahvaltıya götüreceğim sizi." Aleyna beleş kahvaltı severdi. Özellikle aramızda en çok parası olan kişi de Kerem olduğu için daha çok sevindi. "Vallaha mı? Hadi Ada sen Eymen'i uyandır. Ben de çadırı kaldırayım." İkisi de bir anda toparlanmaya başladılar. Gizem Peri ve Gündüz'ü uyandırdılar. Bende çikolatalı süt misal gözleri olan çocuğu uyandırmak için dizlerimin üstüne çöktüm. "Eymen." Bir yandan dürtüyordum. "Eymen." "He." dedi ve gözlerini açtı. Ben olduğumu anlayınca gülümsedi. "Günaydın Sirius adam." dedim alakasızca. Ama galiba hoşuna gitti. Daha çok gülümsedi. "Günaydın Alnilam kadın." İkimizde birbirimizin gözlerinin en içine baktık. "Hadi hadi kalk toparlanıyoruz." Doğruldu. Etrafına bakındı. "Neden bu kadar erken ki?" "Kerem bizi kahvaltıya götürecek. Sonra eve. Biz toplanacağız. Sonra akşama doğru otobüsümüz var hepimizin." Eymen ayağı kalktı. Sanki bir anda gülümsemesi soldu. "Tamam o zaman yardım edelim." Sonra onun peşinden eşyaları toplamaya gittim.                                                                                                                              Arabayı bu kez Gündüz sürdü Eymen'i bizim yanımıza attılar. Eymen ve ben kulaklık takmış beraber şarkı dinliyorduk. Kahvaltı da çok güzeldi. Daha sonra baya uzun süren yolu bitirdik. Öğleden sonrayı bulmuştu eve varmamız. Zaten eşyalarımızı hazırladık, yemek yedik, vedalaştık derken. Otobüs saati yaklaşmıştı. O sırada Eymen bir kaç eşyasının İstanbul'da olduğunu fark etti. Önemli olduğunu söyleyince beraber gitmeyi teklif ettim. Kabul etti. Terminale kadar yolcu etme zahmetinde bile bulunmadı Kerem Bey. Hepimiz beraber terminale gittik. İlk bizimki geldi. Yine yan yana oturuyorduk. Ama bu sefer birbirini  tanıyan Ada ve Eymen olarak. Yolculuk güzel geçiyordu. Yine beraber şarkı dinledik, ben kitap o çizgi roman okudu, bu sefer birbirini tanıyan Ada ve Eymen olarak sohbet ettik. Otobüsten indikten sonra hala çokta geç olmadığını fark ettim ve Eymen ile beraber gidip onu sonra terminale bırakacaktım. Eymen bana apartmanın önünde beklememi söyledi ve yukarı çıktı. Eymen yukarı çıktıktan sonra aşağıya şeker bir tane çocuk indi. Muhtemelen beş yaşında bile değildi. O kadar şirindi ki. Bana doğru baktı. Gülümsedi. El salladı. "Merhaba." dedi o kadar şirindi ki. Bende aynı şirin ses tonunda "Merhaba." dedim. "Sen abimi mi bekliyorsun?" Biraz düşündüm Eymen'den mi bahsediyor diye. "Eymen mi?" Kafa salladı. Bende gülümsedim. Kafa salladım. "Evet canım." Yüzümü inceledi. "Abla çok güzelsin." Daha çok gülümsedim. "Çok teşekkür ederim bir tanem." Merdivenlerde oturdu. Bende hemen yanına oturdum. Gözleri Eymen'in çikolatalı süt misali gözlerine asla benzemiyordu. Masmavi olan gözleri dikkat çekiyordu. Tabi Eymen'inkiler kadar değil. "Senin ismin ne?" "Ada. Seninki ne?" Azıcık düşünür gibi gözleri yerde gezdi. "Hmm." "Can." Şebek yüz ifademi ona gösterdim. "A, ne kadar güzel bir isim." "Abla benim ismimi kim koydu biliyor musun?" "Kim?" dedim asla bozmadığım yüz ifademle. "Eymen abim." "Hmm. Ne kadar güzel koymuş." Muhabbetimiz Eymen'in aşağı inmesiyle bir toz bulutu gibi dağıldı. Can Eymen'in kucağına atladı. "Bu da bizim evin paşası Can Bey." "Biliyorum biliyorum biz tanıştık onunla. Tabi sen gelince muhabbetimiz bitti." Eymen suratını astı. "Ben gideyim o zaman." Küçük bir kıkırdama çıktı benden. "Şaka yapıyorum be. Hadi gidelim." Can bir anda "Durun!" dedi. Eymen ve ben Can'a baktık. "Beni öpmeden nereye?" Eymen gülümsedi. Yanağına minik bir öpücük kondurdu. Hemen kıskandım. "Ben de öpebilir miyim?" Yine azıcık düşündü. Bu sefer az öncekinden bile kısa sürdü. "Öpebilirsin tabii ki." Bende yanağına Eymen'nin ki kadar küçük olmayan bir öpücük kondurdum. Can'a el sallaya sallaya mahalleden çıktık. "Çok şirin." Eymen gülümsedi. "Evet." "İki kardeş misiniz?" diye sordum. "Yok hayır. Bir tane de kız kardeşim vardı." Vardı? Anlamadım. "Vardı mı?" Eymen'in suratı asıldı. 

KELEBEK HİSSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin