(Barlas)
Miray'ın gözleri yavaş yavaş kapanmış uykuya dalmıştı. Onun saçlarını okşayıp onu izlerken biraz olsun avunabilmiştim. Kurduğum hayalleri yaşıyormuş gibi hissediyordum şuan. Miray yanı başımda, dağınık saçlarıyla kızarmış yanaklarıyla uyuyordu. Ve bende onun kirpiklerine kadar inceleyip nefes sesini dinliyordum. Ne kadar çocukça değil mi kendini böyle avutmak. Ben Miray'la tekrar çocuk olmuştum işte. Onu her gördüğümde yaşadığım heyecan yüzünden elimin ayağımın dolaşması örnekti buna. Ne kadar sert bir insan olursan ol aşk insanı çocuklaştırıyordu. Miray'ın alnını öpüp odadan çıktım ve kapısını kilitleyip anahtarı cebime koydum. Eğer Mina tekrar ona zarar vermeye kalkar ve ben engel olamazsam kendimi suçlardım. Zaten babamla konuşup onu tekrar Bursa'ya gönderecektim. Aklı başına gelene kadar gelmesin buraya. Mutfağa gittim ve babamı aradım.
"Oğlum"
"Baba ne var ne yok ne yaptınız annem nasıl"
"İyiyiz oğlum her zamanki gibi işte seni sormalı Mina nasıl"
"Ben iyiyim babacım ben iyiyim de Mina için aynı şeyi söyleyemem"
"Yine canını sıkacak birşey mi yaptı?"
"Baba çok sevdiğim bi kız arkadaşımı öldürmeye kalktı" Dediğimde babamda şok olmuştu. "Haddini fazla aştı onu Bursa'ya göndereceğim aklını toplayana kadar gelmesin buraya"
"Gelsin bakalım ben sorarım hesabını ona sen rahat ol oğlum. Kız nasıl birşeyi var mı?"
"Kızı dövüp buzluğa kapatmış. Biraz daha geç kalsam donarak ölecekti ama kurtardım, aldım yanıma uyuyo şuan. Kızda tanıdık aslında"
"Allah Allah kim bu kız"
"Miray'ı hatırlıyor musun baba?" İsmini söylememle yüzümdeki gülümsemeye engel olamamıştım. Kafayı yiyeceğim galiba bir insanın ismi bile nasıl bu kadar hoş bu ksdar güzel olabilirdi.
"Miray unutulur mu be oğlum takımın neşesiydi" Yüzümdeki gülümsemeyi bozmadan konuşmama devam ettim "O işte. Galatasaray maçına hakemlik yaptığımda gördüm tekrardan konuştuk"
"E iyi ne güzel yabancılık çekmezsin oralarda tutturdun zateb İstanbul diye"
"Zaten çekmiyordumda baba Miray başka ya çok cana yakın çok seviyorum onu" Bardağa doldurduğum suyu içmeye başladım. Babamın ses tonundan anlamıştım güldüğünü "Eh iyi bakalım üç dört seneye gideriz çiçeğimizle çikolatamızla istemeye" Babamın bunu demesiyle su boğazımda kalmıştı. Bardağı masaya koyacakken ayağımda masaya takılmıştı düşüyordum ki duvara tutunmuştum. Bu kadar da afallama be Barlas
"Oğlum iyi misin"
"İyiyim baba savaştan çıktım sadece ya o öyle mi söylenir gözünü seveyim" Babam kısa bir kahkaha attı. "Çok heyecanlandın bakıyorumda" Aşkımdan ölüyorumda ondan diyemedim tabi nasıl diyeyim. Zamanı geldiğinde aşkımı herkese haykıracaktım zaten. "Yok baba ondan değilde ya neyse ne işte bugün göndereceğim Mina'yı" Masaya oturdum ve bardağı tuttum.
"Tamam oğlum gönderde şunu da söyleyeyim aşık olabilirsin eğer öyle birşey varsa da bunu kızdan sakın saklama. Belki karşılıklıdır" Son dediği içimi yakmıştı. Değil baba... Karşılıklı değil. Sadece ben ona aşığım. "İnşallah babacım şimdi kapatıyorum var mı bi isteğiniz bak varsa söyleyin lütfen"
"Yok oğlum kendine iyi bak yeter"
"Tamam babacım sizde iyi bakın görüşürüz" Babamda görüşürüz dedikten sonra telefonu kapattık. Ellerimi kavuşturmuş başımıda ellerimin üstüne koymuş derin bir of çekip daldığım sırada Miray'ın sesini duymamla ayaklandım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalbim Senin
RomanceHayatını Galatasaraya adamış basketbola bağlı ve avukat olmak isteyen aşka erkeklere güvenmeyip sadece hayallerinin peşinden koşan bir kız. Gittiği maçın hakemi ona 6 yıldır aşık olup deli gibi onu bekleyen adam olursa neler yaşanır peki?