AŞIĞIM
Hastaneden çıkmıştım ve evime geçmiştim, salondaki kan lekeleri hala duruyordu. Ufuk benim üzerimi değiştirdi, tişört giydirmedi çünkü odam sıcaktı. Beni yatağıma yatırdı, "Abi istediğin bir şey varsa getireyim." Dedi. "Elvin'i çağırır mısın?" Diye sordum. Ufuk kafasını sallayıp odadan çıktığında komidinin üzerindeki telefonumu aldım. Dilan yine yüzlerce mesaj atmıştı, mesajları okumak yerine onu aradım. İlk çalışta açtı.
"Ya sen neredesin, neredesin ya sen?! Meraktan öldüm öldüm dirildim! Elvin ablayı arıyorum konuşmuyor, Ufuk abimi arıyorum susuyor. Ne oldu abi?!" Diye bağırmaya başladığında telefonu biraz uzaklaştırdım. "Dilan," Dedim boğuk çıkan sesimle. "Dilan ben yoğun bakımdaydım." Diye açıkladım. O benim tek ailemdi, ondan bir şeyleri saklamaktan nefret ederdim. "Ne?! Hemen oraya geliyorum ve gelme dersen bir daha sana günaydın mesajı atmam." Dedi ve suratıma kapattı.
On dakika sonra Elvin gelmişti, yorgunluğu gitmiş gibiydi. "Selam." Dedi ve gülümsedi. Elinde bir poşet vardı, odadan çıktı. "Ufuk, sen git oğlum boşuna durma burada." Dedim. "Abi bir şey olursa?" Dedi sorar gibi. "Elvin doktor zaten." Dediğimde kafa salladı. "Peki." Dedi ve çıktı. Yatakta uzanmaya devam ederken içeri Elvin girdi, "Sana çorba yaptım." Dedi ve yanıma oturdu. Tepsiyi komidine koydu ve sırtımı yatağın başlığına yaslamama yardım etti. Kapı çaldığında yanımdan kalktı ve kapıyı açtı.
"Dilan?" Dedi Elvin. "Abla selam abim nerede?" Dedi ve koşarak odama girdi, direkt gözleri doldu. Karnımdaki sargıya, omzumdaki yeni sarıya baktı. Elvin tekrar yanıma oturduğunda yatağın diğer kısmına Dilan oturdu. "Abi iyi misin? Ya şu haline bak..." Dedi gözlerinden yaşlar akarken. "İyiyim." Dedim ve Elvin'in bana uzattığı kaşıktaki çorbayı içtim. "Sıcak." Dedim yüzümü buruşturup.
"Adam binbaşı gelmiş burada çorba sıcak diye laf yapıyor." Dedi Dilan. Güldüm, karnım ağrıyınca dişlerimi sıktım. "Sen kalacak mısın?" Diye sordum Dilan'a. "Tabii ki!" Dedi Dilan ve omzundaki çantayı yere fırlattı. "Babam nasıl izin verdi?" Diye sordum çorbamı içerken. "Türkiye'de değil, Ceylin'i ikna etmek zor olmadı." Dedi Dilan.
"Ceylin kim?" Diye sordu Elvin. Çorbadan bir kaşık daha içirdi. "Babamın yeni eşi." Dedim. Elvin başka bir şey demeden çorbamı içirdi. Bitmek bilmeyen çorbadan daha fazla içmek istemiyordum ama Elvin uğraşmıştı. "Elvin, Dilan bana çorbayı içirir benim için su getirir misin?" Dedim. Elvin kafa sallayıp çorba kasesini Dilan'a verip odadan çıktı. "İç şu çorbayı." Diye fısıldadım Dilan'a. "Hayır, içeceksin." Dedi Dilan. "Tırnaklarını yaptırmam." Dedim, çorbayı içmeye başladı. Çorbada çok az bir şey kaldığında bana içirmeye başladı. Elvin odaya girdi, suyu yavaşça bana içirdi.
"Sizi kullanıyormuş gibi hissediyorum." Dedim. "Saçmalama Pars, biz aynı durumda olsak sende aynısını yapardın." Dedi Elvin. "Pars mı?!" Diye bağırdı Dilan. "Evet?" Dedi Elvin. "Ay abim kimseye Pars dedirtmez ben hariç tabii ki." Dedi Dilan. Elvin kızarmış yanaklarıyla bana döndü, "Şey Pars bu gece ateşin çıkabilir, çok ağrında olabilir tamam mı? Beni ararsınız kötü olursan gelirim." Dedi. "Teşekkür ederim, her şey için." Dedim ve sırıtarak devam ettim, "Elvin, yarım bıraktığım işi tamamlayacağım." Dedim. Elvin daha çok kızararak evden çıktı.
"Abi, aranızda bir şey mi var?" Dedi Dilan kaseyi mutfağa götürürken. "Yani belki." Dedim. Tekrar odaya girdi, "Üzerimi değiştirip geliyorum." Dedi ve yerdeki çantasını aldı. Odadan tekrar çıktı. Gerçekten Elvin ile aramda bir şey var mıydı? Öpüşmemiz onun için bir anlam içeriyor muydu? Onu sevdiğimi söylemiştim vurulduğum zaman, bu onun için ne anlama gelmişti? Kafamdaki binlerce soruyu bir kenara bırakıp içeri giren Dilan'a baktım. Altında Garfield'lı pijaması vardı, üstünde siyah bir crop. Saçlarını yapmaya çalışırken yanıma oturdu, "Gel ben öreyim." Dedim. Bana sırtını döndü ve iki tokasını bana verdi. "Hadi anlat." Dedi.
"Elvin bir gün bana sarıldı tamam mı, meğer biri bunu takip ediyormuş. Oturduk biraz sohbet ettik sonra evine bıraktım komşu çıktık. Benim evimde yangın çıktığı gün aldı beni evlerine götürdü." Derken sözümü kesti. "Aa, seni eve atmış." Dediğinde örmeye başladığım saçını çektim. "Terbiyesiz. Sonra ben göreve gittim falan asla aklımdan çıkmıyor. Vurulduğum gün buradaydı, öptüm onu. Yani sadece ben değil o da karşılık verdi." Dedim. "Ay şaka yapıyorsun! Abi şimdi senin sevgilin mi var?" Dedi Dilan. Saçının yarısını örmeyi bitirince toka taktım.
"Daha detaylı konuşmadık." Dedim ve saçının diğer yarısını örmeye başladım. "Ama sen aşıksın." Dedi Dilan. "Aşığım." Dedim. Kendime bile itiraf edemediğim şeyi Dilan'a itiraf etmiştim. Devamında pek konuşmadık, Dilan'ın saçlarını ördükten sonra biraz okulu hakkında konuştuk. On beş yaşında olmasına rağmen çok olgundu. Bundan hiç memnun olmadığım için vaktim oldukça yaşına uygun şeyler yaptırıyordum.
Saat on ikiye geliyordu, "Dilan, salon kanlı şu an yanımda yat. Yarın birini çağırırım." Dedim. "Tamam daha iyi." Dedi Dilan ve sol yanıma uzandı. Kafasını omzuma yasladı. Ağrım olmasına rağmen hemen uykuya dalmıştım.
Dilan'dan
"Abi?" Diyerek dürttüm Pars'ı. Vücudu titriyordu, saçları terden su olmuştu. "Abi uyan." Diyerek tekrar dürttüğümde zorlukla gözünü açtı. Ay canım abim, dağ gibi adam ne hallere düştü. Elimi alnına koydum, ateşi vardı. "Abi dur Elvin'i arayayım." Dedim ama kafa salladı. "İlaç içeyim yeter." Dedi. "Ya saçmalama." Dedim ve Elvin'i aradım. Dördüncü çalışta açtı, "Dilan, bir şey mi oldu?" Diye sordu uykulu sesiyle. "Abimin çok ateşi var." Dedim telaşla. "Geliyorum." Dedi ve kapattı.
Abim yataktan kalkmıştı ve hızlı adımlarla lavaboya girip tuvaletin önüne çökmüştü. "Abi!" Dedim telaşla ve yanına gidip sırtını sıvazladım. Sırt, sırt değil kas yığını. "Abi, gel yüzünü yıkayalım." Dedim. Onu ayağa kaldıramayacağım için kendisi kalktı, yüzünü yıkadım. "Gel birazcık yükünü bana ver." Dedim. Kolunu omzuma attı ve yatağa geri uzandı. "Su." Dedi.
Mutfağa girdiğimde kapı çaldı, Elvin gelmişti. "Dilan, ağlıyor musun?" Diye sordu Elvin. Gözlerimin dolu olduğunu yeni anlamıştım. "Abla, bembeyaz oldu. Beraber uyuyorduk bildiğin titremeye başladı falan, kustu az önce. Ben onu böyle görmeye alışık değilim, hep güçlüdür benim abim." Dedim ve ağlamaya başladım. Şimdi neden ağladığımı soracaksınız, abim benim hayatım. Babamla yaşamama rağmen benim için hiçbir anlam ifade etmiyor çünkü onunla büyümedim, ilk defa annemin cenazesinde gördüm.
Abim hep vardı, beni büyütmüştü. Beni okutabilmek için iki işte birden çalışıyor üstüne kendi okuluyla ilgileniyordu. Bende boş vakitlerimde anneme bakıyordum. "Dilan, şu an böyle olması çok normal." Dedi Elvin. "Birkaç güne toparlar kendini." Diye ekledi ve elindeki çantayla Pars'ın odasına girdi. "Canım benim, iyi misin?" Diye sordu ve abimin yanına oturup ıslanmış saçlarını okşadı. Çantadan çıkarttığı ilacı çalkaladı ve Pars'a bir kaşık içirdi. "Dilan sirkeli su hazırlar mısın?" Dediğinde odadan çıktım. Sesleri hala geliyordu. "Pars, daha iyi misin?"
"Öp iyileşeyim." Abimin sözüne güldüm. "Öpeyim." Dedi Elvin. Bir süre sustular. Suyu hazırladıktan sonra odaya girdim. "Hazırladım." Dedim. Elvin getirdiğim bezi ıslatıp abimin alnına koydu. "Abla hastaneye mi götürsek?" Dedim. "Yok ya gerek yok." Dedi Elvin.
Sabah
Gece koltukta uyuyakalmıştım. Odaya girdiğimde Elvin ve abim sarılmış uyuyorlardı. Abimin ateşine baktım, düşmüştü. Elvin kıpırdandı, eli şu an çok yanlış sularda yüzüyordu. Odadan çıkıp kahvaltı hazırlamaya gittim.Pars'tan
Gözlerimi açtım, Elvin yine kasıklarıma dokunuyordu. "Elvin." Diye sürttüm onu. Gözlerini direkt açtı. "Elin." Dedim. Eline bakıp direkt çekti, "Ya özür dilerim." Dediğinde güldüm ve doğruldum. "İyi misin?" Diye sordu Elvin ateşime bakarken. "Düşmüş." Dedi. "Sen öptün ya ondandır." Dedim. Gözleri dudaklarıma kaydı. "Oldu öyle bir şeyler." Dediğinde onu tekrar öptüm. Elimi boynuna koydum, baş parmağımla yanağını okşadım. Elvin saçlarımı okşamaya başladı. Dudaklarımı onun dudaklarından ayırıp boynuna inecektim ki bir ses geldi.
"Abi!" Diye bağıran Dilan odaya daldı. "Aa!" Diye tekrar bağırdı ve gözlerini kapattı. Elvin'le ayrıldık ve yatakta oturur pozisyona geldik. Böyle işin içine sıçayım.
•
canım dilan tam yerinde geldin 💗
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMUTAN
Teen Fiction"Ben seni sadece bir dakikalığına değil ömrümün sonuna kadar kahraman olarak bileceğim."