İyi okumalar 💕GERÇEKLER
"Pars." Omzumdan dürtülerek uyandığımda gözlerimi ovaladım. Elvin yatakta oturmuş bana bakıyordu, üstünde benim tişörtüm vardı. "Günaydın." Dedi gülümseyerek. "Günaydın, ne zaman uyandın?" Diye sordum doğrulup. "Telefonun çaldı biraz önce ona uyandım, Ufuk aradığı için açtım. Yarbayınız sizi dörtte bekliyormuş." Dedi. "Tamamdır." Dedim. Elvin yataktan kalkarken kasıklarını tuttu, "Çok mu canın yanıyor?" Diye sordum. "Biraz sızlıyor sadece, kahvaltıdan sonra ağrı kesici alırım." Dedi ve kalktı. Odadan çıktığında giyindim ve yüzümü yıkadım. Dün hakkında konuşup onu utandırmak istemesemde mutfağa girdim ve ona baktım, "Elvin, biz dün korunmadık." Dedim.
"Evet, şey ben hap alacağım bugün." Dedi yüzü düşerken. Bir anda kendimi kötü hissettim, acaba pişman olduğumu mu düşünmüştü? Yanına ilerledim ve onu tutup tezgaha oturttum. "Dün gecenin benim için önemsiz olduğunu düşünme sakın, çok değerli bir geceydi. Sadece sen daha çok gençsin, bu zamanlarını çocuk bakarak geçirmeni istemiyorum. Üstelik okuyorsun, eğitimin daha önemli." Dediğimde yüzünde samimi bir gülümseme oluştu. Kollarını boynuma sarıp kafasını boynuma gömdü. Beline sarıldım ve onu kendime daha çok çektim. Boynundaki morlukları teker teker öptüm, dünden kalan armağanlardı. Kahvaltıyı kurup sessizce yemek yedik, ağrısı olduğunun farkındaydım. Kahvaltıyı ben toplarken o da salona girdi. "Elvin, gelicem birazdan." Diye salona seslendim. Elvin beni onaylarken üstümü değiştirme zahmetine girmeden dışarı çıktım.
En yakın eczaneye gittim, evde ağrı kesici kalmamıştı. "Merhaba, doğum kontrol hapı ve ağrı kesici alacağım." Dedim direkt. Kadın beni onayladı ve arkasını dönüp ilaçları karıştırmaya başladı. "Buyurun, nasıl kullanılacağı arkasında yazıyor eşinize söylersiniz." Dedi kadın, bozuntuya vermeden parayı ödeyip çıktım. Apartmana doğru yürümeye başladığımda bir süre önce fırında kilitlenen çocuk karşıma çıktı. "Aaa, fırıncı abi?" Dediğinde güldüm. "Oğlum ben askerim ne fırıncısı?" Dedim, benimle beraber yürümeye başladı. "Vay be, cidden Binbaşı Çevik sensin." Dedi çocuk. "Adın ne senin?" Diye sordum. "Batuhan." Dedi.
Birkaç soru sordu, evin önüne geldiğimde o bir anahtar çıkartıp kapıyı açtı. "Burada mı oturuyorsun?" Diye sordum. "Evet." Dedi. Herkesle komşuydum mübarek. "Bende." Dediğimde şaşkındı. Heyecanlanmıştı, "Allah'ım şansa bak!" Derken merdivenden düşüyordu. Dirseğinden tuttum onu. "Oğlum dikkat et." Dedim. Beraber yukarı çıktık, karşılıklıydı dairelerimiz. "İyi günler abi." Dedi. "İyi günler." Dedim ve kapıyı çaldım. Elvin kapıyı açtı, beraber içeri girdik ve mutfağa girdik. "Ağrı kesici ve haplarını aldım." Dedim. "Teşekkür ederim." Dedi ve ellerini enseme dolayıp hafifçe kendine çekip boynuma bir öpücük bıraktı. Haplarını içti. Ardından giyinip evden çıktım.
Yarbay yanımıza geldi. "Nasılsınız?" Dedi ilk olarak. Hepimiz iyi olduğumuzu belirtip dikkatle onu dinlemeye başladık, "Demir bu görev biraz seninle ilgili," Dedi yarbay ve sustu. Hepimiz merakla birbirimize baktık. "Söylemek benim için çok zor, doğruluğundan emin değiliz ama çok yüksek bir ihtimal. Bu ihtimal doğru mu diye siz bulacaksınız." Diye devam ettiğinde sabırsızlıkla yerimde kıpırdandım. "Demir, annen yaşıyor olabilir." Sarsıldım. Ayakta olsaydım büyük ihtimalle yere yığılırdım, "Ne? Mümkün değil komutanım annem kollarımda öldü benim. Yaşıyor olamaz." Dedim. Yarbayın gözlerinde acı vardı, elini omzuma attı. "Kesin değil oğlum, ihtimal. Helin Çevik yaşıyorsa onu bulmalısınız Demir, şu an üzülme zamanı değil." Dedi yarbay.
Titrediğimi o an fark ettim, yarbay omzumu sıvazlayıp çıkıp gitti. "Yaşıyor olamaz," Diye mırıldandım. Ayağa kalktığımda ise dengemi sağlayamayıp masaya tutundum. Kalbime bir bıçak saplanmış ve çekilmişti, kanlar akıyordu. Kimse bunu görmüyordu. Koluma giren askere baktım, Ufuk beni yürütüyordu. Düşeceğimi anladığında beni daha sıkı tuttu, "Annem yaşıyor olamaz." Diye mırıldandım.
Dilan'ı servise bindirdikten sonra annemin yanına gittim, kahvaltısını hazırlamıştım. Annemi uyandırmaya gittim, "Anne." Dedim saçlarını okşayarak. Mavi gözlerini açıp bana baktı, "Oğlum." Diyip sarıldı. Kafamı bir süre göğsüne koydum daha sonra kahvaltı etmesi gerektiğini söyledim ve kalkmasına yardım ettim. Hastaydı bir süredir. Ayağa kalkıp birkaç adım attı ve durdu, ona baktım. "Anne?" Dedim yanına gidip.
Ne olduğunu bile anlayamadan kucağıma düştü, onunla beraber yere oturdum. "Anne!" Diye haykırdım. Nabzı yoktu.
Ağlamak istiyordum, omuzlarıma bir yük binmişti. Bu yük ayakta durmama bile engel oluyordu. Ufuk beni dinlenme odasındaki koltuğa oturttuğunda bacaklarım titriyordu, Berk bana su uzattı ve içmeme yardım etti. Annem benim için çok değerliydi, onun ölümü benim ölümüm olmuştu. Şu an onun nefes aldığı, yaşadığı düşüncesi bütün geçmişimi etkilerdi. Bütün acıların hiç olmasına sebep olurdu, kızgındım, üzgündüm, taktığım yara bantları düşmüş ve yaraları açığa çıkartmıştı. "Abi," Dedi Umut. Odada dört kişiydik, diğerlerini düşünecek durumda değildim.
"Yaşıyor mudur? Yapar mı kendi oğluna böyle bir şey?" Diye sordum. "Altı yıl..." Diye mırıldandım. "Abi bir sakin ol, bak şu an kesin bir şey yok çözeceğiz." Dedi Ufuk. "Ya ne sakini?! Annem lan o benim!" Dediğimde sustular. Berk telefonda biriyle konuşuyordu. Devamında sessizce oturmaya ve düşünmeye başladım.
Elvin'den
Koşar adımlarla dinlenme odasına girdim. Berk beni arayınca evden çıkmıştım. Pars koltukta oturuyordu, yanına oturup elini tuttum. Beni fark etmemişti. "Pars." Dediğimde bana baktı. "Elvin." Dedi ve ağlamaya başladı. Kafasını omzuna koydu, burnu boğazımı gıdıklarken ona sıkıca sarıldım. Ufuk, Umut ve Berk asık yüzlerle bizi izliyorlardı. Pars'ın omzunu okşadım, "Annem yaşıyor olabilirmiş." Diye fısıldadı Pars. "Biliyorum." Dedim dudak büzerek. "Eve gidelim mi?" Diye sordum ona. Kafasını istemediğini belirterek salladı, "Burada odan yok mu, oraya gidelim." Dedim. "Var." Dedi.
Ufuk onun kalkmasına yardım etti ve bizi odaya götürdü, Pars yatağa oturduğunda Ufuk hafifçe dirseğimi tuttu ve beni kapının yanına çekti. "Yengecim bir şey olursa direkt beni ara tamam mı? Bir şeye ihtiyacın olursa yine ara." Dediğinde gülümsedim. "Teşekkür ederim." Dedim ve samimi bir şekilde sarıldım ona, kollarını omzuma sardı ve sırtımı sıvazladı. Ah bu adamlar beni cidden şaşırtıyordu, bakışları bile bir insanı öldürebilecekken kendi aralarında çocuk oluyorlardı resmen. Ufuk çıktığında yatağa uzanmış ağlayan Pars'a baktım. Yanına gidip ıslak yanağını okşadım. "Yaşıyorsa onu nasıl affedeceğim Elvin?" Diye sordu hıçkırıklarının arasından.
Nasıl diyecektim her şeyden haberim olduğunu? Annesinin nerede olduğunu bildiğimi nasıl söyleyecektim ona? Tehdit ediliyorum desem affeder miydi beni? "Gel." Dedim ve tek kişilik yatakta onu kendime çektim. İtaat ederek kafasını bacaklarımın arasına koydu, gözyaşları bacağıma akıyordu. Saçlarını okşayarak onu birazda olsa sakinleştirmeye çalıştım. Kucağımda düşünceleri arasında boğulan adama baktım, özür dilerim sevgilim.
İki saat aralıksız ağlamıştı ve sonunda uykuya dalmıştı. Ellerinin hala titremesi gözüme çarptı. Pişmanlıkla ona bakarken kapı açıldı, Umut odaya girdi. Sessizce camın yanındaki koltuğu yatağa doğru çekip oturdu, "Nasıl oldu?" Diye sordu. "Aynı, ağlayıp sinirini attı sonra yorgun düştü." Dedim ve Pars'ın saçlarını okşadım. Umut mutsuz görünüyordu, abi gibi gördüklerimi adamı bu halde görmek onlarıda yıpratmıştı. "Atlatır mı sence? Yani ne bileyim annesine çok değer verdiği belliydi. Şimdi bu kadar ağır bir şeyi sence kaldırır mı?" Diye sordu. Hepsinin bunu düşündüğünü anlayabiliyordum.
"Pars zor bir insan, yani hangi duruma nasıl tepki vereceğini bilmiyorum. Üstesinden gelecektir. Zaman alacak biraz." Dedim. Yutkundu, "Son zamanlarda çok mutluydu. Kendine gelmişti adam. İlk tanıştığımızda o kadar katıydı ki bu time girdiğime pişman olmuştum. Sonra alıştık birbirimize, çok iyi biri gerçekten. Her başımız sıkıştığında koşar, birimiz mutsuzsak bunu çözene kadar durmaz ama o kendini kapatırdı. Üzgün mü, mutlu mu anlayamazdık. Şimdi onu bu halde görünce bizim gibi bir insan olduğunu anladım sanırım." Gözlerim doluydu, kendimi bir boşluğa atmak istiyordum. Pars beni tutana kadar düşmek istiyordum.
•
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMUTAN
Teen Fiction"Ben seni sadece bir dakikalığına değil ömrümün sonuna kadar kahraman olarak bileceğim."