3. BÖLÜM

1.8K 37 7
                                    

POLİGON

Bir saatten fazla oturmuş sohbet etmiştik. Daraldığımı hissettiğim zaman Elvin'e baktım, "Balkona çıkalım mı biraz?" Diye sordum. Elvin kafa sallayıp ayağa kalktığında bende peşinden kalktım. Beraber balkona çıktık, cebimden sigara paketimle çakmağımı çıkartıp bir sigara yaktım. Dirseklerimi demirlere yasladım ve sigaramdan derin bir nefes çektim.

Elvin kalçasını demirlere yasladı, gözlerinin dolu olduğunu gördüm. "İyi misin?" Diye sordum ve ekledim, "Dürüst ol." Kafasını salladı, "Ciddi bir ilişkim vardı, bu hafta bitti. Biraz kötüydü." Dedi ve gözlerinden yaşlar akmaya başladı. Ne yapacağımı bilemedim, hislerinizin önemsenmediği bir ailede yaşadıysanız şu anki durumumu anlamışsınızdır.

"O mu terk etti?" Diye sordum kafamı sola eğip. "Evet, hayatında biri varmış. İlişkimiz çok güzeldi bu yüzden üzülüyorum." Dedi. Yaşadığım bir şeydi, güven sarsan bir şeydi. "Üzülebilirsin, ağlayabilirsin, onu özleyebilirsin Elvin ama neden hayatında olmadığını hatırla ve boşuna kendine eziyet etme. Dik dur." Dedim sigaramdan son bir nefes çekip.

Bir anda kafasını omzuma yasladı, "Bende aldatıldım." Dedim bir anda. Dinlemek ister gibi daha çok sokuldu bana. "İlk asker olduğum zamanlar hayatımda biri vardı. Ama nasıl seviyoruz birbirimizi, sürekli beraberiz. Sonra ilk uzun görevime gittim, Doğuya iki haftalığına. O da benim evde kalıyordu, ilk hafta sürekli yazdı, aradı falan ikinci hafta kesildi. İstanbul'a döndüğüm gün direkt eve gittim, benim evimde, benim odamda, benim yatağımda başka biriyle beraberdi." Dediğimde doğruldu. "Ciddi misin? Ne hissettiğini düşünemiyorum." Dediğinde güldüm, "Geçmişte kaldı, boşver." Dedim. Kollarını okşadı, "Üşüdün sen, içeri girelim." Dedim. Dudağını büzdü ve içeri girdi.

Aldatıldığım zaman yaşadığım hayal kırıklığı beni intihara sürüklemişti çünkü o dönem duygusal bir boşluktaydım, o boşluğu dolduran kişi artık yoktu. Kaç kere odamda o yatağın üzerine oturup ağladığımı, kaç kez bu hayattan umudumu kestiğimi, komutanlarımın yanında ağlamamak için kaç kez kendimi sıktığımı bir ben bir Allah biliyor. Kimse fark etmesin diye yaşadıklarımı ruhumun en dip köşelerine gömdüm ve çıkmak için direndiklerinde kaçtım, her şeyden kaçtım.

Saat geç olmuştu, Elvin'le odasına gittik. Girmemden rahatsız olur diye kapıda durdum. "Salondaki koltuğa sığmayacağını düşünüyorum." Dedi gülerek. "Boyun kaç?" Diye sordu ardından ve bana döndü. "İçeri girsene." Dedi. İçeri girip ensemi kaşıyarak duvara yaslandım. "Boyum iki metre dört santim." Dedim sorusunu cevapsız bırakmayıp. "Çüş daha neler, ciddi değilsin değil mi?" Diye sordu. Gülmeye başladım, "Ciddiyim." Dedim. "Fasulye sırığı." Diye mırıldandı, duymadığımı sanıyordu bozuntuya vermedim.

"Yerde yatacaksın sen." Dedi yere kurduğu yatağa bakarak. Ağzım açık ona bakıyordum, "Ne bakıyorsun bön bön?" Diye sordu. "Yok, yok bir şey ya." Dedim. Kışlaya mı gitseydim? Yere bir yastık fırlattı. "O kıyafetlerle rahat edebilecek misin?" Diye sordu kamuflajlarıma bakarken. Sessizce güldüm, "Soyunmamı mı istersin?" Diye sordum.

Elvin şaşkın şaşkın bana bakmaya başladı, "Ne münasebet?!" Dedi sertçe. Daha çok güldüm, "Merak etme Elvin soyunmayacağım ama izin verirsen ceketimi çıkartmak istiyorum." Dedim. Elvin çalışma masasına yaklaşıp kalemlerini toplamaya başladı. Ceketimi çıkartırken siyah tişörtüm yukarıya kıvrıldı. Odanın soğuğuyla içim titredi, kafamı eğip tişörtümü düzelttim ve Elvin'i gördüm. Beni izliyordu. "Manzara nasıl?" Diye sordum, yüzü kızardı ve elindeki kalemi düşürdü.

KOMUTANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin