27. BÖLÜM:GERİ DÖNÜŞ

16 1 0
                                    

İçimde kopan çığlıklarımı dışarı vurmak, bağırıp çağırarak ağlamak istiyordum. Ama Bulut'u korkutmamak adına oğlum kucağımda, ona sımsıkı sarılarak, kokusunu içime çekerek, göz yaşlarımı içime ata ata ağlıyordum sadece. 2 yılın sonunda ilk defa pişman olmuştum Barlas'a o şansı verdiğim için. Asla değişmeyecekti. Gün içinde ne kadar iyi olursa olsun sinirlendiği anda canımı yakacaktı. Tutup sürüklediği kolum mosmor olmuştu. Bir insan sevdiğine nasıl böyle davranabilirdi ki. Sabah beni buraya kilitleyip evden çıkmıştı ve şuan hava kararıyordu. İşin kötü kısmı odanın lambası dışarıdaydı ve ben karanlıktan son derece korkuyordum. Odaya karanlık çökmeye başladığında kendimi odanın köşesine çekip kucağımda mışıl mışıl uyuyan Bulut'a iyice sarıldım. Kısık sesle "Korkma annecim. Ben yanındayım tamam mı. Çıkacağız buradan" Diyerek öptüm onu. Ama asla sakin değildim.

(Barlas)

Miray'ı Bulut'un odasına kilitleyip sakinleşmek adına dışarı çıkmıştım. Eve geldiğimde saat 21.39 du. Miray'ın odasına gittiğimde aydınlandım. Siktir. Miray karanlıktan korkuyordu ve bu odanın ışığını asla açamazdı. Yaptığım şeyin pişmanlığını iliklerime kadar hissetmiştim o an. Hızla odaya koşup kapısını açtığımda Miray'ım duvarın dibine çökmüş, kucağında ağlayan Bulut'a sarılıp sakinleştirmeye çalışıyordu. Benim yüzüme bile bakmamıştı. Odanın ışığını açıp yanına yaklaştığımda bana yandan bir bakış atıp kendini benden uzaklaştırmıştı. "Özür dilerim Miray. Gerçekten pişmanım sana bunu yaptığım için özür dilerim. Hakim olamadım kendime" Öfkeyle baktı yüzüme. Yıllar önce bana "senden nefret ediyorum" Derken attığı bakıştı bu. Bakışlarını tanımamla başımı iki yana salladım. "Hayır. Öyle bakma lütfen. Tekrar kaldıramam bunu" Dedim titreyen sesimle. Bu sırada Bulut o kadar çok ağlamıştı ki korkmuştum ona birşey olmasından. "Miray çok ağlıyor ver bana" Diyerek Bulut'u almaya kalktığımda tek koluyla beni güçsüzce itti. Güçsüz ittirmesi yetmişti dengemi kaybetmeme. Çöktüğüm yere tamamen düştüm. "Elimi sürme oğluma! İğrençsin Barlas ve öyle kalacaksın hiç değişmeyeceksin! Ama yeter katlanmak zorunda değilim!" Diyerek ayağa kalktı ve Bulut'u beşiğine yatırıp odadan çıktı. Minik oğlum hala ağlıyordu. Onu yavaşça kucağıma aldığımda biraz sakinlemişti. "Şşt ağlama oğlum, baban yanında" derin nefes verip rahatlayarak uyudu kucağımda onu nazikçe öpüp yavaşça beşiğine yatırdım ve kapısını örtüp Miray'ın yanına gittim. Sinirle eşyalarını topluyordu. Yanına gidip kolundan tutarak kendime çevirdim. "Ne yapıyorsun Miray?"

"Sen asla değişmeyeceksin Barlas. Seninki ruh hastalığı tedavi olana kadar sakın yaklaşma yanımıza!" Diyerek kolunu benden kurtardı ve işine devam etti. Galiba haklıydı. Ruh hastası gibi birşeydim ben. "Tamam Miray. Senin için olacağım sen yeter ki gitme benden tekrar bunu kaldıramam" Beni dinlemeden çantasını sırtına taktı ve beşiğinde uyuyan Bulut'u kucağına aldı. Odadan çıkacakken önünde durdum ve oğlumun uyanmaması için sessizce konuştum. "Miray gitme, lütfen gitme benden söz veriyorum düzelmek için her şeyi yapacağım seni kaybedersem ben daha da dibe batarım toparlanamam lütfen" Acıyan gözlerle bakmıştı gözlerimin içine. "O zaman Barlas, düzelene kadar ne benim ne de oğlumun yanına yaklaşma. Oğlumu ruh hastası bi babayla büyütemem" Diyerek beni geçip evden çıktı. Arkasından bakmakla kalmıştım sadece. Ruh hastasıydım onun gözünde... Evden çıktığı anda sinirle bağırarak duvara vurdum ve gözyaşlarımı birer birer akıtmaya başladım gözlerimden. Balkona gidip onun için bıraktığım sigarayı, yine onun için tekrar yaktım.

...

1 ay boyunca görmemiştim Miray'ı. Miraysız tam 1 ay... İşkenceydi bana. Çok kez sarhoş olmuştum. Sürekli içmiştim. Hamza, Yiğit ve Efe'nin yardımıyla bundan sıyrılıp psikolog tedavisine başlamıştım. 2 haftalık tedaviden sonra yavaş yavaş sakinlemiştim ama Miray özlemim dinmiyordu. Karımı, oğlumu çok özlemiştim. Yine bir akşam Hamzalarla dışarıdayken ben sürekli içmekten sarhoş olmuştum. Bir süre sonra Efe şişeyi elimden alıp "Barlas yeter aga içme artık" Dedi. "Efe. Beni Miray'a götürün. Çok özledim onu lütfen beni ona götürün"

"Kardeşim götürelim ama sakin olabilecek misin? Ve evi nerede?" Diye sordu Hamza. "Asıl biraz daha ondan ayrı kalırsam deliririm ben. Evinin yolunu da ben gösteririm yeter ki götürün" Biraz birbirlerine baktıktan sonra Yiğit konuştu. "Götürelim o zaman, gel" Diyerek beni tuttu ve arabaya bindirdi. Ayakta duramıyordum. Evinin adresini söylediğimde nasıl gittiklerini umursamadan başımı geriye yaslayıp Miray'ın hayalini kurdum.

(Miray)

Barlas'ı çok özlemiştim. Onsuz 1 ay geçirmek 1 asır gibi gelmişti bana. Oğlumun da babasını özlediğini hissedebiliyordum. Sürekli ağlıyordu. Barlas'ın hırkasını giyerek sallayıp uyutabiliyordum. Babasının kokusunu istiyordu. Hatta direkt babasını. Gecenin 12sinde Bulut'u uyutup koltuğa oturmuş düşünceler içinde dalarken kapı çaldı. Kim olabilirdi ki bu saatte. Kapı deliğinden baktığımda Barlas'ın arkadaşı Hamza olduğunu gördüm ve kapıyı açtım. Ayakta duramayan Barlas vardı yanında. Beni görünce "Miray" Diyerek sımsıkı sarıldı ve öpüp kokladı beni. "Yenge, Miray diye tutturdu en sonunda getirdik"

"Tamam Hamza iyi yapmışsınız"

"Yenge bana düşmez ama affet şu çocuğu be. Haftalardır tedavi görüyor senin için" Dediğinde şaşkınlığımı gizleyerek başımı salladım ve iyi akşamlar diyerek kapıyı kapattım. "Bana bak" Diyerek Barlas'ın yüzünü kendime çevirdim. "Ne yapıyorsun sen bu kadar içilir mi?"

"İçilir Miray. Ben 1 aydır sensiz uyuyorum, sensiz nefes alıyorum, sensiz yaşıyorum buna içilir"

"Gel buraya" Diyip içeri koltuğa yatırdım ve ayılması için kahve yapıp getirdim. "Al iş şunu" Diyerek bi yudum içirdiğimde yüzünü ekşitti. "Şekersiz bu ben içmem bunu"

"Bu kadar sarhoş olmasan içmek zorunda kalmazdın Barlas. Bitir bunu" Zorla bütün kahveyi bitirttim onu. "Yat uyu biraz"

"Sende yanıma yatsan" Gözlerimin içine bakıyordu. Reddedemiyordum onu. "Tamam yatacağım" Dediğimde mutlu oldu ve beni tutup koltuğa çekti. Başımı göğüsüne iyice bastırarak sarıldı ve defalarca kez saçlarımdan öptükten sonra uyuyakaldı. Onunla beraber bende uyumuştum.

Sabah Bulut'un ağlamasıyla ikimizde uyandık. Buraya nasıl geldiğini anlamaya çalışır gibi etrafı inceliyordu. "Hamza getirdi" Diye cevap verip Bulut'un yanına gittim ve altını değiştirip emzirdikten sonra gazını çıkarttım. Hala ağlıyordu. Barlas'ın yanına gidip kucağına uzattım. "Kafan yerindeyse al seni istiyor" Gülümsedi ve Bulut'u kucağına alıp doyasıya öptü. Benim kadar onuda çok özlemişti. "Mis kokulu oğlum benim. Babam" Diyerek sevdi. Bulut onun kucağına gider gitmez susmuştu. "Kahvaltı hazırlamaya gidiyorum çağırdığımda gel. Ayağa kalktı ve karşımda durdu. "Miray ben birşey istemiyorum. Sadece seni ve oğlumu istiyorum. Bak tedavi oldum ve hala devam ediyorum. Lütfen eve geri dön"

Gerçekten tedavi olmaya başlamıştı. "Sana tekrar güvenebilir miyim?" Diye sordum. "Evet. Söz veriyorum hayatında aldığın hiçbir karara arkadaşlarına karışmayacağım sen yeter ki eve dön" Dediğinde dayanamayıp sarıldım ona. Kucağındaki oğlumuzla beraber oda bana sarıldı. Ayrıldığımızda gözlerinin içine baktım. "Peki tamam. Döneceğim" Dedim. Açelya, Sena ve özellikle de Kiraz sıçacaktı ağzıma ama olsun aşıktım ne yapayım. Bulut'u koltuğa bıraktı ve kendisi de koltuğa oturup beni kucağına çekerek sarıldı. Aynı şekilde sımsıkı sarılarak karşılık verdim ona.

Uzun uzun hasret giderdikten sonra eşyalarımı alıp evime döndüm. Çok özlemiştim bu evi. Özellikle de Barlas'ı. İçimden bir ses bu sefer pişman olmayacağımı söylüyordu. Kucağımda uyuyan Bulut'u beşiğine yatırıp Barlas'ın yanına geri döndüm. Gittiğimde beni kendine çekip 1 ayın acısını çıkartır gibi yapıştı dudaklarıma. Öpüşünden belliydi çok özlediği. Karşılık verdim bu öpüşüne...

Kalbim Senin Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin