İLTİCA
instagram: bsaa.752Tarih: 4 Ocak 2022
Saat on bire gelirken emniyetten çıkmış sürekli gittiğim kafeye doğru yürümeye başlamıştım. Üstümde siyah tişört ve deri ceket, altımda yine siyah bir pantolon vardı. Bugün izin günümüzdü bende bir arkadaşımın yanına gitmiştim emniyete. Sokaklar sessizdi, herkes sessizliği severdi ama ben sevmezdim. Çoğu zaman sokakta olurdum, eve her girdiğimde Dilan'ın bana seslenişini özlerdim, annemin Pars diye seslenişini özlerdim. Bunlar bana ağır geliyordu, yıllar geçse bile alışamamıştım bu yüzden evden olabildiğince kaçardım.
Üç ay sonra mahkeme vardı, Dilan'ı yanıma almak istiyordum. Babamla olmasını istemiyordum, belki bencillikti bu yaptığım ama o adamın nasıl bir insan olduğunu bilmiyordum. Babamın hayatımda yeri var mı yok mu bilemiyorum, sadece bir isimden ibaretti babam. Yılmaz Çevik, Orgeneral Yılmaz Çevik. Her röportajda aile kavramından bahsediyordu ama aile kavramı ne demek bilmiyordu. Babalar ailelerini terk etmezdi değil mi?
Çocukluk resimlerime bakıp ne kadar mutluymuşum diyemiyorum çünkü çocukken bile aileme bakmak zorundaydım. Ben bütün bunları düşünerek yürürken biri bana sarıldı, tepki vereceğim sırada konuşmaya başladı. "Abim!" Dedi mutlu bir sesle. Ceketimi sıkıyordu, kollarımı ona sarıp dokunmamaya özen gösterek. "Güzelim, çok beklettin beni." Dedim ve onu yavaşça kendimden ayırdım. Kolumu omzuna atıp yürümeye başladım. Kahverengi saçları vardı, yüzünü göremiyordum çünkü benden kısaydı. "Kimsin sen?" Diye sordum sert ama kısık bir sesle.
"Açıklayacağım ama biraz uzaklaşalım, lütfen." Dedi kadın. Sessizce kafeye doğru yürüdük, boş bir masaya yaklaştım ve oturması için sandalyeyi çektim. Oturdu, "Teşekkür ederim." Diye mırıldandı. Karşısına oturdum, "Anlat hadi." Dedim bakışlarımı kadına çevirip. Kahverengi gözleri, kalın diyebileceğim dudakları ve kaydırak gibi bir burnu vardı. "Üniversiteden yeni çıkabildim, eve doğru yürürken birinin beni takip ettiğini hissettim. Okulda bana takıntılıydı ama bu kadar olduğunu düşünmemiştim. Seni rahatsız ettim çok özür dilerim ama gecenin bu saatinde neler yapabileceğini bilmiyordum." Dedi kadın.
"Rahatsız etmediniz, onunla konuşmayı denediniz mi?" Diye sordum halsizce. Garson kız yanımıza geldi, "Demir abi ne alırsın?" Diye sorduğunda kafamı ona çevirdim, "Filtre kahve alacağım Şebnem, sen?" Diyerek kadına döndüm. "Su alsam yeterli." Dedi. Şebnem yanımızdan ayrıldığında kadın bana baktı, "Denedim ama fayda etmiş gibi durmuyor. Gerçekten kusura bakmayın sizi gece gece..." Derken sözünü kestim, "Hangi bölümdesin?"
"Tıp Fakültesi, beşinci yılım. Sen?" Diye sordu. "Okumuyorum ben." Dedim. Çok mu genç duruyordum? "Neden okumuyorsun?" Diye sordu kadın, "Adın neydi?" Diye sordum. "Ah pardon unuttum, Elvin ben." Dedi. "Okumuyorum çünkü okulumu bitireli yaklaşık beş yıl oldu." Dediğimde güldü. "Çok genç duruyorsun, mesleğin ne?" Diye sordu. "Öncelikle zaten gencim, yirmi yedi yaşındayım." Dedim, kahvem geldiğinde bir yudum aldım. "Ben yirmi üçüm, dört yaş var aramızda." Dedi su bardağıyla oynayarak. Yanımızdan geçen adama baktım, Berk. Beni gördüğü an hazır ola geçti, "Komutanım." Dedi ve başıyla selam verdi. "Rahat Berk." Dedim.
Elvin kaşlarını kaldırıp bana baktı, "Asker misin?" Diye sordu. "Hayır solistim." Dedim sorunun gereksizliği karşısında. Berk gülmemek için kendini tutarken gitmesi için işaret verdim. Berk arkadaşlarının olduğu masaya ilerledi. "Rütben ne?" Diye sordu Elvin. "Binbaşı." Dedim. "Ay bir dakika, ben yarım saattir bir binbaşı ile mi oturuyorum?" Dedi Elvin. "Evet." Dedim sakince. Kız saatine baktı, "Annem merak eder gideyim ben." Dediğinde hesabı istedim ve, "Tamam ben bırakırım seni." Dedim. "Çok zahmet verdim Demir, ben giderim." Dedi ve ayağa kalktı. Hesabı ödedim ve Şebnem'in eline biraz para tutuşturdum.
"Hadi." Dedim Elvin'e. Mecburen yanıma geldi ve yürümeye başladık. "Neden asker oldun?" Diye sordu Elvin, burun kemerimi sıktım. "Haddim olmayan şeyler soruyorum değil mi? Sustum." Dedi kız ve sessizce yürümeye başladı. Biraz yürüdükten sonra sessizlik rahatsız etti, "Abimin intikamını almak istiyorum." Dedim. İrkilmiş gibi bana baktı, "Abin asker miydi?" Diye sordu. "Birkaç yıl önce şehit düştü. Uzun zaman oldu, acısı geçti sadece izi kaldı." Dedim. Kafasını eğdi, "Başın sağ olsun." Dedi sessizce.
"Vatan sağ olsun." Dedim ve bir adım gerisinde yürümeye devam ettim. Yaklaşık on dakika sonra Elvin durdu, "Burada mı yaşıyorsun?" Diye sordum. "Evet." Dediğinde karşı apartmana baktım, "Komşuyuz." Dedim. Elvin, "Kader." Dedi ve güldü. "İyi geceler o zaman." Dedi Elvin. "İyi uykular." Dedim ve binaya girdim.
Gece uyku tutmadığı için duşa girdim, üstüme siyah dar bir tişört ve altıma siyah bir eşofman giyip balkona çıktım. Bir sigara yaktım, nadiren içerdim. Düşünceler yine zihnimi ele geçirdi.
Bazı şeylere geçti demeyi seviyordum, güzel bir kaçış yoluydu çünkü benden başka kimse geçmediğini bilmiyordu. Sokak sessizdi, ev sessizdi ana kafamın içi o kadar gürültülüydü ki bu beni yormuştu. Kafamı kaldırıp karşı binaya baktığımda Elvin'i gördüm. Balkonda ders çalışıyordu, beni gördüğünde gülümsedi ama gülümseyecek halim olmadığı için sadece başımla selam verdim. Sigaramı söndürecek yer bulamadığımda balkonun demirlerine bastırdım ve eve geri girdim.
•
Pars Demir Çevik
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMUTAN
Teen Fiction"Ben seni sadece bir dakikalığına değil ömrümün sonuna kadar kahraman olarak bileceğim."