YANGIN
Sabah saat altıya gelirken telefonum çaldı, gözlerimi ovuşturarak kalktım ve telefonu açtım. "Söyle Berk." Dedim uykulu sesimle. "Komutanım, Kemal Yarbay'ım hepimizi odasına bekliyor. Bir saat verdi." Dedi, onunda uykulu olduğu belliydi. "Tamam." Dedim ve telefonu kapattım. Kalkıp yüzümü yıkadım, altıma kamuflaj pantolonumu giydim ama üstüme orada giymek istediğim için siyah bir tişört giydim. Telefonum ve araba anahtarımı alıp evden çıktım, Mercedes G model arabama gülümsedim. Seviyordum bu kızı. Arabaya atladığım gibi kışlaya doğru sürmeye başladım.
Elvin'den
Sabaha kadar test çözdüğümü annemin yanıma gelişiyle fark ettim, "Kuzum sen hala ders mi çalışıyorsun?" Diye sordu. "Sunmam gereken bir konu var anne ona dalmışım." Dedim kalemi bırakıp. Annem saçlarımı öpüp balkondan çıktı. Yıllardır beraber yaşıyorduk, babam gittiğinden beri birbirimize sahip çıkıyorduk. Karşı binadan çıkan adama baktım, Demir gidiyordu. Altında kamuflaj pantolonu vardı, inanılmaz çekiciydi.
Arabaya gülümsedi ama hala sert gözüküyordu. Belki de bu sert görünüşün arkasında yumuşak bir adam vardı, acaba bir kere daha konuşur muyduk onunla? Gülümseyerek gidişini izledim.
•
Yarbayın odasına girmiş bekliyorduk, "Evet aslanlarım benim, gidiyorsunuz." Dedi Kemal yarbay. Kaşlarımı çattım, "Nereye gidiyoruz komutanım?" Diye sordum. "Karabayır'a. SİHA'larımızdan biri ile iletişimimiz kesildi, o bölge şu an çok karışık biliyorsunuz. Neye yetişeceklerini şaşırdılar resmen bu yüzden destek çağırdılar. Bende sizin gitmenizi istedim." Dedi Kemal.
"Nasıl emrederseniz komutanım, ne zaman çıkıyoruz yola?" Diye sordum ekibimin önüne geçip. "Yarın akşam çıkıyorsunuz, hazırlığınızı ona göre yapın." Dedi yarbay. Hepimiz başımızla selam verip çıktık. "Hadi çıkın, sevgililerinle buluşun." Dedim sırıtarak. Ekip gülerek dağıldığında bende eve gitmek için arabama bindim. Çantamı hazırlayıp dışarı çıkacaktım. Karabayır'a daha önce gitmiştim, iki kurşun yemiştim.
Evin sokağına geldiğimde itfaiye ekiplerini gördüm, kafamı yangının olduğu yere çevirdim. Evim yanıyordu. Arabayı sokağın ortasına bıraktım ve direkt indim. Ekiplerin çektiği şeridin altından geçtim, "Beyefendi durun!" Diyerek tuttu beni iftaiyeci. "Evim." Diyebildim sadece.
Elvin'den
Yanan evini izleyen Demir'e baktım, yanına gidip gitmemek arasında kalmıştım. Bir anda şeridin altından geçip yanına gittim ve kolunu tuttum. Bana bakmadı, sadece kafasını kaldırmış ateşi izliyordu. Mavi gözleri aleve bürünmüştü. "Demir?" Dedim telaşla. Cevap vermedi, beni duymuyormuş gibiydi. "Demir?" Diye tekrarladım. "Anne..." Diye mırıldandı. Sesi acı doluydu, kasıldığını fark ettim. Büyük ihtimalle dik durmaya, düşmemeye çalışıyordu. Hisleri çok tanıdık geliyordu.
"Demir bana bak." Dedim sesimi biraz yükselterek. Kafasını çevirip bana baktı, mavi gözleri laciverte dönmüş gibiydi. "Tut beni, düşmeyeyim Elvin tut beni." Dedi sessizce. Çaresizlik şu an bir insan olsaydı Demir olurdu. Kolunu tutup ona destek olmaya çalıştım. Yangın söndü, insanlar dağıldı, itfaiye ekipleri gitti ama Demir ve ben hala orada duruyorduk. "Demir gel otur hadi." Dedim dolu gözlerimle.
"Evime gireceğim." Dedi ve hızlı adımlarla binaya girdi. "Demir saçmalama kokudan duramazsın!" Diye seslendim ve peşinden koştum. Hızlıydı, saniyeler içinde evin girişine gelmiştik. Kapıyı omzuyla itti, zaten yanmış olan kapı kırıldı ve yere düştü. Ev resmen yok olmuştu, Demir içeriye girdi.
•
Nefes alamıyordum, ilk işim annemin odasına girmek oldu. "Hayır, ben yatmaya kıyamıyordum." Diye mırıldandım yanmış yatağa bakarak. Resimler yanmıştı, Dilan'ın beşiği yanmıştı. Dilan'ı hatırladım, artık bir evim yoktu yani onu alamayacaktım. "Hassiktir," Dedim, "Hassiktir ya!" Diye bağırdım bu sefer. Kafamı çevirdiğimde beni izleyen Elvin'i gördüm. "Kusura bakma ben biraz küfür ettim ama." Dedim.
"Ne yapacaksın şimdi?" Diye sordu bana yaklaşırken. Burnumun kemerini sıktım, "Zaten gidecektim, kalacak yeri dert etmiyorum." Dedim ama ben devam edemeden Elvin konuştu, "Nereye?" Kaşlarımı çattım, "Göreve." Diye cevapladım sorusunu. "Geldiğim zaman ev bulmam lazım, mahkemeye kadar düzen kurmam lazım bana çok şey lazım of!" Dedim ve pencereye yaslandım.
"Ne mahkemesi?" Diye sordu Elvin. "Anlatmak istemezsen anlatma." Diye ekledi saçıyla oynayarak. "Anlatılacak bir şey değil." Dediğim Elvin öksürmeye başladı. "İyi misin?" Diye sordum. Bu soru her zaman yalan barındırırdı. "Koku rahatsız etti." Dediğinde kolunu tuttum ve dışarı çıkarttım. Apartmandan çıktığımızda telefonumu çıkartıp babamı aradım, şu an mecburdum.
"Söyle Demir?" Diyerek açtı babam telefonu. Annem hep Pars derdi, babamsa Demir. Genelde karşıma aldığım insanlar bana Demir derdi. "Evimde yangın çıktı, yarın Karabayır'a gidiyorum. Benim için ev bulabilir misin?" Diye sordum. "İşim gücüm var." Dedi ve telefon kapandı. Benimki de bir umuttu işte.
Birkaç saattir kaldırımda oturuyordum. Hiçbir şey düşünmeden, hiçbir şey yapmadan... Hava kararmaya başlamıştı, Elvin hala yanımdaydı. "Demir?" Diye mırıldandı. "Pars." Dedim kafamı ona çevirip. Kaşlarını çatmıştı, "Anlamadım." Dedi. "Adım, Pars Demir. Sen Pars de lütfen." Diye açıkladım. "Pekala Pars, şimdi ne yapacaksın?" Diye sordu Elvin. "Bilmiyorum, beş altı yıldır askerim ama ilk defa bir olaya çözümüm yok." Dedim yorgun bir sesle. Başım ağrımaya başlamıştı, başımı ellerimin arasına aldım ve ovmaya başladım.
Elvin bileğimi tuttu, "İzin verir misin?" Diye sordu. Elimi kendine çekip baş parmağımla işaret parmağımın arasını ovmaya başladı. "Baş ağrını azaltır." Dedi. "Teşekkürler doktor hanım." Dedim sırıtıp. "Nerede kalacaksın?" Diye sordu Elvin. "Kışlaya giderim." Dedim. Anlamamış gibi başını salladı. "Askerlerin kaldığı yer işte." Dedim. "Zaten gideceksin zor olmaz mı? İstersen bize gel, yani bir gecelik." Dedi Elvin elimi bırakıp.
"Yok rahatsızlığa gerek yok." Dedim. "Pars, sen bir kere bana iyilik yaptın şimdi ben sana yapmak istiyorum. Lütfen kırma beni, zaten sabah erken kalkıyorum beraber çıkarız kötü hissetmezsin kendini." Dedi Elvin. "Annen var, rahatsız falan olur." Dedim. "Ben konuşurum, ısrar etmek istemiyorum ama seni bu halde bırakmakta istemiyorum." Dediğinde ona bakıp gülümsedim. "Bırakmayacaksın değil mi?" Diye sordum. "Bırakmayacağım." Dedi ayağa kalkarken.
Beraber onların evine çıktığımızda kapıyı annesi açtı, saçları aynı renkti ama annesinin gözleri elaydı. "Anne biraz konuşalım mı?" Dedi Elvin. "Pars sen bekle." Dedi bana ve içeri girdi.
Elvin'den
"Anne bak karşıdaki yanan daire Pars'ın dairesi, geçen gece beni kurtaran kişi işte. Bak bu adam asker, yarın Mardin'e gidecek terör bölgesine benimde kışlaya gitmesine gönlüm el vermedi. Bir gece kalsın mı?" Diye sordum. Annem gülümsedi, "Kalsın tabii kızım." Dedi ve kapıyı açtı. Pars kamuflaj ceketi ile uğraşıyordu, "Gel." Dediğimde ayakkabılarını çıkartıp içeri girdi.
"Minnettarım." Dedi dolu gözlerini silerek.
•
Elvin Akbay
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMUTAN
Roman pour Adolescents"Ben seni sadece bir dakikalığına değil ömrümün sonuna kadar kahraman olarak bileceğim."