26. BÖLÜM:KISKANÇLIK

16 1 0
                                    

Ertesi sabah uyandığımda Barlas Bulut'u kucağına almış, sallayarak bir o yana bir bu yana yavaşça yürüyordu. "Oğlum benim, yakışıklım, babasının paşası" Diyerek öptü onu. Bu halleri beni gülümsetti. Yavaşça yattığım yerden doğrulduğumda gözlerini bana çevirdi. "Anne de uyanmış" Diyerek yanıma yaklaştı ve dudaklarıma kısa bir öpücük bıraktı. "Günaydın karıcım" Gülümsedim. "Günaydınn"

"E siz baba oğul çok iyisiniz, acıkmamış paşam ben gidip kahvaltı hazırlayayım size evimin reisleri" Diyerek Barlas'ı öptüm. "Olur prensesim. Senin elinden yemeyi özlemiştim" Gülümseyip odadan çıktım ve mutfağa gittim. Patates ve soğan halkası kızartıp menemen yaptım. Masa tamamen hazırdı. Odaya Barlas'ı çağırmaya gittiğimde uyuyan Bulut'u yanına yatırıp onunla konuştuğunu gördüm ve çaktırmadan izlemeye başladım.

"Babasının aslanı. Ne güzel şeysin sen öyle. Oğlum musun sen benim? Fındık burnunu yerim senin. Yanaklarını yerim" Diyip yanağından öpüp kokladı. "Oh babasının aslanı" Yataktan kalkıp onu beşiğine yatırdı. Onu izlerken yakalanmak istemediğim için hemen geri geri gidip yeni geliyormuş gibi çıktım karşısına. Dip dibe gelmiştik. Gözlerimin içine bakıyordu. "Şey kahvaltı hazır"

"Tamamm. Sen biraz gelsene şöyle" Diyerek beni lavaboya çekti ve kapıyı kilitleyip duvara yasladıktan sonra boynumu öpmeye başladı. "Barlas yapma. Ihh" Biraz yüksek sesle inlemiştim. Ama böyle öpmeye kim tepkisiz kalabilirdi ki? Öpücüğün ilerisine gidip boynumu ısırmaya başladı. "Ah!' diye bir inleme çıktı dudaklarımdan. Isırıyor, emiyor, sonra öpüyordu. O kadar acıyordu ki boynumun morardığına emindim. Dudaklarının rotası köprücük kemiklerime inmişti. Oraya da boynumla aynı kaderi yaşatıyordu ve bu bana zevk veriyordu. "Barlas yapma sabah sabah olmaz" Dediğimde başını kaldırıp sırıttı. "Ha gece olur yani?" Dediğinde utanarak başımı eğdim. "Ya sus çıkalım şuradan bak birazdan Bulut uyanır kahvaltımızı yapalım"

"Peki peki sen nasıl istersen" Diyerek lavabodan çıktı. Bende arkasından çıkıp masaya oturdum. Kahvaltımızı ederken sohbet ediyorduk. "Sen maçlara ne zaman çıkacaksın?"

"Bu sezonun yarısına kadar yokum. Hamilelik kilolarını 40 günlük regli atlatmam gerek önce"

"Anladım. Ağrın var mı?"

"Biraz var. Ağrı kesici içerim geçer"

"Yok öyle olmaz kahvaltıdan sonra yatarsın sıcak su torbası yaparım, çikolata iyi geliyormuş birde ağrı kesici koyarım yanına birşeyin kalmaz" Gülümsedim. "Teşekkür ederim ama bu kadarına gerek yok hap içsem yeter"

"İtiraz istemiyorum bunları yapıp bebek gibi yatacaksın" İnadı inat biri olduğu için ısrar etmiyordum. "Peki tamam öyle olsun" Dedim ve kahvaltımızı edip kalktık. Masayı toplamaya başlayacaken Bulut ağlamaya başladı. "Off acıktı kesin. Ben emzireyim sen mutfağı topla olur mu?"

"Olur canım sen bak oğlumuza" Bilerek oğlumuz diyordu. Hoşuna gidiyordu çünkü. Benimde hoşuma gitmediği söylenemezdi aslında. Odaya gidip Bulut'u aldım ve yatağa oturup emzirdikten sonra gazını çıkartıp altını değiştirdim. Yanıma yatırıp severek uyuttuktan sonra yanağına onun kadar minik bir öpücük kondurup beşiğine yatırdım. Bende kendi yatağıma yatıp gözlerimi kapattım. Çok yorgundum. Karnımı sıkıca örttüm. Bir süre sonra kapı açılma sesiyle kapıya döndüğümde Barlas'ı gördüm. Oğlumuzun beşiğinin yanına yere oturup onu izledi. Bulut daha yeni doğmuştu ve bu yüzden gününün çoğunu uyuyarak geçiriyordu. Buna rağmen evde kalıp Bulut ve benimle vakit geçiriyordu. Çok güzel bi baba olmuştu. Oğlumuzun beşiğin dışına düşen minik elini tutup üst üste öpücükler bıraktı eline. "Barlas uyandıracaksın" Dediğimde bana dönüp oturduğu yerden kalktı ve yanına gelip yatağın başına oturdu. "İyi misin?"

"İyiyim ben sende kendini çok boşladın. Ben anneyim ben başında durmak zorundayım emzirmek ilgilenmek için ama sen değilsin. Çok bunaldın git gez biraz"

"Ne demek değilsin Miray? Sen annesiysen bende babasıyım bakmak zorundayım ki zorunda olmasamda ben oğlumu seviyorun severek bakarım ilgilenirim. Oğlumuzun kırkı çıksın beraber gezeriz" Ağağağağa ölürüm ben bu adama yaa. "Pekii sen nasıl istersen öyle olsun" Dediğimde sırıttı. "Bulut burada Asel ne zaman geliyor?" Dediğinde kaşlarımı kaldırdım. "Ya çüş Barlas. Bi sakin ol bi yerinde dur daha Bulut'un kırkı çıkmadı" Dediğimde kısık sesle kahkaha attı. "Tamam tamam. Sen ne istersen o" Evleneli 1 yıl oluyordu ama hala hanımcılığından ödün vermiyordu. Hani o dağ ayısı Barlas? Öyle yola getiririm oğlum adam olacan. Uzun süre yüzünü inceledim. "Arkadaş grubunun en yakışıklısı falan mısın?"

"Yook be sana öyle geliyor. Hamza benden daha yakışıklı, Yiğitte öyle Efe de" Kaşlarımı çattım yalancı bir kızgınlıkla "O ne demek ya banane sen en yakışıklılarısın!"

"Tamamm tamam karım ne derse nasıl isterse o. Tamam en yakışıklıları benim" Sırıttım. "En hanımcınızda sensin galiba"

"Aa evet o konuda kimse elime su dökemez en hanımcı benim" Dediğinde güldüm. "Belli oluyor"

"Olmıyayım mı yaa ne var karımın gözünün içine bakıyorsam ne var bir dediğini ikiletmiyorsam ki? Böyle olması gerekmiyor mu zaten?" Diye sordu masumca. "Evet ama her erkek yapamıyor bunu. Evlendik tamam her dediğimi yapmak zorunda sözümün üstüne söz söyleyemez kafasındalar" Düşünürken bile kanım çekilmişti. Ya Barlas'ta onlardan olsaydı? Allah'ım teşekkür ederim bana en iyisini layık gördüğün için. "O ne demek ya? Öyle şey mi varmış benim prensesim birşeyi istemiyorsa olmaz istiyorsa anında ayağında olur bitmiştir"

"Çok seviyorum seni"

"Bende seni" Akşama kadar yatağımda yatmıştım. Barlas başımda bekliyordu. Canım sıkılıp kalkmak istediğimde kolumu tuttu. "Nereye birşey mi istiyorsun?"

"Yok hayır sıkıldım yatmaktan kalkmak istiyorum" İlk önce kendisi kalktı, sonra beni tuttu. "Gel güzelim" Diyerej kaldırdı. "Balkona gidicem"

"Çok soğuk olmaz ağrın olur. İçeri geç" Diyerek içeri götürüp koltuğa oturdu. Yürüyebiliyordum ve ağrım da yoktu. Ama çok korumacı davranıyordu. "Off" Diyerek telefonumu çıkarttım. Kiraz'ı arayıp halini sormak istiyordum. Barlas karşı koltuğuma oturdu. Bende Kiraz'ı aradım. Büyük ihtimal Atlas'la cilveleştiği için geç açmıştı. "Emir- Ay pardon Kiraz nasılsın ablacım" Emirhan diyeceğim anda Barlas'ın bakışları keskinleşip bana döndü. Kirazla Emirhan ne alaka bilmiyordum. Emirhanla daha dün konuşmuştuk ve Bulut'u çok sevmişti. O kalmıştı aklımda büyük ihtimal. Telefonu kapattığımda Barlas'ın beni deli gibi sorgulayacağını biliyordum. "İyiyim abla ben seni sormalı"

"Bende iyiyim işte Bulut'la uğraşıyorum"

"Ayy nasıl yiğenim"

"İyi iyi bütün gün uyuyor işte ne olsun. Benim yiğenim ne durumda sen onu söyle"

"O daha minicik teyzesi karnımı bile şişirmedi daha kurban olsun annesi ona" Dediğinde güldüm. "Yerim kız seni. Kapatıyorum şimdi görüşürüz"

"Babayy" Diyerek kapattık. Barlas'ın bakışları hala üstümdeydi. Oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi ve telefonumu elimden aldı. "Ne yapıyorsun ya" Diyerek ayağa kalktım ve telefonumu almaya çalıştım ama o telefonu kaldırdı. "Versene telefonumu!"

"Aradığın kişi kimdi?" Diye sordu sert çıkan sesi ve sinirden kasılmış çenesiyle. "Ya Kiraz'dı Emirhan yanlışlıkla çıktı" Dediğimde daha da sinirlenmişti. "Emirhan kim o zaman?"

"Ya üniversiteden arkadaşım" Dedim titreyen sesimle. Üstüme doğru yürüdüğünde geriye gittim. Duvara yaslandığımda eski günler bir bir canlanmıştı gözümde. "Barlas yapma. Eskiye dönme lütfen" Dedik yalvarırca. Gözlerimin içine yıllar önceki öfkesiyle bakıyordu. Biliyordum zaten bu adam kıskançtı. Ama birşey daha biliyordum ki oda kıskandığı zaman neler yaptığıydı... Elimden tuttuğu gibi en alt kata indirdi. Korkuyordum ne yapacağından. "Görüşmeyeceksin hiçbir erkekle!" Dediğinde sinirlendim. "Barlas hayatıma bu kadar müdahale etme hakkın yok!" Kaşlarını kaldırdı. "Öyle mi Miray'ım? Tamam gör bakalım var mı yok mu" Diyerek kolumdan tutup üst kata Bulut'un odasına çıkartıp fırlatırca beni odaya bıraktı. Arkasından Bulut'u getirdi. "Bak bakalım var mıymış yok muymuş" Diyerej üstüme kapıyı kilitledi. Al işte, yine eskiye dönmüştük. Yere çöküp ağlamaya başladım. Bir yandan "Barlas lütfen kapıyı aç" Diyerek kapıya vuruyordum. Hata bendeydi. Bu adam değişmeyecekti işte...

Kalbim Senin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin