Bölüm şarkıları:
Duman-Kolay Değildirİyi okumalar 💛
HABER
Elvin'den
Saçlarımı taramayı bırakıp düzgünce topuz yaptım, kızlarla dışarı çıkacaktık. Annem içeride haberleri seyrediyordu, günlük şeylerden bahsediyorlardı.
"Evet sayın seyirciler bir son dakika haberiyle devam ediyoruz. Kars'ta bir köye bombalı saldırı olduğu haberini aldık," Sesler gelmeye başladığında salona koştum. Köyün nasıl bombalandığını gösteriyordu, "Kars mı dedi?" Dedim panikle. Annem başıyla onayladığında sunucu devam etti. "Sekizi asker, on üç kişinin yaralandığı olayla ilgili bilgileri aktarmaya devam edeceğiz."
Ne zaman ağlamaya başladığımı bilmiyordum, televizyonun önünde diz çökmüş ağlayarak Pars'ı aradım. "Aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor..." Telefonumu yere bıraktım. "Anne, anne Pars..." Dedim titreyen sesimle. Annem yanıma gelip başımı göğsüne koydu, "Kızım bekleyelim, iyidir Pars."
Pars'tan
Yüzümdeki yanma hissiyle gözlerimi açtım. Acilde olduğumu anlamam uzun sürmedi, kolumda bir serum ve kesikler vardı. Bacağımdaki kamuflajda bir kesik vardı. Sol gözümün kenarı, kaşımın üstünden yanağımın biraz üstüne kadar sızlıyordu. Etrafıma baktığımda Ufuk ve Berk'i gördüm. "Ufuk?" Dedim. Kafasını çevirip bana baktı, "İyi misiniz komutanım?" Dedi. "İyiyim, siz?" Dedim. "İyiyiz." Dediler. "Diğerleri?" Dediğimde yüzleri düştü. Doğrulduğumda canım yandı. "Umut'un sırtında kesik vardı o ameliyattan çıktı, durumu iyi bizimle beraber çıkacak. Diğerleri iyi ama..." Dedi Berk.
"Cem?" Dedim. "Başımız sağ olsun." Dedi Ufuk. Kendimi tutamayıp ağlamaya başladım, başımı önüme eğdim. İki kızı vardı, eşi vardı... "Ben," Dedim ama ne diyeceğimi bilmeyerek sustum. "Vatan sağ olsun." Diyebildim.
Elvin'den
Pars'a hala ulaşamıyordum, üç saat olmuştu. Bir şehit, bir sivil öldü haberi gelmişti. Ağlamaktan perişan olmuştum, "Anne." Dedim ağlayarak. "Kızım dur ağlama, imkanı olunca arar." Dedi annem. Kafamı dizlerine daha çok gömdüm, "Ekibindekilerde açmadı." Dedim. Annem sustu. Bilet almıştık, İstanbul'a gidecektik.
Pars'tan
Timdekilerle hastanenin çıkışında buluştuk, kimse hiçbir şey demiyordu. İstanbul'a dönecektik, Cem'in ailesine haber vermeye gidecektim. Tim komutanı olarak böyle olması gerekmişti, telefonumu sorduğumda kimseninkinin çalışmadığını öğrendim. Yüzümdeki sızlayan yere bakabilmiştim, kesikti. İz bırakmayacağını söylediler, şu an gözlerimi açık tutmakta zorlanıyordum. Üstümüzde bir ağırlık vardı, içimiz kararmıştı. Cem ayrı bir helikopterle İstanbul'a götürülürken bizde ayrı bir helikoptere binmiştik.
İndiğimiz zaman üstüme yeni bir kamuflaj giyip direkt bir arabaya bindirilmiştim, diğerleri eve gelmek istemediler çünkü insanlar acı çekerken izlemek istemiyorlardı. Ben ve Kemal yarbay o arabadaydık, "Demir, iyi misin?" Dedi Kemal yarbay. "İyiyim." Dedim. Değildim, hiçbir şey düşünmüyordum sadece o insanlara ne diyeceğimi düşünüyordum. Bir evin önünde durduk, müstakil bir evdi. "Çalın kapıyı." Dedi yarbay polislerden birine. Kapıyı yaşlı bir kadın açtı, "Ne oluyor anne?" Diyerek genç bir kadın geldi. Zehra, Cem'in eşi. Ben gördüğü zaman kaşlarını çattı, "Demir, ne oluyor?" Dedi.
"Zehra abla," Dedim. Kızları geldi. "Sakin olun öncelikle," Cümleyi kuramıyordum. "Başımız sağ olsun." Dedim. Sarsıldı, kızlar birbirlerine bakıp bir şeyler fısıldadılar. Düşmek üzere olan kadınları askerler tutup içeri soktular, doktorlar içeri girerken polislere baktım. "Habercileri yaklaştırmayın, canlı yayında değiller farklı şeyler çıkmasın." Dedim. "Emredersiniz." Diyip uzaklaştıklarında birisi karnıma vurdu, "Yalan söylüyorsun, babam ölmedi!" Dedi küçük kız. Dizlerimin üstüne çöktüm, "Keşke yalan söyleseydim canım benim ama sana bir şey diyeyim mi? Baban çok güzel bir yerde." Dedim. Kız merakla bana baktı, "Nasıl?" Dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMUTAN
Roman pour Adolescents"Ben seni sadece bir dakikalığına değil ömrümün sonuna kadar kahraman olarak bileceğim."